- 317 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
IŞIKLAR NE ZAMAN YANACAK?
Gün boyu yüzünü saklayan güneş, akıp giden zamana perde çekmiş gibiydi. Vaktinde okunan ezanlarda olmasa sanki o perdenin arkasında kaybolmuştu koca şehir.
Yağmur sonrası toprak kokmayan, asfalta bulanmış şehrin ıslak kaldırımında, üzerinde yazdan kalma kıyafeti içinde, ıslanmış kedi yavrusu gibi titreyen, on-oniki yaşlarında tatlı mı tatlı bir kız çocuğu, yanından geçerken yarı açık ağzı ile bir şeyler söyledi ama anlayamadım. “Af edersin kızım, ne dedin? Anlayamadım” dedim. “Şey, amca -kafası öne eğik, mahcup- lütfen yanlış anlamayın beni. Babam işsiz, annem kanser hastası, mümkünse bana harçlık verebilir misin?” dedi. Sonra da başını yavaşça yukarı kaldırıp yüzüme baktı. Başımı öne eğdim. Şimdi mahcup olma sırası bendeydi. Çocuğun bu isteği karşısında çok hazırlıksız yakalanmıştım. Üzerimde eşofman olduğu için haliyle cüzdanım da yanımda değildi. “Kızım, görüyorsun ki üzerimde eşofman var, evden çıkarken de cüzdanımı almadım. Çok üzgünüm, şu anda yanımda sana verecek param yok. Ne olur kusura bakma olur mu?” dedim. Halimi anlayan çocuk, nezaketle “Önemli değil” dedi. İçim içimi yedi, kahroldum. Bu küçük, tatlı, aynı zamanda nezaket sahibi kızın karşısında mahcubiyetim bir yana, ezildim, un ufak oldum. O karşımda, ıslak kaldırımda hala bana bakıyordu. Tam yanından ayrılırken; “Amca, ışıklar ne zaman yanacak?” dedi. Belli ki sokak lambalarının ne zaman yanacağını soruyordu. “Neden sordun?” dedim. “Şey…”dedi ve sustu. Cep telefonumu cebimden çıkartıp saatine baktım. Saat: 16.10’u gösteriyordu. Karşımda duran çocuk benden cevap bekliyordu. Güneşi kapatan gri bulutlar havayı vaktinden önce karartmıştı. Hava güneşli olsaydı, çocuk, ışıkların -sokak lambalarının- ne zaman yanacağı hakkında bir kanaate sahip olur, belki de bana bu soruyu sormazdı. Belli ki acelesi vardı. Kim bilir, evden ayrılırken, evdekilerden ışıkların yanma saatine kadar izin almıştı. Belki de işsiz babası “Kızım hava kararmadan eve gel” ya da kanser hastası annesi “Aman ha kızım, ışıklar yanmadan eve dön” demişti. Bu benim kanaatimdi. Belki de onların, kızlarının sokakta aşinası olmadığı insanlardan harçlık adı altında dilencilik yaptığından haberleri bile yoktu. İçimi sızlatan düşüncelerimden sıyrılıp kendime geldim. “Bak kızım, ışıkların yanması için daha vakit var, ancak hava kapalı olduğu için daha erken yanabilir” dedim. “Tamam, amca, sağ ol” dedi. Yanından ayrılıp karşı kaldırıma geçtim. Aklım onda kalsa da mahcubiyetimden, utancımdan geriye dönüp bir daha o munis kız çocuğunun yüzüne bakmaya cesaret edemedim. Yol boyu, cüzdanımı yanıma almadığım için kendi kendime kızıp durdum.
26 Aralık 2019
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.