- 491 Okunma
- 3 Yorum
- 3 Beğeni
BELKİ BİR GÜN BİR BİLGE GELİR
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Belki bir gün bir bilge gelir ve bütün sırlar açığa çıkar. Yol... Ömür... Yolcu... İnsan... Kainat… Yaşam… Bilgi… Ölüm ve yeniden diriliş.
İnsan yaşamaya gözlerini açtığı anda bir yol açılır önüne. Kendisi yolcu oluverir. Anbean yol kat eder. Yolun kimin için nerede, nasıl ve ne şekilde biteceğini kimse bilmez.
Yol üzerinde binlerce engel, zahmet olduğu gibi on binlerce rahmet de bulunur.
İnsan bir yolcu, ömür bir yol. İnsanın doğumuyla başlayan yolculuğu, dert ve neşe içinde devam eder. Gâh olur çaresizlikten ölümü bin defa yaşamaya tercih eder, gah olur yaşamayı ölüme tercih eder. İnsan hem yaş itibariyle hem beden itibariyle hem bilgi, tecrübe, anlayış itibariyle belli bir olgunluğu erdikten sonra önüne asıl yol açılır.
Derin anlamlar, derin görüşler, derin düşünceler gerekir bu yol için. Bir gün Attar diye bir bilge gelir ve bu yolu yedi vadi, yedi engel, yedi konak, yedi aşama, yedi basamak ve yedi sır olarak tanımlar. Bu yedi vadiyi aştın mı hakikatin kendisi yüreğinde mum gibi yanmaya başlar. Bu vadilerin her birinin ne kadar yakın veya uzak olduğunu bilen kimse yoktur. Gidenlerden geriye dönen olmayınca yolu kim anlatabilir? Ki bu yol gidenlerin bir daha dönmediği yoldur. Attar ile bir yolculuğa çıkıyoruz. Bu yolda han da hancı da yolculuğun bir parçasıdır. Pusulamız yüreğimizdir. Her insanın yapabileceğin en büyük ve en kutsal yolculuk ‘kendi içine’ yaptığı yolculuktur. Bu yolculukta ya kendini bulursun ya da yokluk vadilerinde yok olup gidersin. Bu yol korkakların değil cesurların isimleriyle süslenmiştir. Yolun her konağında cesur insanların levhaları karşılıyor bizi. Kendini bulanlar bu yolculuğa çıkma cesareti gösterenlerdir. Bütün kutsal kitaplar, elçiler, bilginler ve filozoflar yolumuzu aydınlatan meşalelerdir. Yola çıkmadan önce yoldan çıkmak gerekir. Yoldan çıkan kişiler gerçek anlamda yola gelirler. Bu yol insan sarrafıdır, elması da kömürü de birbirinden ayırır. Herkes bu yola insan olarak başlar sonunda kimisi iyi kimisi kötü diye sıfat alır. Yol uzun, azığını hazırla, yola çıkıyoruz.
1. Vadi: İSTEK VADİSİ – isteyeceksin-
Bir şey elde etmek için o şeyi istemek lazımdır. İstemek her başlangıcın ilk basamağıdır. Eğer istek olmazsa verilecek olan verilmez. İnsan bir şeye kavuşmak istiyorsa onu can ile baş ile istemelidir. Bu vadiye girdin mi her an başına yüzlerce bela gelebilir. Burada çok çalışıp çabalaman gerekir.
Burada maldan mülkten arınman gerekir. Gönlünü sıfatlardan arıtman gerekir. O an Allah katında zat nuru parlamaya başlar. O nur parlayınca bir isteğin bin olur. Böylece arzun artıkça ararsın, yandıkça yanarsın.
2. Vadi: AŞK VADİSİ – istediğini seveceksin-
İstek vadisini aştın mı karşına aşk vadisi çıkar. Her şey aşkla olur. Yani istediğini elde etmek için o istediğini sevmen gerek. Eğer isteklerinizi aşk ile beslemezseniz elde ettikleriniz her zaman başınıza bela getirir. İnsanın yaratılışında aşk olduğu gibi kâinattaki her şey aşk ile yaşar. Dünyanın dönüşleri, atomun içindeki taneciklerin dönüşü hep aşkın eseridir. Aşkı anlamayan bu vadide yıkılır, kalır. Buraya varan aşk ateşine düşer. Aşık daima yanar yakılır, erir. Burada aşk ateştir, akılsa dumana benzer. Aşk geldi mi akıl, derhal kaçıp gider. Aşk aklın işi değildir. Akıl gözüyle bakarsan aşkın ne başını ne de ayağını görürsün. Aşka düş, aşk şarabıyla sarhoş ol ve gerekirse başını bu uğurda feda et.
3. Vadi: MARİFET VADİSİ – sevdiğini bileceksin-
Diğer iki vadiyi aştın mı artık başı sonu olmayan marifet vadisi görünür sana. Burada insanın karşısına bilgisi çıkar. Bilgi yolda pusuladır, ışıktır, yol kaybedenlere rehberdir. Neyi niçin yaptığının farkına varmaktır bilgi. Bu vadinin hiçbir yolu diğerine benzemez. Burada ten yolcusu başkadır, can yolcusu başkadır. Bu vadide görünen birçok yollar var ama her bir yol, yolcusuna göredir. Herkesin yürüyüşü kendi derecesine göredir. İşte bilgi, bu yüzden ayrı ayrıdır. Birisi mihrabı bilmiş, bulmuş; öbürü putu. Bu vadide kişi içindeki sırrı görür. Perde altındaki yüz benlerce sır, güneş gibi parlar, ona yüz gösterir. Bu vadiye dalmak için kâmil kişi olmak gerek. Ey gaflet uykusuna dalmış kişi; bulamıyorsan bari utan da aramaya koyul.
