- 190 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
Çile
-Çile ve gözyaşı Kutsal Kitaplarda sıkça bahsedilen konulardan biridir.
Kur’an-ı Kerim ayetlerinde de sıkıntı ve çile çekmenin cennete giden bir yol olduğu işaret edilir.
Bütün insanlar, özellikle de peygamberler hayatlarında zorlukla karşı karşıya kalmışlardır.
Mevlana’nın ifade ettiği gibi sıkıntılara karşı gösterilen sabır aslında inci gibidir.
Çünkü genel anlayışın tersine çile ve gözyaşı insanın uyanmasına ve aczini anlamasına vesile olmaktadır. Mevlana’nın Mesnevi’si bu konuda verilmiş birçok örnekle doludur.
O, çile ve gözyaşını kötü tecrübeler olarak değil, salik için şans olarak tanımlar.
Bu yüzden arayanlar manen gelişmek için sabırlı olmalı ve sıkıntılar karşısında güzel davranmalıdır.
“Yoksa siz, sizden önce gelip geçenlerin başına gelenler, sizin başınıza gelmeden cennete girivereceğinizi mi sandınız?
Başlarına öyle yoksulluk ve sıkıntı geldi, öyle sarsıldılar ki,
nihayet peygamber ve beraberindeki müminler: ‘Allah’ım yardımın ne zaman?’ demişlerdi.
Biliniz ki Allah’ın yardımı çok yakındır.” Bakara Süre-sinde insanın, birçok konuda karşılaşacağı sıkıntı ve musibetlerle sınanmadıktan sonra Cennete giremeyeceğini beyan edilir.
Mevlânâ’ya göre günde beş defa namaza çağrılan insan, feryat etmek üzere davet edilir.
Yani müezzinin “Haydi felaha” demesi; ağlayışı ve sızlanış ile feraha erin demektir.
Allah’ın (C.C.) rahmeti, kahrından ileridir.
Bu nedenle belâlara uğrayan bir kişinin tamamen rahmetten uzak olduğunu söyleyemeyiz.
Aksine kişinin belalara maruz kalması, rahmetin bir başka tecellisidir.
İnsan. İlahi takdir neticesi olarak üzüntülere maruz kalırsa elindeki her şeyden, istek ve arzularından vazgeçer. Kişi bu davranışın karşılığı olarak Yaratıcı tarafından tekrar lütuflara nail olur, adeta yıkanıp arınmış gibi sıkıntılardan ve dertlerden kurtulur.
Kâinatın kendisi ve barındırdığı bütün canlılarda olduğu gibi mutlu ve mutsuz olmanın nedenleri olan iyi-kötü gibi bütün zıtlar aslında sonuç olarak hayra hizmet etmektedir.
İlk akılda ve algıda giderek materyalist ve nefis/perest olan çağımız insanına yanlış, hatta saçma gelen bu fikir gerçekliğini belki yaşanmış tecrübeler ile sağlamaktadır.
Öncelikle olumsuz olarak telakki edilen yıkılma, yapılmanın; kırılma, onarılmanın; muratız-lık, muradın; yokluk, varlığın ön hazırlığıdır.
Diğer bütün eşler veya zıtlar da bunlar gibidir.
“Birisi geldi, yeri bellemeye, sürmeye başladı. Aptalın biri dayanamayıp feryat etti. Dedi ki: Bu yeri neden yıkıyorsun... neden yarıyor dağıtıyorsun?
Adam dedi ki: A ahmak, yürü git... benimle uğraşma! Sen, yapılmayı yıkılmada bil!
Bu yer, böyle çirkin ve yıkık bir hale gelmedikçe nasıl olur da olur da gül bahçesi, buğday tarlası haline gelir. Düzeni alt üst olmadıkça nasıl olur da bostanlık, ekinlik olur; mahsul ve meyve yetiştirir? Yarayı neşterle deşmedikçe iyileşir onulur mu hiç? Ahlatın, ilaçla yıkanmadıkça hastalığın nasıl geçer, nasıl şifa bulursun? Terzi kumaşı paramparça eder... bir kimse çıkıp da o sanatını bilen terziye, Bu canım atlası neden bu hale getirdin... neden kestin; ben kesik kumaşı ne yapayım der mi? Her eski yapıyı yaparlar, yenilerlerken eski yapıyı yıkmazlar mı?
Marangoz, demirci ve kasap da bunun gibi yıkıp yakıp harap etmezler mi?
O halileyi, beliyerek dövmek, onları adeta telef etmek, bedenin yapılmasıdır. Buğdayı değirmende ezmeseydin ondan ekmek yapabilir miydi.. bizim soframızı bezeyebilir miydi?”
Hulasa kaza ve kader kaleminin elinde bulunduğu, rahmeti gazabından kat kat fazla olan Allah’ın(C.C.) yarattığı her eylem sonuç olarak Müslüman’a yarar sağlamaktadır.
İlk nazarda olumsuz olarak telakki edilen veya algılanan olaylar sabredip değerlendirmesini bilene maddi ve manevi faydalar sağlamaktadır.
Bu gerçeği gören keşfi açık, manen olgun kişiler çile çekip gözyaşı akıtmayı, arınmanın ve yükselişin vesilesi olarak görmüş ve insanlara sabrı telkin etmişlerdir.
Semra EROĞLU Şiirleri sevdiren kadın
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.