1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
311
Okunma
Kör ama görünmeyeni gören bir babanın oğlu olmak. Saflığın doğallığın yeteri olmak. Yiğit olmak. Her şeye yeter olmak. Bir şey olmak ya da hiçbir şey olmak. Yiğit olmak evrenin kalbi olmak. Evrenin kalbi dünyanın merkezine hakimdir. Evrimi evrene değer. Bolu, yerinde Bolu Beyi ne yapsın bu durumda. Göbek bağını keser. Bey ki yiğitliğe dayanır. Saf yiğitliğini kaybeden maddiyatına dayanır. Ve maneviyatını dayatır. Evrim keser evren kaos doğurur. Coğrafyanın özgürlüğü at, atlas ortada kalır.
Kör baba sahiplenir. Ata bir ehille yaklaşarak özgürlüğünü verir. Özgürlüğünü verir. İnsan atına özgürlüğünü verirse doğa doğallığını bulur ve doğal olan doğasına kavuşur. İnsan tarafından özgürlüğü kısılan at, atlasını kaybeder ve insanın tutsaklığına razı gelmez. Doğallığını yitirerek doğasını bulamaz. Bey farksız düşerek ata sahiplenmek isteyerek inisiyatifini tekrar kazanmayı ister. Medeniyeti düşerek iktidarını yükseltir. Çünkü beydir. Eğdir.
Toplumun önderi olmak bir babanın oğlu olmamaktır. Ya da bir oğlun babası kalmamaktır. Doğada cereyan eden evrim burkularak bir medeniyet uygarlığa yükselir. Evren bir iş dünyasına dönerek evrim teknolojiye dönüşür. Bolu beyi zamanında bu ilk kopuşlardır. Teknolojinin ilk kırpışmalarına. Tarım ve hayvancılık doğa ile insan arasındaki bağı alet edevatı kopartarak bir sanayi hamlesi ile teknolojiye dönüştürecektir. Donkişot bunun iz düşümünde yel değirmenine savaş açacaktır. Doğuya göre Batı daha öndedir.
Köroğlu efsanesi ve Donkişot hikayesi doğadaki doğal varoluşçuluk düşünsel varoluşçuluğa ilk dönüşüm kurgusundadırlar. Sartre Bulantı kitabında “Dünyanın kendinde varlığı” veya “kendinde şey” (Vikipedi) efsanevi olaylarda kendimizdeki şeylerdir. Bolu beyi kendimizdeki genel yasal şeyken Köroğlu, Dünyanın kendinde varlığı, kendiliğinden toplumun şeyine evrilir. Dünyanın kendine isyanı toplumun kendine isyanı koşullandırır. Özetlersen dünyanın kendindeki şeyleri doğal olaylarıyken toplumun kendindeki şey demokrasidir. Demokrasinin ilk efsanelerinden biridir Köroğlu. Köroğlu’nun kişiliği yine Sartre’ının bakış açısıyla kendiliğinden gelişen varoluşudur.
Köroğlu’nun gözleri görmeyen babanın toplumun körlüğünü simgeler. Özüne bakarsan toplum kördür. Orta çağ toplumunun görmesi ilk efsanevi bir şekilde gelişen isyanlarladır. Bu isyanlardır ki aslında toplumu oluşturan ve devleti kuran göçebe veya barbar isyanlarının bir sürecidir. Bir çıkmaza girdiğinde kendiliğinden patlak veren ama topluma bilinç kazandıran doğal aktifelerdir. Her şey kendiliğinden gelişir ne kadar teknolojiye hâkim olsak da her şey kendiliğinden gelişir.
