- 250 Okunma
- 0 Yorum
- 3 Beğeni
Hedef
Çalıştığı banka iyice bunaltmıştı Arif’i. Her ay yeni hedefler büyüyerek artık bir çığ haline gelmişti. Arif yaptıkça banka daha fazlasını istiyordu. Dur durak bilmeyen bir canavar gibi sanki. Öyle anlar oluyor ki İş içinden çıkılmaz bir hal alıyordu.
Krediler, Kredi kartları artık Arif’in değişmez gündemi olmuştu. Arif, her an tahsilatı düşünür bir hal almıştı. İşte tahsilat, evde tahsilat, tatilde tahsilat... Acaba yarın hedefin yüzde kaçını yaparım? Haftaya nasıl başlarım? Ay nasıl biter? Tek gündem tahsilatlar ve neticesi hedefe varmak.
Temmuz ayı bir şekilde bitmişti. Ne yapıp etmişler ekip arkadaşlarıyla hedefi tutturmuşlardı. Temmuz ayına başlarken mucizevi bir şekilde hiç beklemedikleri banka müşterisi tüm borçlarını tek kalemde ödemişti. Hemde ofisi aramadan ödemişti. Ne bir faiz indirimi ne başka bir indirim yapılmadan dosya borcu ödenmişti. Dosyada ödenen miktar hedefin yüzde yirmi beşini karşılıyordu. Temmuz ayına çok güzel bir başlangıç yapmışlardı. Başlangıç yapmışlardı yapmasına ama sonra bekledikleri dosyalardan ödemeler bir türlü gelmiyordu. Nihayetinde ay sonunda yapmış oldukları dokunuş ile hedefler mucizevi bir şekilde nihayete ermişti.
Ağustos yeni bir ay ve yeni umutlar demekti. Ofise muhakkak her ay yeni dosyalar geliyordu. Takvim yaprakları 15 Ağustosu gösteriyor. Ofisin en önemli gündemi tabiki bankadan gelen yeni dosyalar.
Bismillah diyerek ekranlarını açtı Arif. Yeni dosyalar bir bir ekranlara düşüyordu. Bilmem hangi sıkıntı ile takibe takılan kaçıncı insanlar. Kredili yaşamın sonuçları ama yapılabilecek bir şey yok. Her bir dosya titizlikle hazırlandıktan sonra takipler açıldı.
Yeni müşteriler, yeni borçlular , yeni insanlar ve tabii ki yeni hikayeler...
Ofise gelen yeni stajyer Armağan da Arif’in yanında. Arif’in hedefine düşen dosya sayısı bu ay yirmi adet.
İlk dosya hayal kırıklığı. Numara kullanım dışı.
İkinci dosya bir umutla sarılsa da o da hayal kırıklığı. Aranan numaraya ulaşılamıyor. Bankanın yaptığı iş mi sanki. Niye doğru düzgün bilgileri depolayamıyor?
Moral bozmak yok. Aramalara devam.
Sıradaki dosya Üçüncü dosya... Aranan damar bulundu sanki. Telefon çalıyor. Ama cevap verilmedi. Israrcı olmak lazım bir defa daha aranıyor. Bu defa ikinci çalınmaya açıldı.
- Alo
- Alo Ömer Bey merhaba, nasılsınız?
- Merhaba, kusuru bakmayın sizi tanıyamadım.
- Ömer bey, ben Arif. Sizi ... Bankanın Avukatlık ofisinden arıyorum. Sanırım banka ile ilgili sıkıntılar yaşamışsınız, borcu ödeyememişsiniz. Önümdeki dosyaya göre icra takibine düşmüş görünüyorsunuz. Haciz işlemlerine başlanmadan iyi niyetle sizi aradım. Nedir durumlar? Yardımcı olmak isterim.
- Valla ödeme durumum yok. Başka bankalar da sırada bekliyor. Maaşımda haciz var. Başka üzerime kayıtlı her hangi bir mal varlığı yok. Resmi kayıttaki adresten de taşındım. Şuan ödeyemem.
- Siz ödeyemezseniz anneniz/babanız öder. İsterseniz sizin yerinize ben arayayım.
