YAŞLILIKLA BARIŞMAK
Günler geçer, zaman ilerler ve insan zamanın içinde kaybolup gider...
Kimi buna yaşlanmak der kimi de yaş almak ama adı her ne olursa olsun netice itibariyle ömrümüzden tüketiriz. Peki ömrümüzden tüketirken neler kazanır, neleri kaybederiz? Tecrübelerimiz mi ağır basar terazide yahut korkularımız mı? Hayallerimiz mi ya da hatıralarımız mı?
Bu soruların cevapları hangi pencereden baktığımıza bağlı olarak değişir elbette...
Eğer hayatı dolu dolu yaşamışsak yaşlanmaktan kaygı duymayız. Hatta yaşlılığı fırsata çevirebiliriz.
Düşünsenize!
Hayatta sadece bir kere tecrübe edilebilen bir olaydır yaşlılık. Üstelik bunu tecrübe edebilenler aynı zamanda şanslı olanlardır. Tıpkı tarlaya ektiğini hasat edebilme başarısına ulaşan bir çiftçi gibi...
Öyle ya!
Kış vurmamış, kuraklığa maruz kalmamış... Baharı yaşamış, yazı yaşamış ve son baharda hasat zamanına ulaşabilmiş.
Öyleyse yaşlılıkla barışmak gerekir. Fakat önce kendimizden başlamalıyız...
Mesela ilk olarak kendimizi sınırlandırdığımız konfor alanından çıkıp özgürlüğün tadını çıkarmalıyız.
Hatıralar biriktirmeli fakat hayaller kurmaktan da vazgeçmemeliyiz...
Fizyolojik değişimlerimizle ilgili olarak başkalarının ne deyip demeyeceğini düşünerek kendimizi kaygıya sürüklemek yerine, olağan akışın farkında olup kendimize yeni bir pencere açmalı ve o penceden baktığımızda mutluluğu görebilmeliyiz.
Daha çok şey yaşayabilme, daha çok keşife tanık olabilme, daha çok kitap okuyabilme, daha çok sinemaya gidebilme ve hatta ileride bir gün düşük bir ihtimal olsa bile belki NASA’nın uzaylılarla irtibata geçebildiği günlere şahit olabilme arzusunu bir kenara bırakıp yaşadıklarımızla yetinmeyi öğrenmeliyiz.
Yolda yürürken yolun sonuna odaklanmak yerine, karşımıza çıkan manzaraların keyfini çıkarmalıyız. Yolun sonuna vardığımızda hatırladığımız tek şey başlangıç noktamız olmamalı. Zira böyle olursa boşa yaşamış ve boşuna yaşlanmış oluruz.
Ne yazık ki hayat yolculuğunda kullanabileceğimiz bir navigasyona sahip değiliz. Deneme yanılma yöntemiyle tecrübe ediyoruz doğruyu ve yanlışı. Nasihatler kılavuz olabilirdi tabi ki; ancak her zaman bir musibet bin nasihatten daha etkili oluyor...
Olsun...
Hayat iyisiyle kötüsüyle, heyecanıyla korkusuyla, neşesiyle hüznüyle bizim hayatımız ve başkalarının onayını almak için değil tadını çıkarmak ve tecrübe biriktirmek için yaşamalıyız.
Yaşlanma belirtilerimizi ise her bir tecrübenin birer madalyası olarak kabul etmeliyiz.
Bunu başarabildiğimizde kaygının yerini mutluluk ve heyecanın aldığını hissedeceğiz ve böylece aldığımız yaşların her biriyle ayrı ayrı barışmış olacağız...
- Mustafa ÖzTürk
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.