Çünkü evrimsel bağlamda evrensel bakışta evren bütünseldir. Her gökcismin merkezinde çekirdeği olduğu gibi her canlının da kökü vardır. Beyin sapı. Sartre, Marksizm’i yorumlarken “insanlık tarihinin tek geçerli yorumu” der. Ve Diyalektik Materyalizmle açıklar. Kaydedilmiş gerçeklerin gelişim süreci içinde açıklamasıdır. Marksizm, kendiliğinden gelişen sorunlarıyla işçi hareketini Köroğlu’ndaki köylü hareketi gibi gelişen materyallerin açıklamasına dayandırır. Ve işçi varoluşunu düşünmeden genel varoluşa katmadan varoluşumuz eksik kalır. Demeye getirmektedir.
Evren tüm potansiyel hareketiyle geneldir ve ilerlemesi özgün hareketiyle bir süreç içindedir. Evren canlı varoluşuyla ilerlemektedir. Kaydedilen ilerleme yeni nesille yaşam bulmaktadır. Yaşamak ancak bütünlüktedir. Her canlı varlığın varoluş sırrı diğer canlılarla arasındaki sınırıdır. Doğum evrenin maddesel varoluşundan potansiyelle dışına doğumudur. Hava ve su ancak canlı varoluşla açığa çıkarak bütünsel varoluşa bağ olmaktadır. Bir nevide maddesel alemi tartan canlı alemdir. Bey vardır ama beyi bey yapan beylik yaptığı toplumdur. Köroğlu destanı bir terazi oyunudur. Bakımsız bir at ile beye çıkılır bey bunu kendine hakaret sayar. Sonrasında o cılız atı bir küheylan görünce adaletli davranamayarak adaleti bozar. Bozgun ise yeni bir gönü doğal olarak doğuramaz ve isyanı doğurmak şart olur.
Bugüne Köroğlu bakışında bakarsak Oğul kör baba sağır at ise teknolojidir. Bey siyasetçi ve kör ve sağırı oynar. Sosyolojik açıdan değerlendirirsek rol ve aktörler vardır. Materyalizm aktörlerce paylaşılmaz üzerlerine düşün rollerce yaşam bir oyun içinde sergilenmektedir. Kör ve sağır bir bakış içinde kalarak bütünsel varoluşu kimse dile getirmez ve dolayısıyla gören değil kör olan bir hayat yaşanır. Hayatı gören teknoloji ise henüz yapay zekâ ile hareket etmektedir. Yapay zekayı teknolojiye veren insan nasıl oluyor da kör oluyor. Verdiği için ve teknolojisiz hiçbir şey göremez düşünemez ve yapamaz oldu. Dolayısıyla teknolojisiyle çok şeydir. Teknolojisiz hiçbir şeydir. Ümit yine Köroğlu destanındadır. Köroğlu günümüzde küresel boyutta saf kişiliğinde yalnız ve tektir. Ve tüm efsanevi kahramanların bileşkesindedir.
Günümüzde Köroğlu olmak Atatürkçü olmaktır. Hala görmek isteyip görebiliyorsak ata gözüyle, Atatürk’le görüyoruz. Çelişkimiz ise Atatürk’le kör olmaya bakışımızdır. Atatürk Köroğlu’nun babası gibi kördür ama görülmeyeni hala görmektedir. Atatürkçülerin yanıldığı nokta budur. Görülmeyeni görmek duyusal anlamda körlük düşünsel anlamda görmektir. Örnek aldığım Sartre düşünsel anlamda bir görmemizdir. Genel olarak değerlendirirsek düşünen insan kördür. Köroğlu’nun babasıdır. Filozoftur. Özünde görmek ön yargısal bir durumdur. Ön yargısız bakarsan ne güzel ne çirkin ne iyi ne kötü hiç sorgulamadan Ayşe’yi Ayşe olarak değil ancak bir insan olarak görür ve kendi önyargına takılıp düşmemek için geçersin. Ayşe’ye bakıp dönersen ancak Ayşe’nin insanlığını görürsün. Bütünsel anlamda hayata bakarsan hayatın boşluğunu görür hayat boşmuş dersin. Ama yalın saf boşlukla yani düşünceyle insan neler düş kurup hayal etmez ki.