Hayata dair boşluklar
Bazen bütün enerjin bitmişken, hayata dair hiçbir şey hissetmemeye başladığın an birden hiç ummadığın bir dost arar veya çıkagelir, o sıcacık sesiyle size insanlığın bitmediğini hatırlatır usta dokunuşlarıyla. O an yeniden enerji merkezlerinizin çalışmaya başladığını ve hayata dair hislerinizin geri geldiğini anlarsınız. Hayatınızdaki güzellikleri farketmeye başlarsınız. Neden var olduğumuzu, neden nefes aldığımızı, neden sevgi ve şefkate ihtiyaç duyduğumuzu, neden ağaçlara, çiçeklere, kuşlara kısacası doğaya olan açlığımızı hatırlarız. O’nun biz insanlara olan nazikliğini anlamaya çalışırız. Toprak, su, ateş, hava. İşte bize çok karmaşık gelen hayatımızın kısa özeti. Değer mi sizce bunca karmaşıklığa, hengameye, sevgisizliğe, iki yüzlülüğe, kötülüğe. Neden bu dünyadan hiç bir iz bırakmadan gitmek ister ki insan farkında olmadan. Neden öze bakmaz ki hiç. Neden bir çoğumuz birbirinin kopyası hayatı yaşar ki ve neden bütün bunları hiç sorgulamaz ki. İşte Yunus, Mevlana, Veysel Karani, Şems-i Tebriz’i o zatlarda mı kopya bir hayat yaşadılar. Neden araştırmayız, öğrenmeyiz, sorgulamayız, hissetmeyiz... Neden neden neden. Neden güzel yürekli dostlar edinmek için çabalarken ve neden iyi insan olmak için uğraşmayız ki. Hayata dair güzellikleri bana hatırlatan dostlarıma saygı ve sevgiler sunuyorum.