- 168 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YÜKSEL PAZARKAYA.
YÜKSEL PAZARKAYA KİMDİR?
Şair ve yazar. 24 Şubat 1940, İzmir doğumlu. Ortaöğrenimini İzmir’de tamamladıktan (1957) sonra Almanya’ya gitti. Önce Mainz Üniversitesi Diller Bölümünde Almanca öğrendi. Ardından Stuttgard Üniversitesi Yüksek Kimya Mühendisliği Bölümünü (1966) bitirdi. Aynı üniversitede Alman dili ve edebiyatı ile felsefe okudu. Edebî Bilimler Kürsüsünde doktorasını (1972) yaptı. 1966-79 yılları arasında Stuttgard Üniversitesinde Almanca dersler verdi. Princeton, St. Louis Washington Üniversitesi, Filadelfiya Bryn Mawr College, Colombus Ohio ve Dresden üniversitelerinde konuk profesör olarak Alman dili ve edebiyatı dersleri verdi. 1972-85 yılları arasında Stuttgart Halk Yüksekokulu Yabancı Diller Bölümünün başkanlığını yaptı. 1986-2003 yıllarında Alman Radyolar Birliği (ARD) adına Köln Radyosunun hazırladığı günlük Türkçe yayınların yönetmeni oldu.
Yüksel Pazarkaya, 1964 yılında Almanya’daki ilk Türkçe tiyatroyu Stuttgart’ta kurdu. Aynı yerde Anadil (1980-82, 13 sayı) adlı bir edebiyat dergisi çıkardı. Türk işçi sorunlarını konu alan Ohne Bahnhof (Bekleyen Tren) adlı oyunu 1967 yılında Stuttgard Teknik Üniversitesi Tiyatrosunca sahnelendi. Stuttgart Üniversitesi Tiyatrosunun kurucuları arasında yer aldı ve 1963-69 yılları arasında yönetimini üstlendi. Senaryosunu yazdığı Komşumuz Balta Ailesi adlı dizi film Almanya televizyonunda gösterildi. Ayrıca Türkçeden Almancaya, Almancadan Türkçeye çok sayıda çeviri yaptı. Türkiye’ye döndükten sonra çalışmalarını serbest yazar olarak sürdürdü.
Pazarkaya’nın şiir, hikâye, eleştiri, inceleme ve çevirileri; 1960’tan itibaren Türkiye ve Almanya’daki çeşitli dergi ve gazetelerde yayımlandı. 1950’li ve 60’lı yıllarda uluslararası bir akım olan somut (concret) şiir hareketinin Türk temsilcisi olarak eserleri Amerika’dan Japonya’ya kadar pek çok antolojide yer aldı. Bazı eserleri Yunanca, Fransızca, İngilizce ve Hollanda diline çevrildi. Türkiye’de ve Almanya’da aldığı edebiyat ödüllerinin yanı sıra Almanya Cumhurbaşkanı Liyakat Nişanı (1986) vardır.
“Bu gelenekle beslenmiş, yalın dilin pırıltılı kaynaklarına varmış şiir, aslında biçimsel bir şiir değil, bir ‘öz’ şiiridir de: o özde, ‘sen’le diyalektik bir ilişki içinde yoğrulan ‘benden içeri’ bir ‘ben’, gurbetin acısıyla yanarak çeşitlenir. Bu eksenin yoğun ağırlığı çevresinde, çoğunlukla ‘görsel’ işlevlerinden arındırılmış, verdikleri seslerin gücü açısından, daha çok ‘duysal’ işlevler kazanmış bir yığın iöge, düşünceye ulaşana bir duyarlıkla yıkanarak, şairin öznelliğinin sade çizgileri haline dönüşürler. ‘Öğret Bana Yitip Giden Olmayı’, ‘Biçimle Beni Senle’ gibi şiirlerde ortaya çıkan, acıyla dönenen, o uzun dizelere yansıyan bir ‘mutasavvıf’ın çektiği acıdan çok farklı değil. Aşkla yoğrulmaktır bu.
‘Sen Dolayları’, bütünselliği olan küçük bir ‘divan’dır. Hem halk tasavvuf şiirinin, hem de divan biçimlerinin peteklerinden süzülerek gelmiş, çağdaş şiirle birleşmiş, onun yatağına kavuşmuştur. Hem şiirde, hem de bitmek tükenmek bilmez olan o kişilik olgunlaşmasındaki büyük aşamanın işaretidir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.