- Onların haberi yok borçlarımdan?
- Şimdi sen haber etmezsen ya da biz bilgi vermezsek onlara da tebligatlar gidecek. O zaman haberleri olursa senin için sıkıntı olur. Senin bilgin dahilinde biz konuşalım bakalım ne diyorlar. Şimdi sen evlisindir de.
- Evliyim. Ellerinizden öper iki çocuğum var.
- Tamam işte. Eşi’ne de tebligat gider, eşinin ailesine de. Gel etme çoluğunuzun çocuğunuzun rızkını faize yedirmeyin. Banka faiz indiriyor. Sen konuşamazsan ben konuşurum annen ile. Sadece sen annene bilgi vereceksin.
- Nasıl olacak o iş.
- Sen haber et. Böyle böyle bir durum var. Sizi arayacaklar de. Gerisi bizde.
- Tamam. Annemle konuşur size bilgi veririm.
- Dönüş bekliyorum muhakkak.
- Tamamdır. Görüşürüz.
Bir borçluya daha ulaşılmış. Umut var bu dosyada. Borçluya gerekli korkular salınmış, borçlu konuşmadan etkilenmiş görünüyor. Yani aranan damar bulunmuştu. Artık o damardan ilerlenecek. Hedef yolunda her şey mübah. Borçlu olmasa eşi, anne, baba , kardeş...
Arif kendi kendiyle konuştu. " Banka hayatımızın her alanında. Kredi olmadan yaşam olmuyor. Bir umut ile kredi çeken yeni yetmeler, hayatının son deminde geçimini sağlayamayan amcalar. "
Ne çok insan var. Sanki yetmiş iki millet Arif’in önündeki listelerde. Hergün onlarcasıyla konuşuyor. Her birinde ayrı hikaye. Hikayelerin içine dalınca empatik hal ortadan kayboluyor.
Borçlu Ömer’den annesinin numarası geldi. Mesaja " Annemin adı Ayşe. Sizden telefon bekliyor" şeklinde de yazılmış.
Arif’in yüzünde tebessüm oluştu. Ne güzel borçlu. Kendi eliyle yakınlarının telefonunu veriyor bir de " telefon bekliyor " diyor.
Stajyer Armağan’a dönerek "Bu iş tamamdır Armağan. Böyle bir iki dosya yakaladık mı işimiz kolaylaşıyor. Dosyanın miktarını görüyor musun? Miktar ne kadar da yüksek. Asgari ücretle çalışıyor borçlu. Daha senin yaşında. Gençler kolay yoldan zengin olma peşinde. Bankalardan yüklü miktarda kredi çekmiş. Notlarda ne yazıyor görüyor musun? Bitcoin oynamış. Tabi kahir ekseriyet gibi duvara toslamış. Şimdi işin içinden çıkamıyor. Bir umut annesine konuyu açtı benim zorlamamla. Ailelere tebligat gitmesinden korkuyor. Rezil olacak. Kendi tarafına değil de eşinin tarafına rezil olmaktan korkuyor sanırım. Biz bu dosyayı çözersek çok iyi , neredeyse hedefin yüzde otuzu civarında. Bir tahsil ettik mi bu ay da hedefi yapmış olacağız. Arayalım bakalım anneyi.
- Alo Ayşe Teyze nasılsın?
- Alo iyiyim oğlum sen nasılsın?
- Ben de iyiyim Ayşe Teyze sağol. Biliyorsun seni niçin aradığımı.
- Biliyorum oğlum. Bizim deli oğlan biraz anlattı ama tam anlayamadım. Hele anlatacaklarını bir anlat bakalım.
- Ayşe Teyze, Senin oğlan bir hata yapmış, icralık olmuş, banka parasını geri istiyor. Onu hep birlikte bu beladan kurtarmamız gerekiyor.
- Ne yapmış bu deli oğlan, nerede kullanmış onca parayı. Ya bizim de durum ortada. Gelirimiz de yok. Her yağmurda damımız başımıza akıyor. Bizim adamın da her hangi bir geliri olmadığı gibi ona yaşlılık maaşı bağlamadılar benim yüzümden. Babadan kalma bir mal varmış bana düşen ama benim hiç kullanmadığım. Benim tapum varmış (!) biliyor musun? O yüzden bize maaş da bağlamadılar.
