- 216 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Uzay'ın Hikayesi
Bu Dünyada dere tepe düz dağlar taşlar aşılarda bu uzayda yıldızlar ve gezegenleri aşılması gerekir. Bu dünya insanı dere tepe düz dağları aşıp şehrine varmadan önce uzayı aşmalıdır. Bir ananın ve bir babanın çocuğu olarak dünya doğmuştur ama uzayını aşarsa ancak dünyasını yaşar. Dünya’da uzayda güneş yıldızının bir gezegeni. Dünya’da uzaydaysa Uzay’da uzayda. Ve uzayda Uzay’da. İnsanda uzay insanın düşüncesidir. Dünya birçok fikri barındırır ve Dünya’da eylem uzaysaldır.
Uzay’ın hikayesi uzay kelimesinin anlamına takılmış değildir. Uzay Uzam. Uzay, bir takside dünyaya gelmiştir. Annesini hastaneye yetiştirilme sırasında. Doğumu gerçekleştiren taksici uzay bilimleri okuyan bir öğrenciymiş. Bebek doğunca annesi isim hakkını doğumu gerçekleştiren taksiciye vermiş. Taksicide madem soy isminiz uzam o zaman Uzay olsun demiş. Uzay’ın hikayesi Uzay’ın isminin konulmasıyla da alakalı değildir.
Uzay’ın öğretmen annesi ve mühendis babası ve de Yıldız, kız kardeşiyle güllük gülistanlık geçerken… Tabi annesinin öğretmen olması ve öğretmenlik sorunları yanında evde öğretme alışkanlığının getirdiği öğretici kalıplar ve mühendis babasınınım mühendislik mesleğinin plan proje ile geçmesiyle aile hayatını plan ve projeyle detaylandırması çocukları üzerinde bir uzay programına dönüşmesi de vardır. Yıldız öğretmen adayı iken Uzay mühendis adayıdır.
Gerçekte böyle midir? Uzay’dan iki yaş küçük olan Yıldız, takılmaz bu aile öngörülerine. Ama Uzay gelecekte hangi mesleği yapacağını düşünür. Ve diyalektik düşünerek öğretmenlik ve mühendislik mesleğinin dönüşüm mesleklerini düşünür. İlk önce daha klasik olan öğretmenlik mesleğinin dönüşümünün ne olduğu üzerinde düşünür. Baş öğretmen Atatürk’ü örnek alarak askerlikten sonraki asker gibi örgütsel bir mesleği öğretmenlik olarak değerlendirir. Ve diğer tüm meslekler aslında askerlikten sonraki öğretmenlik mesleğinin bir açılımı, bir yönü olarak düşünür. Bu bağlamda mühendislik mesleği de öğrencilere değil inşaat işlerini uygulayacak işçi ve diğer personellerin öğrenmesine ve uygulamasına yönelik düşünür. Öğretmenlik mesleğinin açılımı çok olurken mühendislik mesleğinin dönüşümü ne olabilir diye düşünmeye başlar.
Mühendislik mesleğinin ileri aşaması inşaat işlerinin uzaya yönelik uzay mekiği veya uzay gemisi inşasına yöneliktir. Zaten köken olarak inşa etmek öğrenme konusunda dil inşası olduğu gibi her mesleğin uygulamasının özünü de sağlar. İnşa etmek en temel işimizdir. Dil inşasıyla belirlenen fikirlerin düşüncesel eylemi sonucu bir sistem inşasıdır. Sistem inşası sağlandığı vakit oluşum bir insanlık tarafında evrimsel olarak evrensel bir biçimde ortaya konur. İnsan haklarını kapsadığı gibi tüm canlı hayatın var oluşsal sebeplerini de kapsayarak her türlü güven içinde inşa sağlanır. Uzay, uzay inşasının son aşamasını edinmek için felsefe bölümünü okumaya karar verir.
Uzay’ın Felsefe fakültesini okuduğu ilk aylarda kafasına felsefenin bilgi sevgisi öğretisi takılır. Bilgi sevgisinin bir ileri aşaması ne diye düşünürken. Felsefe kelimesinin f-el-sefe ayrımıyla el seferi fikrine çıkar. Askerlik ayak seferi ise felsefe el seferidir. Fikri yoğurup düşünceyi oluşturan uzuvların eller olduğuna kanaat getirir. Misal Platon eliyle gökyüzünü işaret ederken Aristoteles yeryüzünü işaret eder. Tabi ki önce Platon sonra Aristoteles gelir. Tarihi diyalektik açısından da bu kanıtlanmış olur. El seferi felsefe. Şişmedikten son senede hazırlayacağı tezinin ismini bulmuş olur. Ama içinde saklamaz bunu felsefe okuyan öğrenci arkadaşlarıyla paylaşır. Onların hemen görüşlerini almasa da tepkilerini alır ve kendine ilk ölçüler edinir.
