- 140 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Allah’ın Son Peygamberine (a.s.m.) İlk Emri
Peygamber Efendimiz Aleyhissalatü Vesselam bunalıp yine Nur dağına gidip, ibadet ve dua ile Cenab-ı Hak’ka sığındığı bir gündü. Miladî 610 yılı idi. Kâinatın Efendisi kırk yaşına girmişlerdi. Ruhunda esen fırtınalar doruk noktasına ulaşmıştı.
Günlerden Pazartesi ve Ramazan ayının on yedinci gecesiydi. Vahiy meleği olan Cebrail (a.s.) çok güzel bir insan kılığında, güzel kokular içinde Kâinatın Efendisi Aleyhis salatü Vesselamın yanına geldi. Cebrail’de (a.s.) çok heyecanlanmıştı. Çünkü kâinatın yaratılışının sebebi olan son peygamberle görüşecekti. Cebrail (a.s.) Peygamber Efendimiz Aleyhissalatü Vesselama şöyle hitap etti:
“Oku”
Peygamber Efendimiz Aleyhissalatü Vesselam tatlı bir korku ve heyecan içindeydi.
“Ben okuma bilmem” dedi.
Bunun üzerine Cebrail (a.s.), Resul-ü Ekrem’i kucaklayıp, sıktı. Bıraktığında tekrar,“Oku” dedi.
Hazreti Muhammed Aleyhissalatü Vesselam yine:
“Ben okuma bilmem!” dedi.
Cebrail (a.s.) Kâinatın Efendisi Aleyhissalatü Vesselamı tekrar kucaklayıp, sıktı ve bıraktı. Ve yine:
“Oku” dedi.
Resulü Ekrem Aleyhissalatü Vesselam:
“Ben okuma bilmem” “Söyle ne okuyayım?” dedi.
Bunun üzerine ilk vahiy tebliğ edildi:
“Yaratan Rabbinin adıyla oku.
O Rabbin ki, insanı bir kan pıhtısından yarattı.
Oku, Rabbin sonsuz kerem sahibidir.
O,insana kalemle yazmayı öğretendir.
O,insana bilmediğini öğretendir.” (Alâk Süresi,1-5)
Hazreti Muhammed Aleyhisselâtü Vesselâm, Cebrail’in (a.s.) söylediklerini aynen tekrar edince, vazifesini o an için tamamlayan melek bir anda kayboldu.
Artık Hazreti Muhammed Aleyhisselâtü Vesselâmın üzerine çok büyük sorumluluklar yüklenmişti. Daha önceki peygamberler gibi belirli bir kavmin yol göstericisi değildi. Bütün kâinatın önderiydi. Cenab-ı Hak’kın emir ve yasaklarının uygulayıcısı ve rehberi olmuştu. Başta kavmi olmak üzere bütün insanların ve cinlerin yanlışlıklarını düzeltmelerine, istikamet üzerine gitmelerine yardımcı olacaktı.
Cenab-ı Hak her zaman ve şartta olduğu gibi en isabetli seçimi yapmıştı. Böyle bir vazifeye, Hazreti Muhammed’den daha layık bir insan bulunamazdı. Bunun delili ise bütün hayatı ve yaptıklarıdır.
Bediüzzaman Hazretleri de son peygamber olarak Hazreti Muhammed Aleyhisselâtü Vesselâmın seçilmesinin isabetliliğini şu ifadelerle ifade etmiştir:
Bu muhteşem kâinatın Sahibi, elbette her şeyi bilerek yapıyor ve hikmetle tasarruf ediyor ve her tarafı görerek idare ediyor ve her şeyi bilerek, görerek terbiye ediyor. Madem yapan bilir, elbette bilen konuşur. Madem konuşacak; elbette şuur sahibi ve düşünce sahibi ve konuşmasını bilenlerle konuşacak.
Madem düşünce sahibi ile konuşacak; elbette şuur sahibi içinde en mükemmeli olan insanlarla konuşacaktır.
Madem insanlarla konuşacak; elbette insanlar içinde konuşulmaya layık ve mükemmel insan olanlarla konuşacak.
Madem en mükemmel ve kabiliyeti en yüksek ve ahlâkı en yüce ve insanlığa önder olacak olanlarla konuşacaktır. Elbette, dost ve düşmanın ortak görüşü, en yüksek kabiliyette ve en yüksek ahlâkta olanla konuşacaktır.
Bütün bu özellikleri taşıyan Muhammed Aleyhissalâ tü Vesselâmdan başkası değildir ve Cenab-ı Hak onunla konuşmuş ve resul yapmış ve diğer insanlara rehber yapmıştır.
Ahmet TULGANER
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.