- 291 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Riyakar Batının Miadı Dolmuştur
Zalim Siyonistler hiçbir kuralı tanımamaktadırlar. Zalim Siyonist İsrail dün olduğu gibi bugün de çocuk, kadın, ihtiyar demeden sivilleri öldürmekte zulümlerine devam etmektedir. Ne Birleşmiş Milletlerin kararları, nede bir çok ülkenin kınamaları İsrail’i zulmünden vazgeçirmeye yetmemektedir. Zalimler güçten anlarlar. Elinde imkan olan Ülkeler yeter artık bu zulümler son bulsun diye güçlerini seferber etmelidir. Hiç değilse İslam Ülkeleri bölgeye barış güçlerini göndermeli, İsrail’in orta doğunun şımarık çocuğu olarak keyfi davranmalarına son vermelidir.
Amerika, İngiltere v.b. Ülkelerin Orta doğuda ne işleri var? Def olup gitmeleri sağlanmalı. Bugüne kadar ki uygulamaları kan ve göz yaşından başka bir şey getirmemiştir. Filistin, Irak, Suriye, Yemen, Afganistan v.b. ülkelerdeki tahribatlar hala sürmektedir. İran ile kavgalı görünmekle beraber iş birliklerini sürdürmektedirler. Esasında hedefteki ülke Türkiye dir. Bölgede ana aktör, güçlü gördükleri güzel ülke Türkiye’miz üzerinde de yıllardır yaptıkları planları çok iyi biliyoruz. 15 Temmuzda başaramadılar bundan sonra da İnşâAllah asla başaramayacaklardır. Türkiye planlarını bozmaya devam edecektir.
Günümüz Müslümanlarının en çok ihtiyaç duydukları konulardan birisi, beklide en önemlisi, birlik ve beraberliktir. Birlik ve beraberlik ruhunu kaybeden toplumlar, her şeylerini kaybetmek zorunda kalırlar. Esasında Ümmetin dağınıklığı hilafet makamında karar vericinin olmamasından kaynaklanmaktadır. Yahudilerin, Hristiyanların karar verici din adamları var ama maalesef Ulul Emr’den yoksun Ümmet-i Muhammed İmamesi olmayan kopan tespih taneleri gibi her biri bir yerlere savrulmuş konumdadır. Ancak en kötü dönemler hakikatin, güzelliklerin yeniden canlanmasına vesile olur diye inancım var. Fertleri birbirine düşmüş milletler, yok olup gitmeye mahkûmdurlar. Tarih bunun en büyük şahididir. Dinimiz İslâm, birlik, beraberlik, kardeşlik hukukunu emretmiş, fitne ve tefrikanın da son derecede tehlikeli olduğunu da açıkça belirtmiştir. Güzel Ülke Türkiye’miz üzerinde oynanan çirkin oyunları dün olduğu gibi bugünde gören aklıselim sahibi olan herkes, Zalimlere, hainlere karşı kenetlenerek, birlik ve beraberlik içinde mücadele etmelidir. Birlik ve beraberlik ruhuna sahip olanların gerçek anlamda kurtuluşa ermeleri, tefrika belasına düşenlerin de yok olup gitmeye mahkûm oldukları bilinen tarihi gerçeklerdir. Dinimiz İslam, insanları kesinlikle ırk, renk, soy ve cinsiyet ayrımına tabi tutmadan aynı anlayışla kucaklamaktadır. Birlik ve beraberliğin olmadığı yerde tefrika vardır. Tefrika, girdiği cemiyetlerde, itimat ve emniyet, hürmet ve muhabbet, şefkat ve merhamet gibi her türlü ahlaki güzellikleri ortadan kaldırır.
Yeryüzünde cereyan eden bütün olumsuzlukların Müslümanların aleyhine olduğunu hepimiz görebiliyoruz. Dünya’nın birçok yerinde yapılan zulüm, işkence, vahşet, kan, gözyaşı vb. olumsuzlukların hemen hemen büyük çoğunluğu Müslümanların yaşadıkları coğrafyalarda, Müslümanlara reva görülmektedir. Bu yaşanan olumsuzlukları görmemek için kör, duymamak için sağır ve anlamamak içinse akılsız olmak lâzım gelmektedir. Birlik ve beraberliği koruduğumuz sürece başarılı olmamız kaçınılmaz olacaktır.
