- 187 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kısa Saç 9. Bölüm
Yaz tatili bittikten sonraki ilk pazartesi günüydü. Bugünü diğer günlerden ayıran şey ise okul bitişinde mahalle maçının oynanacak olmasıydı.
Toplanma yerleri daha yeni açılan şimşek bakkalın önüydü. Sahibi Baki amca tuhaf birisiydi. Mahalleye yeni taşınmıştı ve yaşlı olmasına rağmen evli değildi. Şimşek bakkalın içerisinde her şeyi bulabilmek mümkündü. Adı sanı duyulmamış oyuncakların her çeşidi vardı. İçerisi son derece ferah ve insana huzur verecek kadar temizdi. Şimşek Bakkal tıpkı ismi gibi bir şimşek gibi çakıp bir yıl sonra kapanacaktı.
Emir ve Ömer Şimşek Bakkalın önüne geldiklerinde henüz kimse gelmemişi. Emir bir külah siyah çekirdek almak için bakkala girdi. Geldiğinde Ömer kaldırım taşına oturmuştu. Hocanın oğlu Yusuf birkaç dakika sonra göründü. Zaten evleri bakkala çok yakındı. Önlüğünü çıkarır çıkarmaz evden çıkmıştı. Gelmeyenler Aslan ve amcasının oğlu İhsan’dı. Ve tabi her yere son dakika gelen Remzi henüz görünmemişti.
Emir, külahı açıp Ömer’e uzattı. Ömer sol eliyle biraz çekirdek aldı. Diğer eli hala leş gibi görünen alçıdaydı. Bir hafta sonra bu aptal alçıdan kurtulacağı için seviniyordu. Tam o esnada Yusuf yanlarına varmıştı. ‘Selamun Aleyküm.’ Dedi. Ömer ‘Ve Aleyküm Selam.’ Dedi. Biraz imalı bir selam alışı vardı. Sebebi ise Yusuf’un Aslan’a olan yakınlığıydı.
Hemen sonra diğer ikisi geldi. Remzi hala görünürde yoktu.
Aslan bakkalın önüne gelir gelmez renkli boyalarla yazılı olan ‘Şimşek Bakkal’ yazısına baktı. O bakkalın açıldığı günden beri ne zaman oraya gitse orada tuhaf bir şeyler varmış gibi davranırdı. Arkadaşları artık onun bu yaptığına alışmışlardı.
Ömer, Aslan’ı görünce yine kinlenmişti ama ileri gidecek kadar bir şey yapmadı. Sonuçta bir mahalle maçı yapacaklardı ve Aslan’a ihtiyaçları vardı.
‘Elin nasıl oldu Ömer?’ diye sordu İhsan. Gayet samimi bir şekilde sormuştu.
‘Sana ne!’ dedi Ömer, ağzındaki çekirdek kabuğunu tükürerek. ‘Elimden size ne?’
İhsan başını iki yana salladı. ‘Tamam. Sormamış bil.’ Dedi. Emir araya girmek ister gibi elindeki külahtan Aslan’a, İhsan’a ve Yusuf’a ikram etti. Aslan bu ikramı geri çevirmedi. Siyah çekirdeği çok severdi ve dudakları simsiyah olana kadar yerdi.
Çocuklar yapacakları maç ile ilgili laflarken sokağın başından Remzi göründü. Koltuk altına aldığı topuyla bakkala doğru hızlı adımlarla geliyordu.
‘Bizim ki yine geç kaldı.’ Dedi Yusuf.
‘Onun her zamanki hali.’ Diye karşılık verdi Ömer.
‘Bu arada.’ Dedi Ömer ve yine ağzındaki çekirdek kabuğunu tükürdü. ‘Babam, babanla konuştu.’
‘Haberim var.’ Dedi Yusuf.
Ömer ‘Bir daha bana camide bağıramayacak.’ Dedi öfkeyle.
Yusuf, Ömer’in söylediklerini dinleyecek halde değildi. Sakin ve beyefendi bir yapısı vardı.
