- 395 Okunma
- 1 Yorum
- 4 Beğeni
CİNNET HALİ VE KAOS...
‘’Senin için yazmamış olduğum bütün aşkları, yeniden, baştan, yazmayı istedim. Sana, hepsi senin olacaktı. Suçunu kimseye yükleyemem bir aşk sabahı yoluna çıkışımı. Gözyaşları ardına süzülen dünyaların kırık titrekliği ile eriyordun ışıkta. Işıklaşıyordu kapkara saçların. Başın önüne eğikti ve daha seni bilemeden, yüzünün yeniliğinde susmağa başladım. ‘’(Alıntı)
Darmaduman edilmişliğim idi ilk etapta göze çarpan.
Yediğim zılgıtlar ve de.
Aşkın mefkûresi iken özlem öznesine sadık bir şair olmaktan da öte şiarımdı aşk şiarımdı şiir ve sen.
Dilim tutulmuştu mahzun gülüşüne yığılıp kaldım bir batında doğan güneş ve ay bir avazda batmıştı.
Batık geminin neferi ve miçosu ve kaptanı ve yolcusu çünkü kayalıklara çarpmıştı yüreğim bense tehditkâr iklime verip veriştirdim.
Titreyen sesimden değil titreyen ellerimden korktular çünkü kaleme sıkı sıkıya yapışmıştım.
Ben kalender bir varlıktım.
Kof varlıklara değil küf kokan sözcüklere hiç değildi bağımlılığım aslında hiçliği doya doya yaşıyordum ruhani bir ikaz bir var oluş bir kopuş ve bir cinnet hali…
Cinnetime müteşekkirdim yoksa sağlam kafamla aşamazdım ben bu zorlukları ve aşktan da asla nemalanamazdım.
Mevcut olduğum kadar muaftım da pek çok şeyden.
İklim de bunlardan biriydi:
Hem sonbahardı hem de sonlanan baharım misali içimde cirit atan ruhlardan alıp da başımı gidemediğim.
Ve ben…
Ve ben her yeni gün yeni mucizelere tanıklık ediyordum.
İhya edilmiş olmasa da yüreğim yazarak ihbar ediyor ve iç sesimi ikaz ediyordum.
Delişmen bir muafiyet.
Delicesine içime estiğim.
Ağaran gün ağlak ve ölgün gece ve işte inatla aşka biat sevdiğim.
Kimliği yoktu sevgimin çünkü benim sevgim anonim idi.
Kâh Yunus.
Kâh Mevlana.
Kâh içime esen Şems’in Rüzgârı.
Muvaffak olmak neydi sahi neydi?
Bir ney sesinde.
Bir de çözülmemiş şifremde saklı tütün kokusu gibi haz etmediğim ölüm gibi ve uzak duramadığım acil ve hastane koridorları.
Bu olacak iş değildi ve her başımız sıkıştığında ziyaret ettiğimiz tam teşekküllü hastaneler.
Adeta bir püskül idi ambulansla olan yolculuğumda annemin başında nöbet tuttuğum zamanlardan geliyordum aynı zamanda kendimden terk etmek istediğim bedenimden hiçbir yere ama hiçbir yere gidemiyordum.
Aşkın dinmek bilmez vardiyası oysaki ben tek kişiye değil devasa evrene yüce Rabbime sevdalıydım ve işte çözülen dizlerimin bağı dizelerimi ise iplikle diker gibi yüreğin ihtişamlı esintisinde illa ki onarıyordum yaralı yüreğimi yamalı hücrelerimi.
Bir kaos idi yaşadığım.
Kambersiz düğün mü olurdu hem?
Dedim ya: kamberiydim ben acımın da sevdamın da annemin de.
Birileri öfke patlaması ile yükleniyordu sırtıma:
Dinmek bilmeyen anne sevgim ve ölümden uzak durmak adına…
Ve birileri nasıl da kinle nefretle yazıyordu:
‘’Bu gün de ölmedim anne.’’
Zaaflarına yenik düşen bedenler ve haris ruhlar ve nefsine tapanlar.