Riyakâr batı, Dünya’nın birçok yerinde açıkça zulümler yapmakta yeniden adeta haçlı seferleri başlatmaktadır. Evet düşmanın silahı ile silahlanmalıyız. Caydırıcı güç konumuna gelmek için öncelikle fiili sonrasın da da kavli duâmızı sağlam yapmalıyız. Ancak savaşa başladıktan sonra da karşımızdakini güçlü görerek zaafiyet göstermemeliyiz. Güç ve kuvvet sahibi sadece Allah (c.c.) ‘tır. Yeter ki elimizden gelen imkanları seferber edip fiili ve kavli duâmızı doğru yapalım Allah (c.c.)’a teslim olalım Rabbimiz Müslümanları görünür görünmez orduları ile destekler, yardım eder. Kabeyi yıkmaya gelen Ebrehe ve ordusunu gönderdiği ebabillerle yenik ekin sapına döndürmüştür. Bedir savaşında Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s) ve ashabını meleklerle takviye etmiş attıkları okların hedeflerini vurmasını ikram etmiştir. Talut İle Calut’un savaşında henüz peygamber olmayan genç yaştaki Hz. Davud’un attığı sapan taşı ile sayıca çok güçlü askere, araç gerece sahip olan Calut’un ölümünü gerçekleştirip zafer inananların olmuştur. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Bizler seferden sorumluyuz zafer Rabbimizden bir lütuftur.
Duanın şartlarına riayet ederek dua etmenin önemi çok büyüktür. Duanın kabulü için, duanın şartlarına sebeplerine, erkânlarına uyarak samimi bir şekilde Allah (c. c.)’tan istenmelidir. Günahlar duanın kabulüne engel olmaktadır. O’nun içindir ki, Nasuh bir tövbe ve istiğfardan sonrası dua yapılmalıdır. Dua her zaman yapılması gereken bir ibadettir. Beş vakit farz namazdan sonra, Cuma saatinde yani eşref saatinde, ezan ile kamet arasında, secdede, gafiller arasında, yalnız yerde huzurla, kısacası sıkıntılı anımızdan önce sıkıntılı halimizde, uygun olan her yer ve zamanda dua’yı sürekli olarak yapmalıyız. Babanın evladı hakkında, mazlumun zalim hakkında, oruçlunun, âlimin, ilim öğrenenin, hacının, misafirin, ana ve babanın evlâdı hakkında, tövbe edenin, hastanın, iyi huylunun, yetimin duaları makbuldür. Haram lokma, zulüm, fuhşiyyat, ana babaya itaatsizlik, Mü’mine dargınlık, dedikodu ve diğer büyük günahlar, duanın makbul olmamasının ana sebepleridir. Dualarımızın makbul olması için haramlardan kaçınmalıyız. Dualarımızın gerçek anlamda makbul olması için hem fiili, hem de kavli yapılmalıdır.
Tebliğ ettiğimizi temsil etmiyorsak tesirli olmamız mümkün değildir. Hak’tan Adaletten bahsedip haksızlık yapıyorsak kul hakkından bahsedip kulların haklarına giriyorsak sözlerimizin etkili olması mümkün değildir. Söylediğimiz hakikatleri davranışa dönüştürüyorsak o zaman gönüllerde yankılanıp tesirli olması söz konusu olacaktır. Söylediklerini yaşayan samimi Mü’minlerden olmamız çok önemlidir.
Son günlerdeki Hamas’ın Kassam Tugaylarının ilk roketi atarak savaşı başlattığı yalanını ve yanlışı düzeltmek gerekir. İsrail’in Filistin’in topraklarının önce yüzde beşini işgal ederek yetmiş beş yıldır yaptığı zulüm ve saldırıları sonucunda yüzde doksanını işgal etmiştir. Esasında Filistinliler, Gazzeliler İsrail topraklarını işgal etmediler, tam tersine İsrail tarafından haksız, hukuksuz olarak işgal edilen kendi topraklarını alma girişiminde bulunmuşlardır. Gazzelilerin kendi topraklarına sahip çıkıp girmeleri savaş sebebi sayılmıştır. Bu zalimlik, hainlik artık örtülemez bir hakikattir. Zulüm kimden gelirse gelsin, gücüne ve konumuna bakılmaksızın karşı konulmalıdır. Nice Zalim; Firavunlar, Nemrutlar, Ebu Cehiller gelip geçmişlerdir. Şu unutulmamalıdır ki, Zulüm ile abad olanın ahiri berbat olur. İsrail siyonistlerinin de berbat olacağı günler yakındır İnşâallah.
Rabbimiz, her birimize adaletli olmayı nasip eylesin. Zalim olmaktan, zulme uğramaktan âlemlerin Rabbi, Allah (c. c.) sığınırız. Gazzeli ve bütün mazlumların muzaffer olduğu günleri en kısa zamanda görmemiz duası ile sıhhat ve afiyetler dilerim.
[email protected]
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.