- 335 Okunma
- 2 Yorum
- 5 Beğeni
OKU...
‘’Sana, durup dururken yazmak zorunda kalmasaydım. Bütün meselelerden kaçtığım gibi uzaklaşmasaydım senden de.
Ne olurdu, bazı sözleri hiç söylememiş olsaydım; ya da bazı sözleri hiç söylememek için kesin kararlar almamış olsaydım.’’(Oğuz Atay)
Ruhumun tünediği o minval…
Hani, hani, kendimden uzaklaştığım yakınlaşmak adına tüm insanlara…
Hani, içimdeki hüznü yüzüme gözüme bulaştırdığım elbet güneşin de balçıkla sıvanmayacağı gerçeğine binaen parlayan gözlerim ve saçlarım.
Ruhumu tetikleyen bir minval diliyorum Tanrıdan ölümsüz olmak gibi ölümlü sevgime kulp takanlara haddini bildirmek gibi ve ısrarla sevdiğim ve de yazdığım yazgımı kabullenmemin ertesinde alt yazı geçmekle iştigal yeni güne ve geceye ve yarınlara kabul görmek adına toplumda soyutlandığım gerçeği ile koşar adımlarla Rabbime yaklaştığım.
Münferit bir gün ve sıradan bir yenilgi olmasını dilerdim ve içine düştüğüm tüm yanılgıların yansımasında biliyorum ki ben; sevginin hem feri hem neferiyim sebepsiz sevebildiğim kadar insanların sebepsiz yere uzaklaştığını görmek benden canımı ayrı acıtırken bir de yakınlarımın serzenişte bulunup kinayelere sığındıkları ve eşsiz bir gıybet denizinde beni boğmaya çalışırlarken günaha bulaştıkları…
Evrenin kini.
İnsanların nefreti.
Allah sevgisine akabinde insanları sevmeye odaklı bir güzergâhta kâh iteklendiğim kâh acı sözlerle namımın yürüdüğü.
Bekası mı ömrün?
Yoksa bakaya kalan zaman mı?
Bacasından tüten duman gibi sevdalandığım Paşabahçe vapuru.
Vurgun yediğim şehir ve şehir sakinleri.
İçtimada geçerken ömür.
İhmaller dâhilinde ikaz edemeden…
İbraz ettiklerim Tanrıya ve defterim insanlar tarafından dürülürken.
Menfi ya da müspet eleştiriler asla yapıcı olmayan bir minvalde yıkıma uğrayan ruhum canı yanan bedenim ve yalnızlığımın dahi ihlal edilmişken sınırları.
Sinir katsayım.
Haizi olduğum o farkındalık ve kümelenmiş duygularım.
Müsveddeye yazdıklarım ve tüm hatalarımı temize geçirip Rabbime sığındığım.
Rengi de yok iken insanların ve duyguların ve işte ihbar ettiğim ve işte Rabbime havale ettiğim azgın ruhları sahiden kutsayacak mı zaman?
Mekânsız ve zamansız ve boyutsuz.
Hemhal olduğum sıkıntılar ve fırtınalar ve fıtratıma yakışan yaptığım ses etmeden yaşayıp yazdığım.
Dokunulmazlığım da olsun hani mademki bana yakından dokunamıyor onca insan ruhumu hırpalamaya yüreğimi parçalamaya ne hakları var?
Hak hukuk da tanımaz iken çoğunluk ve azınlıkta kalan masum yüreğim ve insan sevgim asla da çıtkırıldım değilken bile olmayacak bir yerden yeniden ve defalarca kırılıp küllerimden yeniden doğmama vesile iken yüce Rabbim.
Eşkâlim yok.
İşgal edilsem de.
Emsalim yok.
Yeniden ölüp doğsam bile.
Bir emare mi yoksa gizli saklı olan?
Allah’ın bildiğini kuldan saklamadığım kadar bildiklerini Rabbimin yanlış yansıtan insan nesli insan nefsi.
Ötekileştirilen bir minvaldeyim hayli cebbar gölgeler hayli kalantor sözcükler.