Bu gün bana yarınsa sana.
Asla da beddua etmediğim sadece algılayıp Rabbime havale ettiğim.
Bir minvaldi ki yaşamak artık.
Yaşadığım kadar yaşarttığım duygularım yaşaran ve yeşeren gözlerim.
Çentikler diziliydi sıra sıra.
Şecerem mi?
Sınavım mı yoksa sınavlarım mı?
Bense hak hukuk bilen ve adaletin peşinse sevgiyle kürüyordum ömrümü ve önümü.
Tozkoparan fırtınasında bendim işte ben, tozu dumana katan seneler önce olsa bile an’ ım ve tüm anılarıma sadık.
Öğrenci varlığım dünde kalsa da muallime kimliğim.
Sevgiyle eşelediğim toprak:
Hem hocalarımı hem öğrencilerimi yüreğime bastırdığım.
Ne illet idi esen rüzgâr ne de illegal.
Varsa yoksa doğanın kanunu.
Seyisi idim yılkı atlarının.
Saydamdı yüreğim ve şeffaf sevgim.
Şiarım sevgi şiarım umut şiarım inanç.
Göstermelik olmayan bir sevgiyi mihenk taşı bellemiş kâh taçlanıyordum kâh taşlanıyordum ve işte kendimi ihbar ettiğim yazılarım ve şiirlerim…
Bu gün de ölmemiştik madem…
Yarına Allah kerim…
YORUMLAR
GÜNÜN SÖZÜNE İSTİNADEN...
SEVGİM VE SERVETİM VE ÜLKEM VE ANNEM...
İhtişamlı bir renk diledim öncesinde…
Mavidendi cübbem beyaz cüssem çalınmış cüzdanım yangından ilk kurtardığım ise vicdanım.
Ön göremediğimdi yaşam öz veri ile yüklendiğim:
Ben ki hamalı dertlerin.
Ben ki seyyah bir meczup.
Ruhumun dikenleri ve tevekkül yüklü yüreğim rengim sarı sonbaharın mezarı iken yatağım kıblemde sarnıcım kaybolduğum kadar aşka Mevla’ma dönük yüzüm ve kaderden istirham ettiğim…
Tetiklenmiş bir haleti ruhiye ki…
Ve kanıksanmış acılar.
Kaybolmaya yüz tutmuş yüz bulduğum sevda.
Mahremim ve matemim ve mabedim.
Körüklendikçe duygular izini sürdüğüm.
Kardıkça önümü dünümü geçiştirdiğim.
İlla ki kat izim saklı rahlemde kat izinde sevginin doğaçlama yaşadığım doğaçlama sevip yazdığım.
Amberi kısık.
Aksanı silik.
Aksinde yüzümün içime tuttuğum ışık.
Ben ki bir minvalden uzandığım…
Meskensiz ve zamansız öğretilerle hemhal sıdkım sıyrılsa da yaşamdan umudumdan kopamadığım.
Kayan yıldız misali.
Ayaklarımın altından kayan zemin.
Ne ihtiras ne şehvet ne kin ne nefret
Sudan sebeplerle hatta durduk yere kimse nefret eden nefsine dönük ruhum nefsini terbiye etmesini dilediğim ummanlarca insan ve zaafları kat ettiğim yol dayandığım Ulu Çınarım ne bir vakit ne de bir akit varsa yoksa parmak izim ve kalemim aşkın şüheda dününde saklı aşikâr sevdiğim aşina olduğum Aşiyan yolları iklimin de ne kibri kaldı ne ihaneti toz torbam dolu tozu dumana kattığım zamanlar anı dolu.
Her an’ ım.
Her an’ ım.
Hidayetin beşiği inancın eşiği yoktan var edene taptığım.
Ey, rengim iken beyaz.
Ey, rakımım iken ulaşılmaz.
Ey, yüce Mevla’m: gördüm ki nice insan hem de sevdiklerim bana t/uzak.
İhya edilesi değil bedenim ki ne zafiyet yüklüyüm ne de zaaflarımı kutsarım ar bildiğim ve haysiyetim ve şerefim ve namusum üstüne yemin ettiğim Kutsal Kitabımın izinden gittiğim.
