- 220 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YAZI BAŞLIĞINI BİRLİKTE KOYALIM!
Necmettin Erbakan Üniversitesi’nde profesöre silahlı saldırı
Konya’da Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Tahir U. (46), dekanlık binasındaki odasında silahlı saldırı sonucu ayağından yaralandı. Polis, olaya karıştığı öne sürülen aynı fakültedeki Prof. Dr. Galip A.’yı gözaltına alırken, kardeşi İzzet A.’nın yakalanması için çalışmalar sürüyor. NTV, haberler, 05.10.2023
Öğretmene yumruklu saldırı
Kahramanmaraş’ta bir sınıf öğretmeni, derste çocuklarına kızdığı gerekçesiyle velilerinin saldırısına uğradı. Sokak ortasında darp edilen 54 yaşındaki eğitimcinin bileği kırıldı. Güvenlik kamerasına yansıyan saldırının ardından öğretmen 15 gün darp raporu aldı. NTV, haberler, 06.102023
Hasta ve yakınları tartıştıkları 3 doktoru dövdü
Kocaeli’nin Körfez ilçesinde hasta ve hasta yakınları, tartıştıkları 3 doktora saldırdı. Yaralanan doktorlar tedaviye alındı. Saldırganlardan 2’si tutuklanırken, firari 1 kişi ise her yerde aranıyor. Öte yandan saldırıya uğrayan doktorun ise sağlık durumunun iyi olduğu öğrenildi. NTV, haberler, 06.102023
...
Dilim tutuluyor, aklım şaşıyor.
İçim daralıyor, yüreğim sıkılıyor.
“Bütün haberler böyle olsa umutsuzluğa düşeriz, Allah’tan bunlar ‘münferit’ hadiseler...” demeye, teselli bulmaya giderek umudum azalıyor.
‘Azalıyor’ çünkü toplum içindeki şiddetin ve ‘nahoş’ olayların sayısı artıyor.
Sadece ‘sayısı artsa’ yine bir avuntum ve umudum olurdu. Şiddete ‘müdahil’ olanların niteliği de toplumu ‘kapsayıcı’ yönde değişiyor. Asıl ürkütücü olan, işte bu!
***
Bir ‘tropik hortum’ gibi bir ‘şiddet hortumu’ dolanıyor üstümüzde sanki. Nerede, ne zaman, hangi ‘sudan sebep’ ile kimleri içine çeker, Allah bilir!
Şiddet sarmalına kaptırmış gibiyiz toplumu, bütün bireyleri...
Kişilerin adı, unvanı, kariyeri ve konumu belirleyici değil artık, şiddetin öznesi veya nesnesi olup olmamakta... Bir hükmü, anlamı, değeri, engeli kalmadı çünkü bunların. Şunu öngörebiliriz belki: “Size de çıkabilir!”
***
Toplumda şiddet zeminini neler besler, hazırlar? Aile ve okul içi eğitim mi? Ekonomik sıkıntı ve açmazlar mı? İletişim ve etkileşim ağının yaygınlaşması ve kötüye kullanımı mı?
Bireysel silahlanma, güvensiz ortam, gelecek kaygısı, inançsızlık, narkotik bağımlılık gibi düzensiz ve denetimsiz kentleşme içinde yuvalanan ‘olumsuz çevre’ koşulları mı? Bunların hepsi birden elbette! İpin ‘doğru’ ucunu yakalamazsanız, ‘çorap söküğü’ gibi gelmez, çözüm.
Çünkü bir ‘matruşka’ gibidir yaşadığımız toplumsal hayat! Ülke sınırlarıyla da ‘sınırlı’ tutulamaz, bu yüzden. Paraya, ekonomik refah düzeyine de ‘hiç’ tahvil edilemez şiddetin sebepleri. Batı dünyasının malum toplumlarındaki ‘ırkçı şiddet’ ve ‘ötekileştirme’ almış başını gitmişken, başka türlüsünü düşünmek mümkün değildir zaten.
***
‘Adil bir dünya düzeni’ kurulmadıkça işimiz çok zor. Bunu baştan bilelim. Dünya hiçbir zaman ‘dikensiz gül bahçesi’ olmadı, olmayacak da... Ama hayattan ve insandan umut kesilmez. Yoksa elimizdeki tek dayanak, çözüm umudunuz da olmaz! Üşenmeden her birimiz; önce kendimizi, sonra yakın çevremizi olumlu yönde etkileyecek bir ‘benlik (nefis)’ terbiyesine hazırlamalıyız. “Hak, hukuk, kanaat, tahammül, iyi niyet, diğerkâmlık (özgecilik), hoşgörü, helâl kazanç...” kavramlarının içini dolduracak bir yaşama tarzını benimsemeliyiz. Ne kendimiz için, ne çevremiz için bu değerlerden asla vazgeçmemeliyiz. İyilik, merhamet, şefkat ‘arı-sevgi’ ağacının meyvelerinden birkaçıdır. Bunun tadına varan, hem kendi ömrüne hem de toplum hayatına güzellik ve incelik katar. Görün o zaman; başta ‘insana şiddet’ olmak üzere ‘şeytanî’ olan ne varsa “Bana buradan ekmek çıkmaz!” deyip uzaklaşacaktır.
***
GELİN, HAYATIN ANLAMINA DOĞRU BİR BAŞLIK AÇALIM!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.