İnsanların büyük bir çoğunluğu geçim derdine kendini o kadar kaptırmış ki etrafında gelişen hadiselerin farkın da bile olamıyorlar. Bu bakımdan yaşadıkları dar ve küçük dünyanın gerçekten ağır şartları onları olumsuz etkiliyor. Fakat insan yalnız maddi yapıdan oluşmadığı için manevi dün yasını da tatmin etmek zorunda olduğunu unutmamalıdır. Yoksa cennete çevirebileceği âhireti ve dünyası onun için cehenneme dönüşür.

Bu manada insan önce kendini tanımalı, dünyaya gönderiliş hikmetini ve dünyada asıl yapması gerekenleri çözmelidir. İnsan bunları çözme gayreti içine girdiğinde bazı şeyleri fark edecektir. Artık dünya ona yük olmaktan çıkacaktır. O dünyayı artık sırtında taşıyan biri olmaktan kurtulmuştur. Etrafında gelişen hadiselere bundan böyle farklı bakacaktır. Çünkü gücünün yetmediği, kendini aşan konularda ona yol gösterecek yardımcı olacak Birinin varlığını keşfetmiştir. O Biri Cenab-ı Hak’tan başkası değildir.

Demek ki, insan bu bakış açısını yakalamak zorundadır. Bu bakış açısını bizlere verecek olan da Cenab-ı Hak’tır. Yani onun sözleri olan Kuran’ı Kerim’dir.

Kur’an-ı Kerim de bahsedilmeyen hiçbir şey yoktur. Bu bakımdan şayet insan kendini ve kâinatı tanımak, ondaki sırları çözmek istiyorsa ilk başvurması gereken kaynak Kur’an-ı Kerim olmalıdır.

Şayet kâinatı büyük bir kitap olarak düşünürsek Kur’an-ı Kerim onun bir fihristidir. Cenab-ı Hak’kın ifadesiyle ”Yaş ve kuru ne varsa apaçık bir kitapta yazılmıştır”(En’âm Sûresi: 59.Ayet) Demek ki, kâinat kitabının bütün özellikleri Kur’an-ı Kerim’de yazılıdır. Onda insanlar için ibretli dersler vardır.



Ahmet TULGANER