- 407 Okunma
- 3 Yorum
- 2 Beğeni
Bir Gün/aydına __ Bin Günaydın__
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Bir güzel söz der ki; "Yürürken ağaçlarla konuşmuyorsanız, çiçeğin, böceğin farkında değilseniz yaşamıyorsunuz demektir!" Ne kaybederiz onlarla iletişime girsek ve ne kaybederiz onlardan öğrensek sanat ve sanatçı doğallığını...
Günaydınlar olsun bana yaşama sevinci veren güzel insanlara, güneşe, kuşlara, balkonumdaki güvercine, sabahın sevimliği, serinliği, güneşin tatlı tebessümü doğanın bütün güzelliği sizinle olsun dostlarım… Gün / aydın olsun sevgi dolu kalplere…
Güzel günlerden sonra...
Yeni bir gün geliyor hayata.
Evet, ”yeni bir gün derken düne yatıp düne uyanıyoruz. Bu günü dünümüz belirliyor.”
Güzellikler diliyorum mavi dünyanıza, dünü ekleyerek.
Mavi dünyada mavilikler ve yeşiller içinde mavi ve yeşil bir hayatınız olsun bu günden yarına dileyerek sevgilerimi iletiyorum…
Herkese günaydın, hayırlı sabahlar…
Hayat renginizde siyahlar, griler hiç olmasın. Pembenin şeker tadı, mavinin sessiz dinginliği, yeşilin ruhumuzu okşayan yumuşaklığı hep sizlerle olsun.
Sevgiyle, sevgi çiçekleriyle hep özel kalmanız dileğimle günaydın...
Gün-aydı mavi düşler eşliğinde yine her zaman ki yerindeydi gözlerimi açtığımda. O benden önce kalmış ve bakmış mavilikler yerinde mi diye… Ben sonra gördüm yerindeydi ama muştuyu o vermişti bana... Yeni bir güne başla bakalım neler dolduracaksın içine dercesine göz kırpıyordu çapkın bir edayla... Yeni bir gün yeni hikâyelerdi... Beklide yeni acılar yeni aymazlar…
Beklide kulağıma sevdiklerini sandıklarımdan, yüzüme baka baka yeni yalanlar… Yalanları bastırmak için günün içine hırçınlıklarla dolu sahte tebessümler… Ve kalplerde kelepçeler…
Sadece suçlulara mahsus değildir kelepçeler. Onlar için var olmamıştır sadece.
Elimizde olmayan durumlara, sesimizi duyuramadığımız zamana mahkûmuz. Keşkelere, pişmanlıklara mahkûmuz…
Mahkûmluğumuzu duygularımızla vurmaya çalışıyoruz.
Yeri geldiğinde duygularımızı kelepçelemeyi bilmeliyiz, bilmeliyiz ama içimizdeki bitmemiş hikâyeleri ne yapacağız…
Çünkü herkesin bir hikâyesi vardır rengi mavi olan, herkes kendi hikâyesini en acıklı hikâye zanneder ama değildir. Hep beterin beteri vardır.
Çocuk saflığında neleri bırakmışız. Nasıl kaybetmişiz kendimizi karanlık dehlizlerde, hem güne hem güneşe hasret…
Dönmüyor eskiye ne zaman nede kaybolan düşler… Doğurmuyor muştuyu güne doğan…
Neden, nerede?
Mavi gülüşlere yaslanmıştık ya, vurulurduk pembe düşlere, dokunurduk sahte olmayan dudak kıvrımlarından dökülen içten gülüşlere..
Ne oldu şimdi, ak sayfalardan fışkıran masal gibi hayallerimize ne oldu, kim aldı, kim çaldı..
Kim saldı ruhumuzu iklimsiz kalan soğuk düşlere…
Maviye çalsın bütün gülüşler, yeşile kessin düşler…
“Kelebekler ömürlerinin kısa olduğunu bildiği için âşık olmaz sevmez, sadece uçar uçabildiği kadar.”