Rengi solan gök kuşağında serili bir örtü gibiyim ve ben beyazım alabildiğine beyaz ve pervasız ve cesur ve cebbar çünkü doğrunun ve sevginin peşindeyim bir yitimde saklı iken yatık cümleler ve yetim yüreğimle nasiplendiğim sevginin ve hüznün göçünde öç alırken münafıklar ben ruhumun göçüne hazırlanıp Allah yolunda yaşıyor olmamın verdiği huzurla farklı bir boyuttayım.
Yorgun.
Yitik.
Hiç biri.
Hiçliğimi muhafaza ederken varlığımı kutsayan.
Varlık katsayımda sabit bir noktaya odaklanıp en çok da üç nokta koymayı sevdiğim yaşam serüvenim ve edebiyat maceram.
Köhne bir ev.
Karanlık bir dehliz.
Ve o kör noktası yalnızlığın.
İçinde saklanası bir lahit.
Hayat.
Kabir azabı yaşarken çekilen çileye istinaden bir kördüğüm ve işte çözülmesi gereken binlerce denklem.
Arzında ömrün.
Depremle yerle bir olan.
Artçı sarsıntıları döngünün İlahi Aşka baş koyan.
Mecali kalmasa da.
Endamı yitip gitse de.
Haşmetli öngörüler ve kovuşturulan gerçekler.
Konuşlu olduğum o tepe noktası hayatın da optimumunda saklı tutulası.
Ruhun azat edilmesine çeyrek kala.
Araf’ta sıkışık kalan cümleler ve devrik bir komutan gibi ihaleye kalan duyguların tezat vuruşlarında farklı kutupların kutsandığında ansızın infilak eden bir yürek gibi bir ruh ve rabıtası evrenin rengi solgun gülüşlerin istişarede bulunup çekincelerini yok sayan bir yemin gibi kutsal kitabın üstüne ant içip insan kalmanın da bekası iken umudun ve İlahi Aşkın enginliğinde sevgiyle istişare eden sözcüklerin de merkezden geçip sonsuzluğa odaklı bir var oluşun yansıması…
İçtenliğin.
Aksayan ayaklarında yalnızlığın ve insanın Rabbine dönük yüzü ve İlahi Aşkı çevreleyen inancın ve de umudun simgesi iken şiirler ve şair asla çekinmeden asla geri durmadan açtığı o devasa paranteze sığdırdığı kadar duygularını arda kalan ayracın da himayesinde yokluğun var oluş kaygısında sere serpe serildiği zeminde duyulmazken de sevginin ayak sesi çünkü kâinatı kapsadığı kadar da tüm insanlığı içine alan sevginin örtüsüne sığınan dilekler ve dualar gibisi de yok iken arz ettiği kadar talep bulan sevginin emsalsiz gücünde yaşadığı ve yaşattığı kadar sevgiyi şairin.
Müptelası olduğu kadar aşka ve umuda eşlik eden inancın gücünde savrulan beyitlerden arda kalan o hoş koku ve doku elbet yüce Rabbin de ilk emri iken, ‘’oku’’…
YORUMLAR
ŞAİRİN ŞİAR EDİNDİĞİ...
Terk edilmişliğin yankısı idi sözcükler hem de zehir zemberek bir var oluş kaygısı.
Yokluğun kıyısına vuran tok sesi dalgaların ve kırık kalbimin bin bir edası bir veda mahiyetinde algılanırken yazdıklarım asla da sonu gelmeyen duyguların istişare ettiği yüreğimden akan ve çağlayan şelalenin her bir damlası vurgun yediğim kadar vurguladığım detaylarda ansızın çoğalıp ansızın yokluğa karıştığım.
Sancılı bir döngü ve mevsim geçişi.
Hür olmanın hüviyeti elbet sevgiyle istişare ettiğim kadar bir ömrün da kırgın aksanında saklı sözcükler ve tüm deyişler.
Veryansın eden iklim.
Bir varsayım addedilse de mutluluk.
