- 411 Okunma
- 5 Yorum
- 2 Beğeni
VUSLATA BİR ÜMİT
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
01.
VUSLATA BİR ÜMİT
(Sürrealist bir çizim üzerine)
Beyaz karton üzerine siyah tükenmez ile çizdiğim bu sürrealist (gerçeküstü) resmi çizerken neler düşündüm, neler hayal ettim, neler yaşayıp nereye ulaştım. Genellikle sürrealist resimlere başlarken; şu noktaya varacağım diye bir hedef konsa bile bazen ressam, başka bir sonuca ulaşır ve genellikle yeni varılan noktadan da memnun olabilir.
A 4 Boyutunda olan bu kartona önce yerleştirmek için gözkararı ile neyin nerede olacağını zihinde ve beyinde yerleri ayarlanır ve karton üzerinde çok silik Ya da hafif çizgiler ile belirtilir. Bu işlemler yapılırken ışık gölge durumu kararlaştırılır. Çizilecek resim kağıt üzerine yerleştirilir. Kompozisyon dediğimiz bu yerleştirme çok önemlidir. Kimisi bütün şekil ve nesneleri bir köşeye, ya da ortada fakat çok küçük olarak çizilirse; resim bitince görüntü göze hoş gelmez. Kompozisyonda en önemli noktalar; perspektif, sıralama, yerleştirme, renk perspektifi, ışık - gölge ve karalama - çizgi teknikleridir.
Gerçek bir obje (nesne) amaçlanıyorsa; o müsait olan bir yere çizilir. Esas vurgulanmak gerek nesneler, çizgi, karalama, ışık - gölge ve renklerle desteklenerek göze ilk görünmesi gereken bir şekilde tasvir edilir. Yardımcı bölümler ve öğeler, görev alacakları yerlere yerleştirilir.
Bu izahatta sonra siyah tükenmez kalemle bir resme başladım. Resimi yukarıdan aşağı gözle ikiye ayırdık. Dik tuttuğum kartonu dar kenarından tamlamasına beşe bölüp resmetmek istediğim nesneye üç bölüm, alt kısma da iki bölüm bıraktım. Ters armut biçiminde bir motifi üsteki üç bölüme yerleştirdim. Alttaki iki bölüme de hem zemin ve sanki toprağa basıyormuş gibi bir yaklaşımla yerleştirdim.
Bütün bu çizimler yüzeyseldi. Sanki kesilmiş olan motiflerin bir yere yapıştırılmış hissini veriyordu. Artık yavaş yavaş derinlik ve gözü başka motiflerle meşgul etmeliydim. Bunun için en alt kısımda dereler tepeler çizerek yüzeysel olan yerlere derinlik hissini yerleştirmiş oldum.
Karalama; ışık gölge karalamalarını yaparken en çok düşündüğüm çizginin durumuydu. Eğer ben gerginsem; haksızlığa uğradığımı düşünüyorsam; kalemimden genellikle sert ve köşeli çizgiler çıkıyordu. Haleti ruhiyem dingin ve rahatsa; çizgiler daireseldir. Adeta buz havuzunda bale yapanların; pisteki buzlar üzerinede ayakkabılarındaki demir patentlerle yaptıkları Izler gibidir. Ressamın elindeki kalem sanki buz havuzunda dans eden balerinin çıkardığı izleri karton üzerine kalemin uçuyla çizer.
Sert ve kırık çizgiler resime yumuşaklık vermediği gibi bir de renk ve kalınlık olarak ekseri aynı tondadır. Yumuşak ve eğri çizgiler bazı yerlerde ince veya görünmez şekilde olunca; gölgeleme ve dalgalı motifler ortaya çıkardığı gibi ışık - gölge ile değişik derinlik ve hacim denemelerini ortaya koyar.
Bu resimdeki ortadaki motif kimine göre hiçbir şeye benzemez, kimine göre sanki bir çiçek ya da enginarı andırır. O enginar gibi sert ve koyu çizgilerle adeta dikenleri verilmiş olur. Çiçek veya enginar motifinden uzaklaşmak için deformasyon yani esas şekilden uzaklaşmaya, ya da o şekili bozup yabancılaşmaya başlanır. Merkezdeki enginar motifinin sağ tarafı sanki çöldeki kum tepelerini andırırken, soldaki içinde bir Nilay bulunan kumaş şekline dönüşmüştür. Sağdaki kum tepelerini andıran yerlerde fazla detay yoktur ve düzlemsel bir bölge bırakılmıştır. Göz orada fazla detay aramaz. Fakat, karşı taraftaki bölümde göz ve algı yanılması çok fazladır. Gözler o bölgeye defalarca bakarlar ve her baktıklarında kendilerine göre yeni bir şey görürler. Burada sanki biçimlendirme konusunda bir macera yaşarlar. Kumaş gibi kıvrılmış olanların alt kısmı derinlik hissi vermek için gerçeğe uymayan duvar veya bayırları andırır.
