- 236 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Delitay
"Delitay" Şiir Kitabı Üzerine Derkenar
"Delitay" şiir kitabı, Şubat 2020’de Merhum Osman Baş’ın, Lirik Yayıncılık etiketiyle okurlarıyla buluşturduğu son kitabıdır. 21 Aralık 2020’de korona virüs döneminde aramızdan ayrılan, Öğretmen ve Milli Eğitim Müfettişi de olan ağabeyimizin öncesinde üç şiir ve üç deneme kitabı bulunmaktadır. 1959 doğumlu, Tokat Erbaalı şairimiz on bir yaşından beri şiir yazmaktadır. Doksan üç şiirin yer aldığı “Delitay” kitabı, yüz on iki sayfa hacmindedir. Kitap, yediden yetmişe tüm delitay yüreklilere atfedilmiştir. Ayrıca Hayrettin İvgin ve Erol Barın, kitaba çok güzel birer sunum yazısı yazmışlardır.
İlk şiirin "Türk Olmak" şiiriyle başlamış olması okura, kitapla ilgili dibace bir fikir vermektedir. Şiir şu şekildedir. "Kalbimi serinleten, dalgalarla sahilde/ Yükseldikçe köpürüyor, ben ıslanıyorum/ Akdeniz, iç deniz yüreğim halen seferde/ Fırtınalar kopsa da yine Türk’üm diyorum" (sayfa 12) Bu girizgâh şiirinden ve kitap ismi olan "delitay"dan anlaşıldığı üzere şiirlerin özünde Türklük var diyebiliriz. Cengiz Aytmatov’un dediği gibi "Ah Altaylar, Tanrı Dağları, Ötüken, Buhara, Semerkand... Öz vatanını, öz milletini kim sevmez!" Şairin deyişine göre ise, "Bir ölür, bin doğar bizde Kürşadlar/ Hatun olup dik durur Asenalar" (sayfa 88) demektedir. "Yiğit güne şafak vakti başlarken/ Gönül gurbet bilmez aşkı yaşarken/ Sevgim sular gibi aşkla çağlarken/ Aral akar, Yesi söyler dilinde" (sayfa 28) Başka bir şiirinde, "Tanrı dağlarında yanan ateşle/ Yesi’den dünyaya bakar gibisin/ Maziden atiye doğan güneşle/ Kalplere üç hilal takar gibisin" (sayfa 90)
Kitap da yer alan şiirler hem hece hem de serbest tarzda yazılmış şiirlerden oluşmaktadır. Şairin bestelenmiş yirmi şiirine de yer verilmiş bu kitap da. Şiirler hicaz, nihavent, uşşak, karcığar, hüzzam ve muhayyerkürdî makamlarında bestelenmiştir.
Türklükle beraber izleğe sahip aşk, sevgi, hüzün, ölüm gibi başka da birçok konuya temas edilmiştir. Bunlarla beraber "gurbet, türkü, saz, otağ, yiğitlik, Alperen, Kızılelma, Dedem Korkut, Kürşad, Asena, Turan, Atayurt, anne, Kelkit, dağlar, yağmur, dere, sel, çiçek" gibi kelimelerin çokça kullanılmış olduğunu söyleyebiliriz. Yer isimleri olarak "Tanrı Dağları, Kafkaslar, Anadolu, Karabağ, Şusa, Yesi, Ermenek, Bozkır, Kelkit, Borçalı, Tuna, Aral" gibi birçok yer ismini sayabiliriz. Türklerde ki bilge olma, kutlu olma ve alp olmanın önemine binaen bir etki gücünde bir hassasiyet taşınmaktadır. Böyle şiirler kültürümüze, Türklüğümüze karşı duruşlara da bir aksülamel olacaktır.
Sunuş yazısında da belirtildiği gibi 1960 yılından bu tarafa Türk şiirinde bir "Anadoluluk" akımının ve damarının yansımalarını görüyoruz. Bazı şairin bu tür yazdığı şiirler, Anadolu’ya yayılmış bir repertuar gibidir. "Anadolu’m, Vatanım / Sen benim adım gibi yakınımsın/ Gözlerimle sevdiğim, yüreğime aldığımsın/ Çocukluğum, gençliğim velhasıl her yaşım/ Dünüm, bugünüm ve yarınım/ Sen, Anadolu’m, vatanımsın" (sayfa 56)
Şairin sadece iyi şiir yazması yeterli değildir elbette. Şairin vicdanı, tavrı, seçimleri ve hatta karşı duruşları da önemlidir. Bu şairler ki dudaklarındaki yırtığın, bütün dünyanın yırtığı olmadığı anlayışında, mahviyet (tevazu) üzerinedirler. Sözünün ve özünün tuttuğu şairlerdir bunlar. Hatta başka bir taraftan şair, şiirlerinin fazlalığı olarak da bilinir.
Geleneğimizden gelen böyle şiirlerde Yunus’un sesini ve Dedem Korkut’un nasihatlerini duyarız daha çok. Kahramanlık, aşk, yurtsama gibi birçok değer barındırırlar. "Ardından kırk it havlamayan kurt, kurttan sayılmaz" sözünde olduğu gibi bir mukimliği de beraberinde taşırlar. Şiirlerde sade bir anlatımla, milletimizin dip derin şuuruna ve derin mizacına yönelik ipuçlarını vermektedir. Şiarımızda olan hoşgörü, sevgi ve direnç hali böyle ortamlarda hayatiyetini daha sağlıklı sürdürecektir. Sevgi hakkında başka neler söylenmiş bir bakalım. "Sevgiyi tuza basmış bizimkiler" (sayfa 62) Başka bir şiirinde "Sevgisiz vuslatta hasat olmuyor" (sayfa 87) Gibi.
Şair, ölüm ve yaşlılık vurgusunu yer yer yapar şiirlerin de. Mesela bir şiirinde "Artık ömrün son demindeyim" (sayfa 14) vurgusunu yapmaktadır. Yine başka bir şiirinde "Kapım akşam, içim gece yarısı" (sayfa 47) demektedir. "Yaşlanırken/ Yaşlanmak böyle bir şey işte/ Doğam sarı yapraklar gibi/ Artık yarınlar hep inişte/ Yıllar tek tek tükeniyor gibi" (sayfa 58) Şiirlerde ölüm olgusuyla beraber, hüzün ve gurbet, kıvamında ve tadında işlendiğini de görmekteyiz. Ölümle beraber yaşanan vuslatı ne anlamlı bir şekilde anlatmış şair; "Ölümle yaşanan gerçek vuslattır" (sayfa 92)
Şiirlerin özünde aslı aslına nesli nesline bir duygudaşlık halinin hâkim olduğu görülmektedir. Türklük anlayışımızla milletimizin kolektif ve anonim bilincinden türemiş ve inşa olmuş bir ülkü hali taşınmaktadır. Bunlara mukabil medeniyet, yiğitlik ve hüzün makamını da taşımaktadır. Son tahlilde, geleneğimizden, ata kültürümüzden ve Türklüğümüzden beslenmiş şiirler okudum. Böyle şiirlerle geleceğe ışık tutacak yollardan birisi de kültürümüz ve geleneğimiz değil midir? İyi okumalar.
İlkay Coşkun
23.09.2023
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.