4. Vadi: İSTİĞNA VADİSİ
Eğer marifet vadisinin hikmetini kavradıysan kendini fani olanlardan ıraklaştırmalısın. Bu vadide ne dava vardır ne mana. Burada bir karıncaya her solukta sebepsiz, dertsiz yüz fil kuvveti verilir. Yüz binlerce can ve gönül yağma edilmiştir de sonunda Hz. Muhammed (S.A.V) bir gececik miraca çıkmıştır.
5. Vadi: TEVHİD VADİSİ
Bu vadide sayı çok da olsa, az da olsa, bu yolda birlikte birleşir, hep bir olur. Burada Benlik de ortadan kalkar, Senlik de. İstiğna konağını geçtikten sonra görürsün ki binler, milyonlar bir tek olanı gösterecektir. Her şey kendi diliyle sana bir olan TEK’i gösterecektir. Bu vadi ruhun ve bedenin ve aklın kemale erme vadisidir.
6. Vadi: HAYRET VADİSİ
Burada işin gücün dert ve hasret olur. Ne gecen geceye ne gündüzün gündüze benzer. Hayran olan adam, bu makama varınca hayretlere düşer, şaşırır kalır, yolunu yitirir. Tevhid makamında canına yazılanların hepsini kaybeder. Sana da bir zerrecik hayret elverse; sen şaşırıp kalırsın. Bu mertebeye varabildiysen artık her şey hayret uyandıracak seviyededir. Bu vadide görünür kendimizce çok değer verdiğimiz birçok şeyin aslında hiçbir değere sahip olmadığı. Bu vadide akıl şaşırıp hayretler içinde kalır. Beden anlamsızlaşır.
7. Vadi: YOKLUK VADİSİ – fakr û fena-
Bu vadi yokluk (fakr û fena) vadisidir. Yüz binlerce ebedi sanılan gölge, bir de bakarsın ki güneşin bir ışığıyla kayboluvermiş. Kim bu büyük denizde kaybolursa kaybolur ama huzura, istirahate erer. İşte bu vadi bu hal, aklın hayalinden de dışarıdır. Bu vadi yokluk içinde varlığı bulmaktır. Asıl varlığı bulmaktır. Fani olan yok olmadan ‘baki var’ bulunmaz.
Bu yolculukta yolcuların bir kısmı denizlerde boğulup kalır, bir kısmı yollarda kaybolup gider. Bazısı güneşin sıcaklığıyla yanar, bazısı yoldaki engellere takılır, bazısı kötü suların çamurunda kaybolup gider, bazısı çöllerde susuzluktan ölür, bazısı ağır hastalıklara yenilir, bazısı yoldaki acayip şeylere takılıp kalır. Bir kısmı seyre, çalgıya, çalgıcıya kapılır. Bir kısmı şaraba, bir kısmı güzel yüzlülere kanar. Bir kısmı mala mülke, bir kısmı şan şöhrete doğru gider. Bu yolculukta hancı da yolcu da aynı kaderi paylaşır. Gün gelir binlerce mezar kazan mezarcının da mezarı kazılır. Böylece binlerce insanı ölüme uğurlayan mezarcı da o insanlarla aynı kaderi paylaşır. Bu yol yalnızca cesurların, gözünü kırpmadan hakikatin peşine düşenlerin sağlam bitirebildiği bir yoldur. Öyle veya böyle her nefis bu yolculuğu tadacaktır.
Çok az insan bu yolun hakkını verir.
Yolunu tamamlayan yolcu hakikatin bizzat kendisiyle karşılaşır. Artık bu makamda kâr ve zarar ölçülecektir. Kim ki zerre kadar iyilik yapmışsa karşılığını görecek ve kim ki zerre kadar kötülük yapmışsa karşılığını görecektir. Bu makam da konuşan yalnız hakikattir. Yolculuk boyunca yapılanların defterler sahiplerine verilecektir. Artık burada gizli saklı diye bir şey yoktur. Her şey ayan-beyandır. O yolculuğun sonunda ağlayanlar, saçını başını yolanlar olduğu gibi mutluluktan vaat edilene kavuşma arzusuyla gülenler olacaktır.
Allah’ım! Yolculuk sonunda bizleri mutluluktan, vaat edilene kavuşma arzusuyla gülen yolculardan et. Âmin.
Kaynak ve Okuma Listesi
1- Kur’an-ı Kerim
2- Mantık’ûl Al-Tayr, Faridüddin Attar
YORUMLAR
Okurken kendimi sorguladım, dünya sınavları için verdiğim emeğin ne kadarını ebediyet için vermişim diye. Dünya telaşlarına kapılıp ne çok vazifeleri unutuyoruz. Yapmadıklarımızı yapıp bir an evvel toparlanıp, Allah'ın sonsuz merhametine sığınıp vadileri hakkıyla eda edenlerden olalım inşallah. Güne düşen yazınızı ve içeriğinin ruha dokunuşunu kutluyorum.