Resimde düz ve köşeli motifler olduğu gibi yuvarlak şekillerden de yararlanılmıştır. Resmin sağ üstündeki düz çizgiler sanki resme giriş kapısını andırır. Oradan resime yani ressamın dünyasına girmiş oluruz. Kapının hemen yanında başka çağrışım yapmak için çeyrek yuvarlak çizilmiştir. Düz çizgiler bu çeyrek küre ile dengelenmek istenmiştir. Öbür üst köşede ise sanki çöl tepeçiklerini kesen yuvarlak metaller dönüyormuş hissini verecek tarzda çizilmiştir. Resmin alt orta kısmında üçte biri görünen adeta kumaş kıvrımının arkasına saklanmış sanki yumurtayı andıran bir şekil daha vardır.
Resimdeki bilye şeklinde ve tam yuvarlak olarak iki küre görülür. Birisi kumaş arkasındadır ve aşağıya doğru gitmek ister ama göz dikkatli bakınca farklı engelleri görür. Aşağıya kadar yuvarlansa bile ötekinin yanına ulaşması zor veya imkansız gibi görünür. İkinci tam yuvarlak resmin alt sınırını belirler. Başka yerlerde gezinen gözü orayada çeker.
Ressamın iç dünyasındaki iki nokta yan yana gelebilirlerse; ayrılık bitmiş ve vuslat olmuş olur. Ressam yaşadığı ve yaşattığı macerayı burada hemen bitirmek istemez ve bu resmi bir başka ilginç heyacanlara yolculuk için vasıta kılıp yeni çalışmaya yönelir. Zihninde ve beyninde bir başka gerçeküstü çizim için fikirler üretip kalemiyle, fırçasıyla eserine geçirmenin zevkini yaşar.
Bu gerçeküstü çizime bir başkası baksa; gayet haklı olarak başka yorumlar yapabilir. Yerden göğe kadar haklıdır: zaten bir resime baktığınızda ne görüyorsanız çözüm de odur. Herkes bir gerçeküstü resime baktığında görme özelliği kadar, algılama ve şekillendirme yeteneği ile sanat bilgisi, kelime haznesi kadar yorumlayabilir.
Halil GÜLEL
Side - Çolaklı / 13.09.2021
YORUMLAR
Tanrının ötesinde insan zihninde her şeyin bir yaratılış hikayesi vardır. Bu, Mezopotamya'dan kaynaklanan ve Sümerlerin itiraflarıyla başlamış olabilir. İnsanlar hep çalmış ve taklit etmişlerdir, ta ki zihinlerinin derinliklerine inene kadar. Önceden, insanlar hep çalma eğilimindeydiler!
Bir süreliğine ayrıcalıklıydık, ta ki kalem ve kağıt kullanarak zihnimizi ifade etmeye başladığımız ana kadar. Ne değişti? Aslında çok şey değişti, ama aynı zamanda hiçbir şey değişmedi.
Gizem, insan beyninden yavaşça hayal gücüne dönüştü, sınırları aştı ve kendisini bir yüzeyde gerçekleştirdi; belki de bu en önemli şeydir.
Ressamların ifade edemediği şey, yani kendileri. Dünyanın ne kadar yuvarlak olduğuna veya güneşin ne kadar sıcak olduğuna dair ne kadar ısrar ederseniz edin, insan zihninde her şey tersyüz olabilir.
Tanrının yeryüzündeki en büyük şüphelileri, sürrealistlerdir, yazı ve çizim ustalarıdır. Çünkü yazı, tanrının yeryüzündeki sözünü ifade etme şeklidir ve bu, çizimle birleştiğinde her şey ya anlaşılmaz hale gelir ya da aydınlanır. Çünkü çelişkiler ve zıtlıklar, siyah ve beyazın asıl harcıdır….