‘Babalarımız konuşup anlaşmışlar.’ dedi.
Remzi koltuğunun altına koyduğu topu yere bıraktı ve çocuklara selam verdi. Yüzü gözü terlemiş, sümüğü akmıştı. Bunu görünce çocuklar hep bir ağızdan gülüştüler.
‘Ooo! Remzi teşrif etti sonunda.’ Dedi gülüşünü bastırarak konuşan İhsan.
Remzi yere çömeldi ve topu çevirmeye başladı. Yüzünde en ufak bir ifade yoktu. ‘Hadi maç yapalım artık.’ Dedi. Akşam ezanının okunmasına az kaldı. Ezan okununca ben giderim oğlum.’ Dedi. Başını kaldırdı ve ‘Babam kızıyor.’ Dedi.
‘Aynı sorun bizde de var.’ Dedi İhsan. Babası Hacı Kerim’in cezalarında hiç tatmamış olsa da. Çünkü ezan okunduktan sonra dayağı yiyen hep Aslan olurdu.
‘Hadi artık sahaya gidelim.’ Dedi Yusuf.
‘Diğer mahallenin piçleri gelmiştir bile.’ Dedi Ömer.
Hep birlikte tezahüratlar eşliğinde tren yolunun hemen yanındaki boş araziye doğru gittiler.
‘Hay anasını.’ Dedi Ömer, sol eliyle top oynayacakları araziyi göstererek. Çocukları yüzünde hayal kırıklığı belirdi. ‘Ulan şimdi düğün mü olur?’ dedi Emir.
Yukarı mahalleden gelen çocuklar da aynı hayal kırıklığını yaşıyorlardı. Çocukların hepsi bir küme halinde durmuş, akşama hazırlık yapan düğün sahiplerine bakıyordu.
‘Eee! Şimdi ne yapacağız?’ dedi karşı takımdan bir çocuk. İsmi Haydar’dı. Saçlarının sadece üst kısmı uzundu. Diğer yerler tas koyulup kesilmişti.
‘Yapacak bir şey yok.’ Dedi Yusuf. ‘Sahamızda düğün yapılıyor.’
Haydar sırıtmaya başladı. ‘İyi oldu.’ Dedi. O sırada elleri ceplerinde ayakta dikilen Aslan’a bakıyordu. ‘Bu çiş kafalıyla da maç yapmak zorunda kalmayacağız.’ Dedi. Yusuf haricinde herkes hep bir ağızdan gülmeye başladı.
Aslan, başını önüne eğdi ve gözlerini yumdu. O an yok olmak, hiç var olmamış olmak istiyordu. Gerçi alışması lazımdı böyle küçük düşürücü laflara. Çocuklar hep böyleydi. Zaaflardan faydalanırlardı ve olur olmadık her yerde bu zaafla karşında belirirlerdi.
‘Umarım yılın son düğünüdür.’ Dedi Remzi. Aslan’ın haline aldırış ettiği yoktu. Topunu yine koltuğunun arasına sıkıştırmıştı.
Çocukların gülüşmeleri bitmişti. Maç yapamayacakları için hepsinin sinirleri bozulmuştu. Ciddi bir öfke duyuyorlardı ama diğer taraftan yoksul aileler için bu alan bedavaya yapılan düğün demekti.
Ciddi bir masraf yapılmadan güzel ve eğlenceli bir düğün organizasyonu için burası biçilmiş kaftandı. Tren yolunun hemen üstünde duran evlerden elektrik çekilir, alan aydınlatılır ve müzik sesi sonuna kadar açılırdı. O müziğin sesi bir tek ezan okununca kesilirdi. Bir de yük ve kimyasal madde taşıyan trenler geçtiğinde duyulmaz hale gelirdi.
Çocuklar sinirle tekrar yukarı yola Şimşek Bakkalın olduğu yere doğru yürümeye başlamıştı. Vakit zaten daralmıştı ve kimsede heves meves kalmamıştı.