İşte yeniden bir sabah ve yeniden bir ezan sesi, sabahın karanlıklarını yırtan bize kul olduğumuzu hatırlatan ve geleceğimizi, geçmişimizi hatırlatan…
Gün sırtını geçmişe yaslıyor ne yazık ki. Geçmiş olmasa bir ayağı kırık masa gibi dayanamayız, düşeriz bebek adımları gibi.
Geçmiş, bir çelik tencerede kaynamakta. Biraz tuz biraz biber, bazen hızlı, bazen kısık ateşte. Şeker katmak yakışmıyor acıya. Acıları seviyoruz ya. O günler hiç tatlılaşamıyor, biraz daha acı ile günümüzü besliyoruz. Ara sıra renkler katarak yaşanası yapıyoruz.
Ben hatalarımı ve acılarını seviyorum; çünkü beni ben yapan değerlerdir onlar. Kısa ömürlü de olsa gençlik hatası da olsa ben hatalarımı seviyorum. Benim hatam çünkü. Ya hiç konmasaydı o kelebek, hayatın anlamı kalır mıydı? Düşlerimiz, belki/lerimiz, keşke/lerimiz olur muydu?.
Geçmişimde acılarım kadar sevgilerim var ben onları seviyorum. Benim çünkü sadece benim. Dünyada var olan hiç bir şey o kadar benim değil... Dünüm benim, bu günüm var olan, yarınım meçhul... Benim olan değerlerde kalmaya karar veriyorum. Çünkü BENİM!..
Ben hatalarımı ve acılarını seviyorum; çünkü beni ben yapan değerlerdir onlar. Kısa ömürlü de olsa gençlik hatası da olsa ben hatalarımı seviyorum. Benim hatam çünkü…
Ne güzel ne samimi bir itiraftır bu insanın kendine yaptığı…
Hatalar olmazsa hata yapmadıklarımızı anlayamayız… Hatalar tecrübedir ve en pahalı tecrübe en iyi tecrübedir derim her zaman…
Hatalar gül yüzlüdür onlar, tekil olamayacak kadar da çoğul… Yaptığı yaramazlığın farkında olan bir çocuğun masumiyetini taşırlar ve o çocuğun affedildiği andaki ifadesini…
Hatalarım, gül yüzlülerim… Düşünüyorum, sadece tek bir tanesini bile yapmamış olsaydım, bir seçim eksik kalmıştım ben ve bir yol hiç gidilmemiş kalmıştı…
"Hatalar... Bazen can sıkan, bazen can yakan hatalar... Bazen eksilten bazense olası olumlu sonuçları nedeniyle çoğaltan hatalar... Bazen gerip kopartan, bazense gerginlikten sonraki çekimle daha da birleştiren hatalar... Bazen yıkıcı, bazense yapıcı sonuçlara yol açan hatalar...
Hatalar... Bazen kötü niyetli, bazen iyi niyetli hatalar... Bazen nefret dolu, bazense sevgi dolu hatalar... Bazen kasıtlı, bazense bilmeden, istemeden yapılan hatalar...
Ömrüm boyunca çok hatalar yaptım, sonuçlarından çok dersler aldım...
Bazen azaldım, bazen çoğaldım, çoğalttım...
Hatalarımla hayattan koptum yeri gelince, yeri gelince hatalarımla hayata tutundum...
Hayatı öğrendim düşe kalka... Yıka döke... Düşmeden kalkmayı öğrenmek zor...
Yıkmadan yapmayı öğrenmek zor...
Yaşayarak öğreniyor insan...
Hataları ve doğruları yaparak öğreniyor hayatı ve hayata dair her şeyi...
Kendini ve karşısındakileri bu hatalar ve doğrular ile tanıyor, tanıtıyor...
Hayatımda birçok şeyin düş dünyasında yaşanan masallar gibi olmasını isterdim. Sorgusuz, sualsiz ama bir o kadar anlamlı. Kaçımız düşündü üçgeni, kareyi, çemberi?
Okul sıralarında ki notlar dışında!
