- 500 Okunma
- 3 Yorum
- 5 Beğeni
BİR YANIM ÇOCUK BİR YANIM ŞAİR...
‘’sırtında yoksul bir yağmurluk
çocuk gözleri büyük büyük
üşümüş ürpermiş soluk
ellerini tutabilsem pia’nın
ölsem eksiksiz ölürdüm..’’(Alıntı)
Soluk bir renksin, dirhem acıman yok
Dimağımı yıkayan denizsin ve servetim nasıl ki toktur
Yüzüm,
Yüz görümü bir hüzne meylettim
Yalnızlığın kıratlığında
Bir yandım bir söndüm
Adeta idare lambasında geçti ömrüm
Azadesi dünün
Sanma ki afaki bir sevgidir kine kire diş bilediğim…
Metruk bir gezegene asılı kaldığım, sabahladığım gecelerin muhitine düştü yolum bir kez aşkın şerefine içtimada geçen günüm gecem ve derdest olmuş yıkık benliğim.
Ben mağdur bir düşüm belki bir yılkı atı:
Gem vuran seyis misali sönmez yüreğin nazı.
İdamesinde yılların izafi bir eksendir dönendiğim evrenin nazlı kızı.
Gün geçmez ki azizim, şerit değiştirsin duygularım ve aşkın kabrine dönük yüzüm boynumda fularım ben seyyah bir hüznüm kordan yüreğim közünde evrenin sözüm özüm birdir madem mahrem kaygıların t/uzağında bilediğim sefil kalemim.
İndinde sevginin nameler dizdim bir bir önüne.
Örtündüm her zerremle baş koyduğum mevsime diyecek sözüm var hem benim.
Kefesi ağır basar duyguların.
Kefen bezimse şiir matbu bir yönerge idamesi hayatın dirlik peşinde bir hattat misali düştüğüm yollarda ince ince işlerim niyazımı şiir dilinde şair kimliğinde geçer hayatın yazı sonbaharı.
Sen, sevgili Keykubat: tarihin tozlu sayfalarında beni beklediğin kadar beklemeye aldım mutluluğu ve öylesine hoyrat bir rüzgârdır ki içime ters esen hayta sevinçler mezarlığında çığırdım türkümü.
Yanık sesi matemin.
Yandaş aşkı mabedimin.
Rengimle aşina olduğum beyaza…
Ruhumla talip olduğum bu karşılıksız aşka.
İçtiğim doğrudur hüznü gecenin terennümü ve baş koyduğum bu dik yokuşta muradımı sunarım Tanrıya.
Melankoli yokuşlarında.
Hüdai türbesinde.
Hızır sağ elimde sol elimse korunda aşkın iç çeken bir diyarın müdavimi seyyah bir yolcuyum ben yandığım kadar yakardığım Rabbin Dergâhında yolcu bu dünyada olamadığım kadar hancı kefenin cebinde saklıdır ölü akçem ölümüne sevdiğim sen ve tininde özlemin gölgemle kavgalı müridiyim ben sessizliğin.
Şafak söker.
Yetmez.
Şafağı atar gecenin.
Yetmez.
Şakağıma dayarım kalemi ve şair kimliğimle sözcüklerin ulağı kırık kalemimle ve kanayan kanatlarımla evreni tavaf ederim bir gize tanıklık ederken yüreğim izini sürdüğüm hidayetin her çağrısında yankısı duyulur iç sesimin.
Ben ki sanrılı bir âşık.
Ben ki sancılanmış bir şehir.
Ben ki miadı doldu mu şiirin göç ettiğim diğer kimliğim:
Bir yanım çocuk bir yanım şair aşkın imleci saplantılı bir sevgi değil bilakis aşkın ve huzurun hicreti.
Yakama iliştirdiğim şu Şimal Yıldızı.
Yakamdan düşmeyen askıntı hüznün yaşlı gözleri.
Bir hare iken meylettiğim hanemde saklı servetim.
Nazenindir geçit vermeyen yüreğim ve narin ve naif.
