- 557 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
DERSTE AZARLANMAK
Mahmut Sami Ramazanoğlu Anadolu İmam Hatip Lisesi 9.sınıf öğrencisiydim. 2003 yılının Mayıs ayıydı. Sanırım son dersimiz Temel Dini Bilgiler dersiydi. Dersin öğretmeni geldi, okulun içinde bulunan padişah tablolarından birinin adını söyleyerek, yerini yani nerede olduğunu sordu. Ve bir arkadaş, nerede olduğuna bakmak için, sınıftan dışarı çıktı, kendinden emin bir şekilde, sanki o tablonun nerede olduğunu biliyor gibiydi. Hoca şaka niyetli, yağcılarda inecek olduğunu, söyledi. Dışarı çıkan arkadaş gelince, başka iki arkadaş, o arkadaşa, hocanın ona yağcı, dediğini söylediler. Bu arkadaş yerine geçti. Hoca bize oyun oynatmaya başladı, bütün sınıfa. Dışarıdan gelen arkadaş ağlamaya başladı. Bunu başka bir arkadaş farketti ve hocaya söyledi. Ve oyun durdu. Ben de Marlo Morgan’ın Bir Çift Yürek isimli kitabını okuyordum, oyun durunca onu tekrar okumaya başladım.
Hoca ağlayan arkadaşın yanına gitti, onunla konuşmaya başladı sakin bir şekilde. Aralarında o an neler geçti, neler konuştular, hoca konuşma esnasında neye kızdı, bilemiyorum. Daha sonra hoca, ağlayan arkadaşa yüksek sesle bağırmaya başladı. Bir müddet arkadaşa bağırdıktan sonra, hoca, öğretmen masasına geçti. Bu sefer aşırı olarak tanımlayabileceğim yüksek bir sesle bize bağırmaya başladı. Hepimiz irkilmiştik ve ne olduğunu anlamaya çalışıyorduk. Ben hemen okuduğum kitabı bıraktım, kulaklarımı kapattım, buna rağmen hocanın sesini duyuyordum.
Hocanın aşırı yüksek sesle bağırması beni çok korkuttu. Hocanın yüzüne değil de, sırama bakıyordum o esnada. Bir insanın çok öfkeli anında kesinlikle o insanın yüzüne bakamam, zihnime kazınır, diye. O insanı gördükçe o an aklıma gelir, diye. Öfkeli yüz ifadesi gözümün önünden gitmez, diye.
Daha sonra hoca sesini biraz alçalttı. Ancak o zaman kulaklarımı açabildim. O an hoca neler söyledi, hiç hatırlamıyorum. Bütün sınıf sus pus olmuştu.
Çok güzel ve de sıcak bir havayla başlayan ders, bir anda bir şeylerin ters gitmesiyle buz gibi bir havayla, çok kötü bir şekilde bitmişti.
Hocanın daha sonraki derslerinde hafif bir uğultu olsun, ben de müthiş bir şekilde korku ve tedirginlik olurdu, hoca yine bize kızıp bağıracak, diye. Hocanın bağırmasından o kadar çok korkup etkilenmiştim. Zaten sene sonu da yaklaşmıştı, fazla da dersimiz yoktu. O uğultu esnasında bir hocaya bakardım bir de o uğultuyu yapan arkadaşlara. Hocanın o anki uğultu karşısındaki tepkisini kızacak mı kızmayacak mı diye gözlemlerdim. Eğer kızacak gibi durursa tedirgin olurdum, eğer kızmayacak gibi durursa rahat olurdum.
Daha sonra bu olayın yansımaları önümüzdeki birkaç derste devam etti, çünkü hoca temsili mahkeme kurdu bu olayla iligili. Ben de savcıların arasındaydım hoca istediği için.
Birkaç ders bu temsili mahkeme ile uğraştık, çünkü ders konuları hemen hemen bitmişti. Ve mahkeme şu şekilde sonuca bağlandı, karar; konuşan iki arkadaştan birinin beratına, diğerinin de, dışarı çıkan arkadaşla birlikte ceza olarak sınıfı temizlemelerine, hocanın da 9.000.000 TL (o zamanın parası) para cezası ve de 9-C’ye çikolata almasına karar verilmiştir.
Hoca aslında temsili mahkemeyle bize hayat dersi verdi bir taraftan da, olur ki belki bir gün yolumuz mahkemeye düşer. Şimdiden tecrübe edelim, diye.
Hayatta öyle değil midir? Güne güzel başlarız, kötü bitiririz, güne kötü başlarız, güzel bitiririz. Hayatta böyle zik zak çiziyor işte.
Aradan yıllar geçti, Ekim 2011. İstanbul’a Aziz Mahmut Hüdayi Kız Kur’an Kursu’na gitmiştim. Evet hayallerimi süsleyen İstanbul’daydım, Çok güzel bir ortama girmiştim, Hocalar harikaydı, ortam müthişti.
