- 498 Okunma
- 2 Yorum
- 3 Beğeni
ŞEYMA'NIN İMTİHANI
"Bırak beniii!
Anlıyor musun, bitti!.." dedi kadın.
"Sen ne diyorsun Şeyma. Ne demek bitti? Gel konuşalım."
"Hayır. Artık sana için harcayacağım tek bir güzel kelimem bile yok, bitti. Tüm kelimlelerimi ipe astım, tüm iyi niyetlerim ise ipin ucunda intiharda."
"Git..."
"Git dedim. Cinnet geçirtme bana. Yaka silktim artık senden de yaptıklarından da. Yeteerrr!. Daha fazla çıldırtma beni. Sana git diyorum. Defol. Şeref yoksunu adi, gitttt!..
"Tamam. Gidiyorum ama sadece biraz sakinleşmen için. Bir kaç saat sonra döneceğim ve konuşucağız bunu" dedi. Antrede asılı olan paltosunu alıp, dışarı çıkıp gitti Kaya..
Şeyma, kendini kilitlediği yatak odasında hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Kapanan kapı sesini duymuştu. Ve gelen ağlama nöbetleri ile bir sinir krizi anı geçiriyordu.
Tuvalet aynasının üstünde ne var ne yoksa, eliyle hepsini bir hamlede etrafa savurdu.
Parfüm şişeleri kırılmış, ojelerden bir kaç tanesi yere düştüğü için parçalanıp her yeri boyamıştı.
Makyaj malzemeleri, takı kutusu odanın her yerine saçılmıştı. Gardrobu açtı. Adamın kıyafetlerini de yerdeki saçılmış eşyaların üzerine fırlattı. Çığlık çığlığa ağlarken adama olan hırsını onlardan alırcasına önce üzerinde zıpladı, sonra yetinmeyerek çekmeceden çıkardığı makasla hepsini, ne var ne yok kesti..
Çıldırmış gibiydi..
Sonra tüm kestiği kıyafet parçalarını pencereden aşağıya bakmadan fırlattı.
Ne olduğunu anlayamayan insanlar bu kıyafet parçalarının nereden geldiğini anlamak için merakla "Ne oldu acaba?" der gibi yukarı doğru bakıyorlardı.
O bununla da yetinmeden adamın ona aldığı bütün hediyeleri, beraber çekilmiş resimleri pencereden aşağı atmaya devam etti.
Sokaktaki herkes olanları izliyordu..
"Polis, polisi arayın. Kadının biri çıldırmış" diye pencereden söyleniyorlardı.
Sabrının sonuna gelmişti. Ve artık ona ve yaptıklarına daha fazla dayanamazdı.
’’Bıçak kemiğe dayanmış, adamın ona yaptıklarından artık "yaka silker" hale gelmişti.
"Ayol deli bu kadın. Şimdi kendi de atlar bu pencereden" diyerek; karşı pencereden izleyen yaşlı kadını onaylıyorcasına, bazıları baş salladıktan sonra kendi aralarında dedikodu yapmaya başlamışlardı.
Şeyma, eşyaları attıktan sonra apartmanın sekizinci katından aşağı baktı.
Ama bu sondu. Son da olmalıydı.
"Görürsün sen Kaya, bunu ödeyeceksin. Evet, ödeteceğim sana bunu ve sen bunu ömür boyu unutmayacaksın." dedi.
Çok kararlıydı.
Pencereye çıktı. Kalabalık iyice artmıştı.
O yaşlı teyze yine konuştu.
"Demedim mi size. Bak atlayacak garibim, kim bilir ne derdi" vardır.
Şeyma, kalabalığa baktı. O kalabalığın arasına Kaya da gelmişti..
"Şeymaaa!! Yapma, durr!" demeye başlamıştı. İtfaiye ve polis, gelen ihbar ile aşağıda yerini almıştı..
Evet Kaya’ya unutamayacağı bir ders verecekti.
Sabrın sonundaydı.
Artık ayakları, elleri titriyordu. Her an düşebilirdi. Ama düşse ne olurdu. Bunun için çıkmamış mıydı buraya. Ha düşerek ölmüş, ha atlayarak ölmüştü ne fark ederdi?
Bir ikinci sayfa haberi olarak televizyonlarda yer alacaktı işte..
Tam o sırada camiden müezzinin sesi duyuldu.
Sonra da rahmetli annesinin siluetini gördü gökyüzünde.
"İmtihandasın Şeyma! Yavrum kaybetme imtihanını. Kısa süreli sabır, uzun süreli pişmanlıktan korur.
Sabır; hastalıkta Eyyub, hasrette Yakup, zindanda Yusuf, ateşte İbrahim olmaktır.
Dua ile sarıl Rabbine. O sana sabrının sonunda, iki dünyada da ödülünü verecek.
Hadi, gir evladım pencereden içeri. Adı imtihan. Zor ki imtihan olacak" dedi..
Şeyma;
"Ben ne yapıyorum. Değer mi onun için imtihanını kaybedip, ahiretini yakmaya" dedi kendi kendine ...
Kısa süreli sabır, uzun süreli pişmanlıktan korurdu.
Nakşediyordu yüreğini ilahi bir kudret. Diyor du ki: "Ey kulum! Bu senin imtihanın. Rabbin için sabret.."
Pencereden dikkatle içeri girdi. Sonra annesine bakmak için başını kaldırıp pencereden gökyüzüne baktığında, annesi gitmişti.
Nevin Aktekin Gülfırat