Bir fısıltı düşer dudaklarımdan ve dumanlar tüter kalemin niyazından bir adım sonrası ölüm olsa ne ki, bu aşkın coğrafyasında yıkanmadım mı ben rahmetin beşiğinde yağmurun her damlası adını haykırır kimsesizliğime binaen dolmayan çilemde yüreğimi barındırır.
Issız ruhların esintisi.
O minval ki: yerin göğün bekçisi.
Bir zafer.
Bir tantana.
Kaydığım kadar göğün kutsadığı gök kuşağında zaaflarım tescillenir afiyet dilediğim kadar evrenden zafiyettir belki de tek kusuru yüreğimin aşkın mimlediği yüreğin mıh gibi yere çakıldığı elzem bir yokuştur bir çıktığım bir indiğim.
Haznemde yorgun yıllar yorgun düşler biriktirdim biriktireli.
Havsalamdan taşan tüm kayıtlar mademki matemdir beni esir alan.
Yılkı atına sevdalı bir neferim yerim yurdum otağım sevdanın mabedinden sökün eden fevri bir yıldız meltemin beşiğinde saklı mehtap ve aşkın kürediği süremediğim sefası dünyanın çünkü cefadır benim diğer adım.
Hüznün tarifesi.
Hazanın reşit reçetesi.
Yağmalansa da yüreğim…
Ben bu aşka kefilim, azizim ve zemheride solan ilk gençliğim kadar da kusurluyum hayatta çünkü sevgidir benim z/afiyetim af etsin yeter ki yüce Rabbim:
Sağımda menkıbe.
Solumda mersiye.
Redifler ve vezinler…
Kürediğim ne ki tünediğim kadar aşkın kırık dalında…
YORUMLAR
Maşaallah, harika bir eser, dilinize, kaleminize, yüreğinize sağlık Üstadım. Allah razı olsun, Kandiliniz mübarek olsun🤲
Gülüm Çamlısoy
Teşekkür ederim yürek dolusu.
Kandiliniz mübarek olsun.
İçten selam ve saygılarımla
Yazinizi okurken hayran kaldım. Bu harika eseri bizimle paylaştığınız için, kaleminize, yüreğinize teşekkür ederim. Selamlarımla.
Gülüm Çamlısoy
Çok ama çok teşekkür ederim.
Hayırlı kandiller diliyorum.
İçten selam saygılarımla...
KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN...
SEVGİLİ AYNUR KULAKLARIN ÇINLASIN, CANIM ARKADAŞIM:
MADEMKİ ALLAH VAR GAM YOK...
‘’Yalnızlık
hiç de tanrısal değil, görkemli değil. O yalnızca geçmişle
gelecek, ölümle yaşam arasında kocaman bir karanlık nokta.
Geçmişi ve geleceği olmayan, ölümle yaşam arasında irinli bir
leke yalnızlık denilen.’’(Alıntı)
Elimde tuttuğum dolu bir silah aslında adına kalem denen derin dondurucuda saklı iken gizem ve alt belleğim.
Sükûttur ikrardan gelen ve her nasılsa sessizliğimin bam telinde saklı bir izdiham neşreden nesir babında geçen günlerim duygularsa gölgesi yalnızlığın: dört duvara tekabül eden varlığım.
Genlerimde saklı hüzün:
Baba ertesi düşüm.
Başım ise asla düşmezken öne kalbimde saklı yâdı dünün.
Yârim kalemim.
Yâd ellerde değil anne ikliminde sekmeliyim.
Bense sakar bir kuşum ve ellerim titremekte:
Annemin aldığı her nefese şükrüm ve kalbim acı çekerken dünya denen kabirde…
Bin bir ihtimamla sevdiğim kadın.
Bir rica değil bir lütuf Rabbin ikamesi ve idamesi ve önümdeki idam sehpam eşliğinde içtiğim acı çayın adeta bir gövde gösterisi yapıyor insanlar.
Güme gitse hayat ne ki?
Değer bulmadığım kadar değer verdiğim sözüm ona bir yokuşsa önümde uzanan bir yakarışsa Rabbime sevdam.
