Peygamber Efendimiz Aleyhisselâtü Vesselâm geleceğe ait bazı bilgileri Allah’ın izniyle daha olmadan insanlara müjdelemiştir. Bu haberleriyle peygamberliğini ilan ettiği gibi aynı zamanda insanoğluna bir takım mesajlar vermek istemiştir. Şimdi bunlardan bazı örnekleri vermeye çalışalım:

1-Bir gün Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, şöyle buyurmuşlardır:

“İstanbul fethedilecektir. Onu fetheden kumandan, ne iyi kumandan; onu fetheden ordu, ne iyi ordudur.”

Bu müjde üzerine yıllarca birçok sahabe ve Müslüman İstanbul’un Müslüman olmayanların ellerinden kurtulması ve Peygamber Efendimizin müjdesine nail olmak için İstanbul’a seferler yapmışlardır. Fakat muvaffak olamamışlardır.

Ancak İstanbul’un Müslümanlar tarafından fetih olunma müjdesi Hazret-i Fatih Sultan Mehmet’e ve onun değerli askerlerine nasip olmuştur.

Böylece Peygamber Efendimiz Aleyhissalatü Vesselamın yıllar öncesinden verdiği müjde aynen gerçekleşmiştir.

2- Yine bir gün Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâm, şöyle ferman etmiş:

“Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Bu fırkalardan sadece birisi kurtulacaktır.

”Bunlar kimdir?”diye sorulduğunda;

”Benim ve Ashâbımın üzerinde bulunduğu yolda olanlardır ”diye cevap vermiştir.”

Yine Peygamber Efendimiz Aleyhisselâtü Vesselâm ümmetinin yetmiş üç guruba ayrılacağını ve içinde kurtuluşa eren en kâmil cemaat, Ehl-i Sünnet ve Cemaat olduğunu haber vermiştir.

Demek ki, kurtulacak olan tek fırka Cenab-ı Hak’kın Kur’an-ı Kerim’de emir ve yasaklarını sanki Kur’an yeni nazil oluyormuş gibi şevk ve heyecanla okuyup, anlayan, içinde ki emir ve yasaklarına sonradan bir takım yanlışlıkları karıştırmayıp canı gönülden uygulayanlar olacaktır.

Ayrıca bunlar yapılırken dikkat edilmesi gereken bir diğer konu ise, ahlakı Kur’an ahlakı olan Yüce Peygamberimiz Aleyhisselâtü Vesselâmın sünneti çerçevesinden çıkılmamasıdır.

Yoksa günümüzde örneklerini gördüğümüz, ilim adına hareket ettiğini zanneden bazı kişilerin yaptığı yanlışlıklara düşmemeliyiz. Bu kişiler genellikle, aleni çok cesaret edemeseler de hadislere karşı çıkmaktadırlar. Hadislerin Müslümanlığı yaşamada bizlere örnek olamayacağını, sadece Kur’an’ın bize yeteceği felsefesiyle hareket etmektedirler. Hâlbuki Kur’an’ı dahi doğru anlayamayıp, kendi kafalarından bir takım yorumlara girip asli saf yapısını bozup kendince günümüz şartlarına uygun hale getirdiğini sanmaktadırlar. Bu tür hareket edenler ama bilerek ama bilmeyerek Ehl-i Sünnet ve Cemaat görüşünden uzaklaştığından, Peygamber Efendimiz Aleyhissalatü Vesselamın ifade ettiği kurtuluşa ulaşacaklar kısmına girememeleri ihtimalleri var.


Ahmet TULGANER