- Ne söylesen haklısın teyzem. Ama bu banka işi. Başka işe benzemez. Banka beklemez ki! Zamanı geldiğinde parasını ister. Senin oğlanla konuştum. İki tane de torun varmış senin. Allah bağışlasın. O sübyanların rızkı bankanın faizlerine gitmesin. Gel ne yapalım edelim kurtaralım senin oğlanı. Eve haciz gitmesin, gelin kıza rezil olmayın. Dünürler duymasın.
- Oyy bir de o iş var demi?
- Ooo teyze neler var neler!
- Oğul sen çok şeyler söyledin. En iyisi ben senin ofise geleyim. Ben konu komşuyu bir gezeyim. Belki kardeşim yardım eder. Bizim adam da dolaşsın. Sen bana biraz süre ver. Ne olur işlem yapma sen! Bak köyden geleceğim yanına. Taze ürünlerim var. Gerçi çok malımız yok ama köyden istediğin ne varsa getireyim sana. Sen iyi birine benziyorsun. Üzme bizi, kurbanın olayım. Elini ayağını öpeyim. Tam bir hafta sonra geleceğim.
- Gel teyzem. Ne gerekiyorsa ben size gereken yardımı yapacağım.
- Tamam oğul ben geleceğim bizim adamla. Hadi Allah’a emanet olun.
- Görüşürüz teyze.
Telefon bu görüşmeyle kapandı. Arif’in içinde uzun zamandır unuttuğu duygular yeniden hatırlamaya başladı. Bir tarafta tahsilat diye bir şey var . Her şey mübah olan bir durum, diğer taraf da yokluk içinde onur kurtarmaya çalışan yetmişli yaşlarda bir teyze. El ayak öpüyor sevdiği için. Kendi onurunu hiçe sayıyor. Oysa Arif alışmıştı hakaretlere uğramaya. Bağırış çağırışlara. " Ne yaparsanız yapın, parayı verirken bana mı sordunuz. Ödemiyoruz lan, sömürücüler, kan emicileri, sinkaflı küfürler..." Teyze bunları söylese daha iyiydi. Hedef hedef diye diye kaçırdıkları yüzüne çarpmıştı bir anda. Ömrünün son demlerine gelmiş bir teyze. Hiç bilmediği bir dünyanın parasını ödemek zorunda. Hem de hiç parası yok. Ordan burdan bulacak nasıl bulacaksa.
Arayan Ayşe Teyze. Söz verdiği gibi bir hafta sonra aradı.
- Efendim Ayşe Teyze!
- Oğlum biz geldik ama tarif ettiğin adresi göremiyorum.
- Teyze ben bi balkondan bakayım. Ben seni görüyorum. Arka tarafınıza dönün, yukarı bakın. El sallıyorum size bakın.
- Ha tamam oğlum gördüm sizi.
Ayşe Teyze ve yanındaki yaşlı amca yavaş yavaş ofise çıktı. Nefes nefes kaldılar. Ne yapsınlar yaşlılık denilen bir şey var...
- Teyze hoş geldin.
- Hoş bulduk oğlum. Senle mi konuştuk telefonda.
- Evet teyzem. Amca kim.
- Ben Ahmet, Ömer’in babası,
- Ahmet Amca sen de hoş geldin. Hele bir soluklanın. Rahat olun. Size ne söyleyeyim. Kahve yaptırayım mı size. Hem ben de içerim sizinle. Bana da mola olmuş olur.
- Ben çay içerim. Size ayıp olmayacaksa bir de soğuk su alayım. Dedi Ayşe Teyze.
- Ben de çay alırım. Su da olursa iyi olur. Dedi mahcup bir tavırla Ahmet Amca.
- Ayşe Teyze görüşmeyeli nasılsın?