P sınıfındaydım, dersimiz Kur’an-ı Kerim’di. Hoca derse girdi ve bana; Şimdi R sınıfına gideceksin, dedi. Yani tam da ders esnasında sınıf değiştirmiş oldum. Hemen R sınıfına geçtim, orada da ders Kur’an-ı Kerim’di. Ve hoca öğrencileri fazla yüksek olmayan bir ses tonuyla azarlıyordu, hocanın öğrencileri neden azarladığını bilmiyordum. Hocanın öğrencileri azarladığını görünce aklıma ilk gelen şey; Eyvah bu hoca da lisedeki hoca gibi, lisedeki hocanın bana yaşattığı korkuyu yaşatacak, düşüncesi oldu. Yani hocanın azarlaması, lisede ders esnasında, azarlanmanın bana yaşattığı korkuyu tekrar tetikledi. Bu korku tetiklenince ben Kur’an-ı Kerim hocasından çok korktum. Sene sonu yaklaşınca, akşam mütala öncesi hocanın masasına; sizinle konuşmak istiyorum, diye bir not bıraktım. Birinci mütaladan sonra da teneffüste hocanın geçeceği bir yerde durdum, hoca gelince de lisede yaşadığım olaydan dolayı, kendisinin azarlamasından dolayı, yaşadığım korkunun tetiklenmesinden dolayı kendisinden çok korktuğumu anlattım. Daha önce arkadaşlar hocaya benim kendisinden çok korktuğumu söylemişlerdi. Ben de bu konuşmayla, kendisinden çok korkmamım sebebini açıkladım. Hoca bana; Ben canavar mıyım, ben insan mı yiyorum, neden benden bu kadar çok korkuyorsun, dedi.
Bazen benzer olaylar ya da farklı olaylar, benzer duyguları tetikleyebiliyor.
Yine aradan yıllar geçti. Temmuz 2023. Bir özel eğitim kurumunda, bir çarşamba günü kızım ile ben aşağıda, hizmetli ile birlikte oturuyorduk, yanımızda kurum müdürü de vardı. Ben bir ara çay almak için kızımın yanından, kızımdan habersizce kalktım. 2 yaşındaki kızım beni göremeyince, hemen ağlamaya başladı yani beni göremeyince huzursuzlandı, kaygılandı. Bu durum habersizce bırakılıp gidilen çocuklarda oluyormuş. Ben de yürüyüş için bazen kızımdan habersizce, babasına bırakıp kaçıyordum, bazen de kızıma haber verip öyle yürüyüşe çıkıyordum. Çocuktan habersizce kaçmak, güvenli bağlanmayı olumsuz yönde etkiliyormuş.
Yanımızdaki kurum müdürü aynı zamanda bir psikolog. Kurum müdürü bir psikolog olduğu için bu durum gözünden kaçmıyor ve hemen durumu anlıyor, halbuki ben hiçbir şey söylememiştim. Ve kızımın neden böyle yaptığını hemen anladı ve beni tatlı-sert uyardı. Ve bana birazcıkta kızdı.
O olaydan hemen sonra, aynı gün, çıkıştaki arada kızımla ben birlikte otururken, kurum müdürü tam çıkıyormuş, o tam çıkarken bu sefer beni, biraz kızarak ve parmak sallayarak yine uyardı. Kurum müdürü orada bana parmak sallayınca, benim lisedeki ve kurstaki korkularım tekrar tetiklendi, bir anda aklıma onlar geldi, gözümün önüne onlar geldi. Geçmiş zaman korkularım tetiklendiği için, bu sefer de kurum müdüründen çok korktum. Korkudan 2 hafta boyunca kendisiyle konuşamaz hâle geldim. Bu korku birkaç hafta sürüp, geçti. Ve kurum müdürünün bu şekildeki ikazından sonra, ben de daha fazla dikkatli olmaya başladım. Ve kızımı bir daha pat, diye bırakmayıp, dışarı çıkarken, babasına bırakıp yürüyüşe çıkarken, kızıma haber verip öyle çıkmaya başladım. Çünkü aksi durum çocukta kaygıya sebep oluyormuş.
Yine bir gün özel eğitim kurumunda aşağıda, hizmetli ile birlikte oturuyorduk, yanımızda kurum müdürü de vardı. Ben yine çay almak için kalktım, bu sefer kızıma çay alıp geleceğimi söyleyerek kalktım, bu sefer kızım ağlamadı. Kurum müdürü de yaptığı o uyarıdan sonra benim daha dikkatli olduğumu farketmiş.
Bazen bir davranışı değiştirmek için, böyle şefkat tokadına ihtiyaç duyulabilir. Aynı zamanda psikolog olan kurum müdürünün bu hareketi, benim için bir şefkat tokadı olmuştu.
SÜNDÜS TOKGÖZ - KONYA
05.10.2023 - PERŞEMBE
YORUMLAR
Savaşçı Sündüs hanım kızımıza sevgi ve selamlarımızı sunarak birkaç cümle yazsam bana gönül koymazlar değil mi
Size aile efradınıza tabii ki ebeveynlerinize de iki cihan saadeti de dileyelim Rab'bimizden değil mi
Hayatımızın belki de her anın, her günün ve her yılın
Yaşamadıklarımızın acemisi değil miyiz
Eksik ve hatalarımızı lisanı üslubuyla söyleyenlere minnet duygularımızla
Sevgi ve selamlarımla hanım kızım