Teşrifi mi günün?
Teftişi mi meleklerin?
Tensiye ettiğim oncası taziyelerimi sunduğum yalnızlığın goncası.
Betim benzim atmadı henüz.
Hali hazırda açmaktan men ettiğim kendimi goncalarımı sona ve dona sakladığım gül mizacımla şakıyıp bülbül olup dalıma konduğum beni bana sunan ey, ahali beni benden eden ey, eşrafım sancılandığım her şafak vakti nasıl da mazlumlara nasıl da hastalara nasıl da anneme duacıyım.
Kirim yok kinim yok kibrim de.
Dik durduğum kadar diklendiğim kâfir ve nice münafık.
Aşkın neferi.
Yurdumun aşkla dolu feri.
Ben ki bir Türk kızı vatanına ezelden sevdalı.
Askerim.
Polisim.
Kadınım.
Kız çocuğuyum.
Anneyim.
Ve muallime.
Aslında aşkın beş hali ismin beş haline kafa tutan ismimin de önemi yok iken sevdalandım ben bir kere yüce Rabbime canım ülkeme.
Dündü öğüttüğüm.
Hayattı öğretilerin kördüğümü.
Bazen kor bazen köz.
Bazen ok bazen yay.
Bir minval ki şakıdığım.
Bir nizam ki eksik olmadığım.
Ne mazeret.
Ne ihanet.
Varsa yoksa kanımda saklı asalet.
Muallimin kızı bu yurdun neferi elbet sevginin tılsımı.
Zanların uzağında.
Gıybetin de düşmezken tuzağına.
Varsın uçuşsun kinayeler.
Alnım açık başım dik omzumda heybem yüreğimde taşıdığım sevgim ve servetim ve ülkem ve annem.
Bir batında doğdu mehtap güneş.
Mealime ışık tutan her serkeş duygu.
Ne sefilim.
Ne sıradan.
Aslına rücu eden yüreğimde asılı kaftan.
Kaf dağına hiç gitmedim.
Kafamı kuma hiç gömmedim.
Günyüzü gördüm nice zaman şükürler olsun ki Rabbime.
Tahtımı yapan da ailem bahtıma ışık saçan da.
Ne dün ne bu gün yalan nedir bilmedim.
Koftur kimi insan.
Küftür yürekleri tutan.
Yarama tuz değil sevgi bastığım.
Kıblem.
Mihrabım.
Hicretim.
Hicvim.
Asaletim.
Tükenmek bilmeyen coşkum ve sevgimse tek servetim…
Tapındığım yüce İlahım.
Tepindiğim yüreğim sözcüklerse duvağım.
Eksik etmediğim dualarım.
Ey, güzel Rabbim sen koru bizi.
Tutuşan kabrim ölümden korkmadım.
Tutuşan yüreğim hep de sevgiyle direndim.
Turuncu güneşin şapkası kordan.
Yüreğimde koşan yılkı atları dünden.
Günüm günüme uymasa da.
Gümbürtüye gitse de ömrüm.
Gücüme gitmez artık eşrafım artık kimse dalmışken uykuya serili sarılı oldukları gıybeti uzak tutsunlar yeter ki yine de gocunmam hem insan kendini Rabbini bildikten sonra hiç düşer mi gardı?
Yâdım.
Dünüm.
Teselli bulduğum.
Tecelli ettiğinde umudum.
Tefe konsam da.
T/av olmadığım iblis ve zalim.
Rabbine sadık ve âşık vatan aşkıyla yanan bir şafağım ve de meşale öyküm çok öykündüğüm yok öldürdüğüm nefsim çocukluğumdan bu yana, kendimi ve nefsimi ve bedenimi açlıkla terbiye ettiğim…
Aşkın meşrebi.
Sevginin indinde saklı serveti…
Bahşeden mademki yüce Mevla.
Sözcükler cumhuriyetinde kalemimle attığım her imza…
GÜLÜM ÇAMLISOY