- 422 Okunma
- 2 Yorum
- 3 Beğeni
ARZ EDİLİR- SOLGUN BİR ÇİÇEĞİN ARZUHALİ...
‘’Fakat yaralı aklım, henüz gidecek bir ülke bulamadığı için bana dönüyor şimdilik. Biliyorum ki, bu akıl beni bütünüyle terk edinceye kadar gidip gelen aziz varlık masalına kimse inanmayacaktır.
Bazı insanlar bazı şeyleri hayatlarıyla değil, ölümleriyle ortaya koymak durumundadır. Bu bir çeşit alın yazısıdır. Bu alın yazısı da başkaları tarafından okunamazsa hem ölünür ve hem de dünya bu ölümün anlamını bilmez; bu da bir alın yazısıdır ve en acıklı olanıdır.’’(Oğuz Atay)
Bu yaralı mevsimde gocunduğum tek bir şey kalmadı ve mademki geride bırakacağım kimse yok beni anan ben de yabancılardan medet umuyorum ve son on yılımı yazarak ihya etmenin bir adım sonrasında en azından biliyorum ki: yazdıklarım benden birer hatıra olarak kalacak ola ki okuyanlar da bir duayı esirgemezlerse acılı ruhumda illa ki yeşerecektir cennet gülleri.
Toksin salgılayan bir dünya aslında can pazarı.
Canımdan canımın gittiği bir o kadar kendi canımı hiçe saydığım kadar yüreğimde sakladığım nice insan için kendimi helak ettiğim…
Bir biblo gibi kırılgan addedilebilen yüreğim öyle bir enkaza dönüştü ki ve yaşadığım Marmara Depreminden bile büyük artçılarla geçmekte hayatım.
Kırık bir fay hattı ne ki binlercesinin nüksettiği?
Kırgın bir sema ne ki kırıklarımdan yeni bir evren teşkil etmişken.
Evrelerin sonuncusu ve yüreğimden ve beynimden vurulduğum ve iklimlerin en can yakanı annemin zar zor aldığı nefeste tüm acılarımı unuttuğum…
Birileri el sallarken diğer âlemden…
Araf’ta kalmış olmanın daha da kötüsü annemin diğer âlemle bu dünya arasında sürekli gidip geri döndüğü.
Ruhumun yaralarından inşa ettiğim o devasa ve tam teşekküllü hastaneler son bir yıl mesken tuttuğumuz.
Yaralı gülüşler senfonisi.
Ağdalı sözcükler cumhuriyeti.
Bekası asla bilinmeyen m/eziyetler.
Ruhumdaki tantana dinmezken Afrika yerlileri gibi tamtam dansı yapmaktan bin beter olduğum yerde saydığım ve aymazlığında yalnızlığın ve çaresizliğin aralıksız kozamdan firar etmekle kendi bedenimden sökün etmenin imkânsızlığına da vakıf olduğum.
Müzmin acılar silueti.
Göğün tomurcuklu ç/ağrısı.
Ve ansızın yerin dibine geçtiğim…
Dipten tepeye ulaşmanın frekansı ise boyutsuzlukla eş değer.
Ne bir rengim var ne de bir ölçümüm.
Ne bir ölçüt ruhumu kasan ne de sözcükler sesini kısan.
Menşei aşk olan bir ülke saklı içimde ve o coğrafya senin bu coğrafya benim dolaştığım en çok da duygularım ve ruhumla evreni tavaf edebilmenin de öyküsüdür hani yazma aşkıma vesile olan o arayışın hegemonyası.
Mensubu olduğum bir grup mu?
Yoksa muadil olduğum bir cihan mı?
Arayışların dahi kan kaybettiği ve ıssızlık denen atlas yorganı boğazıma kadar çektiğim yetmezmiş gibi gözümü de karartıp en öne atıldığım ve yüreğime askıntı olan hiçlik duygusu ile eşleşen ölüm arzuma da yenik düşsem bile kendimden önce annemi yaşatmanın mümkün olan olmayan yollarında hız kesen yaşama sevincim.
Kılı kırk yardığım…
Yetmezmiş gibi kırkladığım acılarım.
Burnundan kıl aldırmayan her kimse burnu Kaf dağında bense af dilediğim kadar Mevla’dan içine düştüğüm kör kuyuda bir çıkışa yönlendirsin diye beni kader günbegün anbean kalemden medet umduğum ve yenik düştüğüm kadar da ele geçirilen kale’ m.
Kaynayan içimden taşan sözcükler.
Bir öncesi rükûa vardığım.
Ölüm menşeli bir ömürden uzanıp da dokunmak adına cennete gel gör ki yaşadığım hayatın cehennem azabına denk düşüp beni kandırdığı…
Sözcüklerim iç bükey.
Duvarlarsa üstüme gelen.
Ruhumun tüten dumanı ve bacadan içeri giren misafir ve yiyici duygular ve ihtimaller.
Yine de anda kayıtlı…
Yine de anılardan mustarip.
Yine de yeniden diyebilmenin hörgücü ve umudu ile sarıldığım kadar inancıma sarmalında edebiyatın bir nüans işte ruhumu ele geçiren ve rutin acılardan başımı alıp da gidemediğim kadar kendimden gelmesini arzu ediyorum yeni bir başlangıcın daha farz olması ve de haiz olması adına uçan rengime uçuşan kelebeklere ve gün ışığına nazire yapıp da gecenin karanlığını dahi kolaylıkla delebilirken umudun ve sevgimin çağrısında denk gelsem de o ağrı eşiğine algılarımı törpüleyip bekliyorum sadece bekliyorum ve de…
Neyi ya da kimi beklediğimi bilemesem de bekliyorum…
Şahsınıza arz edilir…
Saygılarımla…
Göçebe ruhumun salkımlarına dolanan hayallerin ve umudun yeşerttiği yeniden açmak adına Rabbinden onay isteyen solgun bir çiçeğin arzuhali…
YORUMLAR
Gülüm Çamlısoy
İnşallah değerli hocam
Çok teşekkür ederim.
İçten selam saygılarımla
Mehter Marşı ile kalemin şarkısını çaldığım.
İzmir Marşı ile yarınlara uzandığım.
Ve üstüne ant içtiğim andımla hemhal çocuk kalmanın verdiği o şaşkınlıkla ve inanmaz gözlerle kuş bakışı yaşamak ve bakmaksa hayata elbet bir zarfa koyup da kendime ebedi cennete postalamak istemekten başka isteğim de yok iken.
Yazarak kendimi avuttuğum ve kandırdığım kadar…