- Nasıl olalım oğlum. Dünya başımıza yıkıldı bu haberi aldığımızdan beri. Ne huzur var, ne yediğimizden içtiğimizden bir şey anlıyoruz. Yetmiş iki yaşındayım ben. Bu güne kadar böyle bir şey ne gördüm ben ne duydum. Kendi yağımızda kavruluyorduk. Bu yaşa kadar böyle gelmiştik. Ömrümüzde bir hata etmişiz ki böyle bir şey geldi başımıza. Ne yapalım evlat bizim evladımız. Sana söylediğim gibi. Konu komşuyu gezdik. Senin söylediğin rakamı ödeme durumumuz yok. Bulamadık oğul. Mahcubum sana. Ne olacak şimdi? Sana ayıp olmasın diye konu komşudan dilendiğimiz kırk bin lira ile yanına geldik. Bizi idare etsen olmaz mı?
Arif ne diyeceğini bilemedi. Ayşe Teyze ile yaptığı görüşmeden sonra Arif de iyi sayılmaz. Karşısında iki tane yaşlı mahcup insan. Sanki kendileri ayıp işlemişler gibi ellerini önlerinde bağlamış, ağzından çıkacak bir söze bakıyorlar.
Arif bir şey diyemeden Ahmet Amca söze girdi.
- Çok zor durumdayız Avukat Bey. Hiç bir gelirim yok. Köylü insanlarıyız biz. Ondan bundan tavuk,kaz alıyorum üzerine üç beş kuruş katıyorum satabilirsem onu pazarda satıyorum. Haftalık iaşemizi almaya çalışıyorum onunla. Halimizi görüyorsun.
Arif iki insanın hallerini gördükçe yaptıkları işi bir kere daha sorgular olmuştu. Ne yapıyoruz biz dedi kendi kendine. İki tane ihtiyar. Son günlerinde. Oğullarının hatasını onlara ödetmek de neyin nesi.
- Ahmet Amca, Ayşe Teyze sanırım biz sizi biraz üzdük. Getirdiğiniz ödemelerin başımızın üzerinde yeri var. Bundan sonra sizi üzmeyeceğiz. Bankanın verdiği faiz indirme yetkisini tamamen sizin için kullanacağım. Bir de üzerine taksit yapacağım. Aylık ne kadar ödeyebilirseniz onu ödeyin. Onu söyleyin ben sisteme gireyim.
- Hay Allah senden razı olsun. Ne büyük korkularla geldik buraya. Sen bizi rahatlattın. Allah seni sevdiklerine bağışlasın.
- Amin teyzem. Hepimizden Allah razı olsun. Hakkınızı helal edin. Üzdük sizi.
- Olur mu sende görevini yapıyorsun. İyi ki dosya size düşmüş. Yoksa biz ne yapardık.
İyice mahcup oldu Arif ne diyeceğini bilemedi. Onların söyledikleri şekilde ödeme planı yaptı.
- Ayşe Teyze benim yapabildiğim bu kadar. Daha fazlasına inan gücüm yetmiyor.
- Oğlum sen yapacağını yaptın. Bizi anladın sen. Ne güzel ağırladın bizi burada. Bize bu kadarı yeter. Bundan sonrası bizde. Allah ömür verirse elimizden geleni yapacağız. Seni de mahcup etmeyeceğiz. Tekrar Allah razı olsun. Bahçeye bu yıl mısırı geç ektim. Bir daha gelirken size süt mısırı getireceğim. Hadi Allah’a ısmarladık.
Arif, bu dosyada tam bozguna uğramıştı. Hedef için her şey mübahtı tamam ama bu çok fazlaydı. Hedef’in kaçırdıkları, Hedeften kaçanlardı onu anlamıştı bu dosyada. Amaçlanan ile elde edilen çok farklıydı . Yıllar içinde giden değerleri acı şekilde tekrar hatırlamak hüzün verici bir duyguydu. Geçmiş’in aileleri böyleydi. Aile olmak biri düştüğünde onu kaldırmaktı. Sevdiği uğruna kendisi zorda olsada elindekini vermekti. Gerektiğinde canını,malını vermekti.
Tıpkı Ayşe Teyze gibi. Ahmet Amca gibi
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.