Ben düşündüm; üçgeni, kareyi neden sevmediğimi. Çizgileri o kadar keskindi ki hayattan aldığımız darbeler gibi... İşte bu yüzden en çok çemberi sevdim. Çizgileri belirgin ama keskin değildi. Rahatça dolaştırabiliyordun hayallerini içinde, yoktu acıların ve sevinçlerin gizleneceği kuytu köşeler.
Çemberin başı ve sonu yoktur. Çıkacak yer bulamaz içine aldığımız duygular... Çemberi şu nedenle çok severim, anne sevgisini anımsatır bana. Başı ve başlangıcı ve dahi sonu olmayan sevgiyi… Sonsuz ve karşılıksız anne sevgisini…
Ah o sevgiler var ya ahh o sevgiler…
Birçoğu düşlerimde yitip gitti…
Acıların kıyısında çocuk düşlerimle bir dünya kurmuştum. Ne büyük hülyalara dalmıştım, yüreğimi çevirmiştim güneşe. Acıların kıyısında oturmuştum, karanlıklar aniden sürdü bizi ateşe.
Yapraksızdım, güz mevsimiydi, vurdular türkümü, kırdılar sesimi, aldılar sazımı.
Dalgakıran dönemiydi, koyaklar unutmadı adresimizi ama sevdasız, aşksız, dermanız kalmıştık… Derken gözlerim değdi dağlara… Umuttu dağların ardı…
Yanımızda yiğitler vardı ama korktum hep yükseklerden. Ama kanat çırpmaktı en büyük düşüm... Göğün maviliklerinde, bembeyaz tüylerle…
Hayatta belki/lerimiz, çünkü( lerimiz birde keşke/lerimiz vardı ama o keşkeleri unutturacak PEMBE Düşlerim vardı. Mevsimler değişiyor, insanlar değişiyordu. Ama düşlerim benimle biz gibi kalıyordu. Kim bilir, belki de düşlerim bir hayaldi ve hep öyle kaldı hayatın haritasında. Ama bildiğim bir şey var yaşamdan umut aldım, ömür verdim karşılığında. DÜŞLERİMİN DÜŞÜNÜ kurdum o umutlarla. Karşılığında ömür vermiş olsam da…
Gülüşlerimdeki maviler, pembeler, yeşiller düne hasret. Yeni bir gün derken düne yatıp düne uyanıyoruz ya. Bu günü dünümüz belirliyor ya. Muştular gecikilse de sonunda avucumuzda buluyoruz ya, güzel olan bu işte...
Hayatımızdaki sivri uçları yumuşatmaya çalışıyorsak ve bunu dostlarla paylaşıp yön verebiliyorsak hatalarımızla kabul görmüşüz demektir. Bize mutlu olmak düşer o zaman...
Evet, körelsin sivri uçlar dostlarımızın sevgi dolu törpüleri önünde ve hayat tüm maviliği ve dahi yeşillerin içinde açmış pembe kır çiçekleri güzelliğinde devam etsin bizlere... Ve hatalarımızı gömelim mazinin karanlık zindanlarına açılmasın diye vuralım kapısına mavi yeşil umut kilitlerini... Mutlu, bahtiyar, elemsiz yaşayalım derin bir nefes daha çekelim mavi dünyadan içimize, dolsun ki sevgiler yüreğimize…
Hadi mutlu olalım, hep birlikte pembe tonda, mavilik kıvamında…
Sevgiyle, sevdiklerinizle tüm kirlenmişliklerden uzak, mutlu gülen bir yüzle, sevin, sevilin, hayat sevince güzel ve diyelim her bir cümleye; atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri yalnızca bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerdir… Mutlu ve umutlu, acısız, gözyaşsız günler dilerim. Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbet olsun…
#öskurşun#
YORUMLAR
Ömer Sabri KURŞUN
Ömer Sabri KURŞUN
Ne güzeldir o bir kelime günaydın... Ben de zaman zaman yaparım evden çıkarken hiç kimse denk gelmezse, çimenlere, ağaçlara, bulutlara günaydın, o da güzel... Kutlarım yürekten...