Uzay, sadece öğrenci arkadaşlarıyla paylaşmamış öncesinde felsefe okuyacağını anne ve babasıyla hatta kardeşi Yıldız ile de paylaşıp tartışmıştır. Ve ailecek bir dönüşüm içinde felsefe bölümünü tercih edip üniversite sınavını kazanmıştır. Ve böylece evin reisi anne ve babalarınca yerine göre olurken Uzay tek ve devamlı ailenin ombudsmanı olmuştur. Uzaya ailesinin kendine yönelik tavrı özgüvenini sorumlu alma düzeyine taşımıştır.
Her şey yolundayken Uzay, üniversite sınavının son senesinde bir den ortadan kaybolur. Üniversiteyi son sınıfta terk eden bir arkadaşıyla Antalya’ya gider ve otellerde ne iş olursa çalışmaya başlar. Dolayısıyla o da üniversiteyi son senesinde terk etmiş olur. Sonra sınıf arkadaşı Sibel, ondan habersiz oteldeki işi bırakır ve gider. Uzay birden boşluğa düşmüştür. Dolaştığı sırada bir inşaatta çalışan Tekin ile karşılaşır yolu. Hikayesini anlatmaz tabi ki. İşsiz olduğunu kendine de inşaatta bir iş olup olmadığını sorar. Ve inşaatlarda çalışmaya başlar. Böylece tanıştığı insandan geçece ve her türlü işi yaparak başlangıç mesleklerini deneyimlemiş olur. Ve ülkesinin büyük bir bölümünde kalarak tanımış olur.
Tam on yıl sonra yaşadığı şehre İstanbul’a yolu tekrar düşer. Bayburt’ta tanıştığı bir felsefe hocasıyla. İskender hoca Uzay’ın felsefi yönünü keşfederken aklının ona oynadığı oyununda farkına varır. Önce Uzay’ı bir psikolog arkadaşına gösterir. Sonra iyileşme daha doğrusu kendine gelme veya kendini tekrardan bulma sürecini yaşar. Annesi ve babasıyla yüzleşir. Kardeşine durumunu kendi anlatmaya çalışır. Felsefe düşüncelerin bir ilerisini bir ilerini düşünürken kendinden ayrılıp insanları tanıyıp onların hayatlarından hayatı öğrenmeye bir transfer olduğunda bahseder. Bir kulübe transfer olursun ya aslında hayatımızda çoğu zaman bir arkadaşımıza bir sevdiğimize de transfer olur ve insani ilişkiler yaşarız. Uzay bunu kendi kişiliğini silerek ve tanıştığı kişilerle yeni bir kişilik kurarak gerçekleştirmiştir.
Aldığı psikolog raporuyla okuluna kaldığı yerden devam edip tezini de yıllar önce düşündüğü ‘el seferi’ başlığı altında verir. Ve teziyle kalmaz bu başlık altında felsefe kitabını da yazıp yayınlar. Ve şu notu kitabının ilk sayfasına düşer. Ne ben benim ne bu kitap benim. Ben ve kitabım bir insanlın bir ürünüyüz. Ülkenin ve dünyanın neresinde olduğunu bilmediğim bir insan benden önce başlattığı bir felsefeyi ben kitapların içinden kelimelerin arasından nakil olarak vardım bu felsefeye. Salt olarak bu ben bir filozof ve bu kitap benim felsefe kitabım diyemem. Tarihi süreç içinde tarihe mal olmuş filozof ve felsefelerinden bahsedip alıntılar aldım ama bana asıl ilham olan bilmediğim bir insandır. Bunu biliyor ve net olarak söylüyorum. Ve kayıp olma maceram ise özünde bana ilham olan kişiyi bulmak olabilirdi. Ama bana ilham olan kişiye kim ilham olmuştu. Ne kadar insanlığa dair kayda geçen eserler varsa ondan daha çok anonim kalmış eser vardır. Bu anonimlik eserler arasında gizil kalmış bir iksirdir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.