Tüketilmişliğin bir adım ötesi: tünediğim dalın duygularımın ağırlığına dayanamayıp bin bir parçaya b/ölündüğü.
İkazı evrenin.
İbrazı iç sesimin.
İhtimaller dâhilinde yaşıyor olabilmenin de kim bilir kaçıncı kuvveti verilen o hüküm?
Salkım saçak olsa ne ki duygular?
Salkım söğüt.
Uzamında göğün varamadığım bir nihayet.
Sonsuzluğun onsuzlukla biçimlendiği.
O olmanın yok olmakla ilintisi elbet yoktan var eden İlahi Gücün ikazına karşı gelip isyankâr kulların kaderin gidişatını tetiklediği.
Gün geçmiyor ki gem vurulmasın arzulara.
Geceler geçmiyor ki: karanlık nasıl da kıyametin öncüsü.
Duygularsa ruhun hörgücü ve aşkın infilak ettiği nefreti çağrıştıran o kötü tohum ve melekler asla terk etmezlerken bulundukları mevkii olan elbette mazluma olmakta.
Nifak sokan gölgeler.
Hiçliğin katsayısında yok olan sevinçler.
Farklı dünyalar ve esintiler bir melodinin çırpınışı sözcüklerin sessiz çağrısına yenik düşen notalar ve tüm harfler.
Aslında kâinatın emsalsiz bestesi iken bir şiirde ansızın doğan bir çocuk gibi yeni doğan gün gibi ruhunun gamzesine sözcükler yığan şairin gizeminde saf tutan duygular.
Paravanı olmayan bir geçiş.
Belki bir tünel.
Belki de uzun ve karanlık bir dehliz işinin ehli iken kalem istişarede iken sözcükler ve pekişen hasreti ve özlemi şairin:
Önceki hayatına atıfta bulunduğu ve tüm yazdıkları aslında yaşamadığı hayatın da duacısı iken sözcükler ve kırgın kalemi.
Bir kalede yaşayan.
Bir de kaleminden medet uman.
Kaile alınmasa da zaman zaman kaybolmaya yüz tutmuş sevginin ve umudun alametifarikası.
Ne gam ne gam oysa…
Bir noktaya denk düşse de her canlı bir damla suda kopsa da fırtına ve işte fıtratına en yakışanı da duydun cümle âlem:
Aşkın hatırına ve İlahi Ateşin her kıvılcımında ses bulan yüz bulan bir duygunun sonsuzlukla da kesişti mi yolu elbet hiçbir şey ve hiç kimse durduramaz şairi hele ki mihenk taşı sevgi ve İlahi Aşk iken umudun rotasında da daim kılar Rabbi şairin arayışını.
Kaybolduğu kadar şair.
Önceki hayatında yaşadığı dinginliği şimdilerde bulamasa da…
Elbet takdir-e şayan bir yolculuktur şairinki:
Ne kisvesi ne nispeti ne de önü kesilemezken Rabbin verdiği nimetin ve işte…
Günyüzü görmeye aday bir minvalde varsın tüm kâinat ıslıklasın ve ıskalasın şairin arayışını ve kayboluşunda da vardır elbet bir hikmet.
Yerle yeksan edilmiş mabedine çöreklense de kara bulutlar yazdıkları şairin ve de şiar edindiği sevgi ve umut ve inanç üçgeninde elbet gün ansızın şair için sadece şairin yürüdüğü yolda engel olmasın diye ket vuruşlar asil yüreğinde saklı umudun izinde elbet dünde kalan yâdı ve yâd ellerde verdiği o amansız mücadeleyi şair lehine sonlandıracaktır yüce Yaratan ve aşkın dokusunda ve sevginin rotasında illa ki bir çıkış noktası bulacaktır şair yeter ki yürekten dilesin ve yaşasın ve yazsın sessizlik ve de yalnızlık iken elbet aslına rücu eden o minvalde son bulacaktır çektiği acılar ve onca hüzün…
GÜLÜM ÇAMLISOY
Gülüm Çamlısoy
Tüm güzellikler sizinle olsun.
İçten saygı selamımla...