Naif bir hürriyet sadece kalem elimde iken duyumsadığım özgürlük.
Oysaki dört yanım zincirlerle çevrili kuytularda gezinen hayaletlerden de olmalıyım alabildiğine uzak.
Bir renk arıyorum en masumundan…
Beyaz ve masum kaldığım kadar da yalnızlığım.
Mahsuru yok bildim ben; sevginin acı çektireceğini asla bilemedim…
Ve işte bilediğim kalemim beni çağıran birileri var:
Ve işte bükemediğim bileği zaferin ve içimde kaynayan bir kazan var.
Köpüren deniz.
Boyumu aşan dalgalar.
Mahzun ve mağdur bin bir yeis:
Aşkın iz düşümü anne sevgimin de yok asla bir yüz ölçümü.
Yüz görümü imgeler yastık altı yaptığım.
Manen güçlü ve yaralı olsa da kalbim diklendiğim Kutup Yıldızı her nasılsa içimi üşüten ve Kutup soğuğuna da hazırım en sevdiğim mevsimden firarım elbet boy verecektir filizler.
Hükmü kaderin.
Özveri değil benimki asla içimden gelen günbegün büyüyen umudum.
Kör noktası lahidin:
Yalnız ve ıssız yollarda tutulurken nutkum.
Ve tek tutkum annem tünediğim omzuna dayadığım başımı çevirmediğim kadar da sağa sola.
Evhamla yaşadığım.
Endamlı acılarım.
Efkârına bandığım hayatı kalemimse adeta bir emir eri.
Telaffuzu yok pek çok şeyin ve cidden tarih tekerrürden ibaret.
Uzağında olsam da zalimin korunmalıyım anbean ve tek şüphe de yok içimde.
Beyazım.
Beynamaz rüzgârın üşüttüğü bir nazım adeta:
Niyazım sonsuz nidalarım sessiz.
Nakşeden bir gün ki dünden erişen yarını şimdiden tecelli ettiren.
Bağnaz şarkılar var.
Bağrı yanık türküler.
Uzağındayım melodilerin ve pür dikkat beklemedeyim.
Nöbete kaldığım gecelerin çetelesinde saklıdır gördüğüm unuttuğum rüyalarım yine de aklımda peşi sıra bir rüyayı gerçek sandığım kadar saf ve şaşkınım.
Coğrafya engin.
Aşk bitimsiz.
Sözcükler yalın ve sonsuz.
Nefessiz kaldığım imbat akşamları.
Solmamalıyım solamam.
Solumdaki tutkuyu unutamam.
Adını sayıkladığım dostlarımsa çok uzakta dosttan ziyade içine düştüğüm tuzakta anladım ki dostluk çok başka manalarda zikrediyor.
Bir selam.
Bir çift de kelam.
Allah dostu iyi insanların varlığına duyduğum inançla yürüyorum.
Ant içtiğim üstüne kutsal kitabın.
Zarif ve latif bir acıyım ben bazen şekli şemaili kayan bir yol gibi.
Yâdımda saklı dün gibi.
Meylettiğim huzur ve yarınlarım.
Ölümüne sevdiğim yar gibi.
Yâd ellerde unutulmuş bir şarkı misal kulağımdan gitmeyen.
Önsezilerimden arınamadığım kadar malum olan pek çok şey pek çok hayal.
Döşümde yangın.
Düşümde mutluluk.
Deştiğim toprak.
Nesrim ve neşrim değil asla yeknesak.
Ölümlüyüm.
Ölümlüyüz.
Lakin vakit yine ve çok erken…
Tutuşan yüreğimden serptiğim bir avuç umut.
Aşk ve kalem ve Rabbim tecelli eden ansızın açtığım ansızın kapandığım kadar kâh dağ lalesi kâh zambak ve Gül kimliğimden zalimden yediğim tokat.
Arz ederim.
Arşı alaya çıkan sevgimi kötülüklerden men ederim.
Mealim sevgi madem varsın olsun bir çıkmazda sekeyim.
Mademki Allah var gam yok…
GÜLÜM ÇAMLISOY