- 146 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Cilbab 5
Saati sabah 4’e kurup yatmıştım. Tam da 4’e bir iki kala uyandım dikkat et Diyarbakır’ım çok büyük bir deprem geliyordu, yüksek yüksek binaların yıkıntıları ve karanlıkların içinde Kezziban hanım ile birlikteydik ve Cilbabım üzerimdeydi. Kezziban hanımda kapalı bir bayandı ve birlikte Diyarbakır’a, Meva İnsani Yardım Derneği olarak gelmiştik.
Çok büyük bir binanın çatısı yere inmiş merdivenleri sapa sağlam kalmış merdivenlerde kendini kaybetmiş şaşırmış kötü huylu in cinleri ile karşılaştık hem kendimi hem de Kezziban Hanım’ı koruyor, yüksekte olmanın avantajını kullanıyordum güçlü bacaklarımla savurduğum tekmeler ile merdiven boşluklarında kaybolan ın cin bedenler.. Lütfen örtünün altına da İLMİHÂL olsun inşallah.
Nasıl olduysa oğlum yanımdaydı kısa da olsa bir süreliğine ve biz yine ayrılacaktık Diyarbakır’ım deprem oldu mu?
1999 İstanbul depremini yaşamıştım, evimin balkonunun karşı daki evin balkonu ile birleşip ayrıldıklarını görmüştüm.
6 şubat Elbistan depremini yaşamamıştım, 24-25 ocak tarihlerinde babam Eskişehir Şehir Hastanesi ’nde yoğun bakıma kaldırıldığını duyar duymaz Eskişehir’ e doğru yola çıkmıştım. Elbistan depremini Eskişehir’de duydum, Kezziban hn haber vermişti, hastaneye yakın olan Vacide teyzemin evinde kalıyordum. Televizyonu açtığımda seher vakti ilk görüntüler üzüntüler ve acı düştüğü yeri yakıyor, şimdi devlet millet kaynaşmış tek yürek olmuştu ilim Elbistan, diğer iller ve dünya.
Yoğun bakımda beni buradan kurtar diye bana bakan o güçlü gördüğüm babam ne kadar da aciz kalmıştı. Allah’ın yardımıyla elimden geleni yaptım, çok şükür ki zemzem suyunu yudum yudum içerek hayata bağlanmıştı. Şimdi aynı durumda babam gibi sevdiğim Hocam için vazgeçmeden deneyip göreceğiz inşallah Allah fırsat verirde bizler de iyiyiz inşallah.
Cilbabımla medrese hayatım devam ederken, Osmanlıca mızraklı eğitimimde yeni başlayacaktı birbirinin içindeydi herşey. Balkonda oturuyordum ve tecvid li Kuran dersimi medresedeki hocama veriyorken arka bahçede Süleyman ’acıların sübyan okulundan Elif ba sesleri yükseliyor, çocuklar seviniyor, güle oynaya milli değerlerimizi din dilimiz Arapça’ yı öğrenirken, ön bahçede ise Diyanet’ in Kuran kursu medreselerine koşan çocukları, kadınları görmek çok güzeldi. Kur’an ve Sünnet’in ortaya koyduğu ana yolda giderken Tarikat-ı Muhammediye yani Muhammed’in Yolundayım.
Şairlerin yuvası olmaz ki derdi İzmir’den arkadaşım Mine Ebçem, Gel Sev Artık Elbistanı misafirim olur musun?
Allah’a isyan olan her yerde kötülük varda ben mi yanlış anladım galiba.. İzm’lerin hiç biri gerçek olmaz saadet getirmez çiçek gibi sevgi yüklü değildir. Gençlik festivali adı altında düzenlenen ve gençlere ne ikram edildiği bilinmeyen köşelerde.
İstanbul Edebiyat ev’leri sitesinde oturuyorum. Siteydi ama bahçesi içindeki minimal kulübeden çok büyüktü ve çok seviyordum burayı denizin kokusu geliyordu uzaklardan. Hobi bahçemdi, arada kaçıp geliyordum. Dut, elma, zeytin, incir, ceviz ağaçlarımın her birini ben dikmiştim. Nasıl da büyümüşler ve çiçekleri ile bir festivali andırıyordu, hele ki güllerim bambaşkaydı lale devrini yaşıyor gibiydim. Uzun zamandır kontrol etmediğim posta kutumda mektuplar birikmişti. Şöyle bir göz attım, tanımadığım biri var mı derken elime limon sarısı bir zarf içinde Nuri Baş Beyefendi’nin mektubunu okudum, nereden duymuştu acaba Hocam’ a ithaf edeceğim Cilbab adlı eserim hakkındaki yorumlarını içeren bir mektup aynen aşağıdaki gibi memnun oldum ve teşekkür ettim.
"Bir nesli yetiştiren babadan ziyade annedir.Anne ne kadar imanlı, inançlı, ahlaklı ve edepli olursa yetiştirdiği evlatları da o nisbette imanlı ve ahlaklı olurlar.Zira çocuk edeb ve ahlakı babadan ziyade anneden alır.
Bizim genç kızlarımızın önce ahlaklarını bozdular sonra da tesettür kavramlarını.
Yetmişli yıllarda terörün ülkemizde kol gezdirdiği imanlı genç kızlarımızın üniversitelere alınmadığı ya başlarını açmaları ya da okulu bırakmaları tehdidiyle karşı karşıya kaldıkları zamanda ben de bir üniversite öğrencisiydim.O nesilden kimsenin başını açtığını hatırlamıyorum. Hor görüldüler, coplandılar, okullarını bıraktılar ama Allah’ın emri olan tesettürü asla bırakmadılar.
Şimdi üniversite kapıları genç kızlarımıza açıldı. Çileyi çeken benim kuşağımın hanımlarının kızları hep üniversiteli oldular ama ne yazık ki ahlakları annelerinin ahlakı gibi, tesettürleri annelerinin tesettürleri gibi olmadı. Şimdi tesettürü inkar edenlerden ziyade bu kuşağa anlatmamız gerekiyor. Allah’ın istediği bir tesettür değil modaya uydurulmuş nefislere hitabeden (adına tesettür diyemeyeceğim) daracık duracık kıyafetlere büründüler. Hayadan başları yerden kalkamayan o muhtereme annelerin yerini sözde tesettüre bürünmüş ama hayadan sıyrılmış bu kızlarımız aldılar.
CİLBAB, bunları hatırlattı bana.
Selam ve hayır dualarla".
Ve Aleyküm selam..
Devam edecek...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.