***
GAZETE GÜVERCİN
3 Ağustos 2000 Perşembe Arka Sayfa Haberlerinden Bir Kesit
Aşağıdaki yazı Aslan Aslan’ın ilkokul defterine yazdıklarından alıntılanmıştır. Deftere not alınan tarih 03.10.1991’dir. Aslan Aslan’ın bu yazıyı ilkokul son sınıftayken yazdığı anlaşılıyor.
‘Hepsinden intikam alacağım. Ayazlı bir gecede mum aleviyle ısınan biri gibi sabahın olmasını, güneşin doğmasını bekliyorum.’
Üzeri karalanmış olmasına rağmen şu cümle okunabiliyordu. ‘Sıcak bir yaz gününde. Tren raylarının hemen üst kısmındaki alanda…’
***
Yıl 1993Ekim ayının üçüydü. Aslan defterinin en arka sayfasına her bir gün için bir mahkûm gibi çentik atıyordu. Nefretle ve acıyla dolu her bir gün için, bastırılarak yazılmış simsiyah çizikler. Yaşamdan intikam alır gibi derin izleri olan çentiklerdi bunlar.
Dizleri yırtık pijamasını giymişti. Yarını düşününce aklına gelen tek şey okulda geçireceği alay ve aşağılanmayla dolu bir gündü.
Havalar iyice soğumuş, kışın yakmak için biriktirilen kağıtlar gece sobada yakılmaya başlanmıştı. Soba diğer odadaydı. Amcası, yengesi ve İhsan orada sıcaktaydı. Aslan, annesi ve engelli kız kardeşi sadece borular sayesinde ısınabilen yan odada üşüyerek uyumak zorundaydılar. Aslan yatağa girdikten sonra titremesinin geçmesi için en az on dakika geçmesi gerekiyordu. Annesi ve kız kardeşi birlikte uyudukları için ısınma konusunda daha şanslıydı. Gözlerini kapattı. Zihnini her şeyden uzaklaştırmak istiyordu. Elleri üşüyordu. Ellerini yumdu ve yumruk yaptı. Yine o şey oluyordu. Oda birdenbire ısınmaya başladı.
Gözlerini korkuyla açtı. Evin yanması fikri onu derin bir düşünce halinden uyandırmıştı. Neyse ki korkulacak bir şey yoktu ama oda gerçekten hissedilir derecede ısınmıştı. Aslan’ın gözleri gerilmişti. Beyninde bir motor çalışıyormuş gibiydi. Kalbi o kadar hızlı atıyordu ki bir an öleceğini düşündü.
Ölüm korkusu artık iyiden iyiye benliğinde yer etmişti. Bu durumu annesi dahil kimseye anlatamayacağını biliyordu. Acaba kalbinde bir sorun mu vardı. Hayır. O biliyordu. Öyle anlarda, yani bir şeyleri değiştirmek istediğinde o şey oluyordu. O şey olduğunda vücut ısısı da artıyordu.
Yine gözlerini kapattı. Zihnini ve bir araba motoru gibi çalışan beynini yatıştırmaya çalışıyordu. Yavaş yavaş soğumaya başladı. Kalp atışları yavaş yavaş normale dönüyordu.
‘Aslan’ annesinin sesinde bir merak imgesi vardı.
‘Oda birden nasıl da ısındı. Fark ettin mi?’
Aslan gözlerini açtı ve loş oda ışığında annesi ile uyuyan kız kardeşine baktı.
‘Bilmiyorum. Sanırım amcam uyumadan önce sobaya yine kâğıt atmıştı.’ Dedi.
Aslan ‘Hem de ne kâğıt atar o adi herif.’ Diye geçiriyordu içinden. Amcası, cimrinin önde gideniydi. Kışın bile sobayı elinden gelse yakmazdı.
Aslan çok sonra uyudu. Güzel ve renkli rüyalar gördü. Bir de kâbus… Evlerinin üzerine solucanlı yağmur yağıyordu.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.