- 222 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ÜC MİLYONLUK OLTA
ÜÇ MİLYONLUK OLTA
Iğdırlı genç bir adam Ankara’da çalıştığı işten ayrıldıktan sonra, İstanbul’a taşındı ve iş aramak için "her şeyin tek çatı altında" satıldığı büyük bir AVM’ye giderek
AVM müdürü ile görüştü.
Müdür, gence; "Satış deneyiminiz var mı?" diye sordu.
Genç "Evet. Bir müddet önce, Ankara’da satış elemanıydım".
Müdür çocuğun üslubundan ve davranışından hoşlanır ve işe başlaması için, insan kaynakları departmanına giderek girişini yapmasını ister.
İnsan kaynakları depertmanı, gerekli işlemleri yaptıktan sonra; "Yarın işe başlıyorsun. Mesai bitiminden sonra, müdür gelip nasıl bir performans gösterdiğine, nasil satış yaptığına bakacaktır.
Çünkü AVM, işe aldikları personeli deneme sürecine tabi tutmaktadır."
Ertesi gün işe başlayan genç, işte zorlu geçen ilk günün ardından, nihayet rahat bir nefes almıştır.
AVM kapılarını müşterilere kapatıp kilitlendikten sonra, müdür ofisinden cıkıp üst kattan aşağı inerek, doğru gencin yanına geldi ve gence; "Bugün kaç müşteri ağırladın ve neler satın?" diye sordu.
Genç "Bir müşteri" diye cevap verdi.
Müdür hayal kırıklığına uğramışcasına; "Sadece bir tane mi? Oysa diğer satış elemanlarımız günde ortalama 20 ila 30 müşteri ağırlıyor. Peki satıştan ne kadar gelir elde ettin?"
Genç; "3,105, 230,00 Tl".
Rakamı duyan müdür bir kez daha şok oldu. Çünkü diğer çalışanların yarıdan çoğunun toplam cirosu bile bu kadar değildi. Müdür; "3,105, 230,00" Tl
mi? Ne sattın ki?" diye sordu.
Genç, küçümser bir tavırla; "olta sattım efendim. diye cevap verdi."
Müdür şaşkın bir o kadar da kızgın bir ifadeyle gence baktı.
Genç, duraksamadan sözlerine devam etti! "Önce ona küçük bir olta sattım.
Bu alaycı tavır karşısında müdür derin bir nefes alarak sakinliğini korumaya çalışıyordu ki, genç, umursamadan, büyük bir özgüvenle devam etti; Sonra ona orta boy bir olta daha sattım. Ve sonra ona nereye balık tutmaya gittiğini sordum. Müşteri; İstanbul’un stresli ortamından uzaklaşıp, Karadeniz sahiline gidiyorum diye cevap verdi. Ben de ona o zaman sizin bir de tekneye ihtiyacınız var dedim ve birlikte teknelerin sergilendiği standa gittik. Ona çift motorlu bir Chris Craft tekne sattım.
Adam, elini şakağına götürüp bir müddet düşündü. Ardından, "Honda Civic’inin bu tekneyi taşıyabileceğinden emin olmadığını söyledi. Ben de çok haklısınız diyerek onu otomotiv standına götürdüm ve 4x4 KAMYONET alması için ikna ettim." Hepsi bu efendim.
Müdür; "Buraya bir adam olta almak için geliyor ve sen ona bir TEKNE ve bir de KAMYONET satıyorsun öyle mi?"
Çocuk: "Hayır efendim. Hepsi bu kadar değil. Adam tam da ödemeyi yapıyordu ki karısı çıka geldi. Belli ki o da birşeyler almak istiyordu. "Buyurun hanimefendi. Size nasıl yardımcı olabilirim? diye sorduğumda, "Özgürlük" istediğini söyledi. Ben de bunu bir fırsat bilerek, adamın üzerinden, karısı için de, bir özgürlük satmış oldum.
Ve ekledim; "Bayım, siz çok şanslısınız, bu hafta sonu mutlaka balığa çıkmalısınız!" dedim.
Yani adam doğayla içiçe balık tutup, günün keyfini çıkartırken, karısı da özgür kalmanın keyfini çıkartacaktı!
Bu öyküyü neden anlattığıma gelince; Türkiye’deki siyasi iktidarlar, satış elemanı gibidirler. Halka oltayı satarken, iliğine kadar sömürürler. Halk ise, ödeyeceği bedelin ne olacağının farkında olmadan ve düşünmeden, karısının özgür kalacağını hesaba katmaz!
Kazanan siyasi iktidarlar olur.
Bedel ödeyen halk, özgür bırakılan ise, namusum, şerefim, onurum dedikleri olur ki, bunu, onurlu Türk halkı içine sindiremez! Çünkü neredeyse her sokakta her köşe basını tutan özgür kadınları görmek mümkün hale geldi!
Ve bu süreci, önce eğitim sisteminin içini bösaltarak, sonra teknoloji ve dili yok ederek, daha sonra da, içtimai aile yapısını yıpratıp, yok edip zedeleyerek başardılar!
Efkan ÖTGÜN
Not; Öykü sadece bir uyarlamadan ibarettir!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.