- 225 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
DOMİNO ETKİSİ
Her şey ufak bir yalanla başladı.
Sonunda o kadar büyüdü ki yalanı yayanlar da yalan olduğunu unutup bu girdabın içinde sürüklendiler. Kimi zaman güldüren, kimi zaman ağlatan, ya da öfkeden kudurtacak derecede karmaşık olaylar zinciri içinde yine de aşk gibi bir sonuca ulaşılmış olmasını takdirle karşılıyoruz ey okuyucu…Siz Siz olun beyaz da olsa pembe de bir yalanın dokusunu oluşturmadan önce yaratacağı domino etkisine ve kaç taşın ardarda yıkılacağına, her şeyden önce kimin ya da kimlerin altında kalacağına iyi dikkat edin derim ben…
Tutucu bir ailenin kızı olan Leyla nicedir Ahmet ile flört halindeydi. Genç , yakışıklı, parlak bir Avukat olan Ahmet Sancakbeyli kasabasının gururu, övüncü idi…
Kasaba dediğimize bakmayın Sancakbeyli oldukça büyük ve gelişmiş bir yerdir, kasabanın bir yarısı eni konu tutucu, diğer yarısı ise moderniteye tapan yeni dünya vatandaşlarından oluşuyordu. Haliyle yazın kasabayı tutkulu bir aşık gibi sarıp sarmalayan kıyılarda bikinilisini de görürdünüz, haşemalısını da…
Ne diyorduk Leyla kızımız kuran kursu, imam hatip ve ev üçgeninde büyütülmüş ama üniversiteye gidebilmek için zaten pek gönüllü örtmediği başını açmış, kuzgun saçlı, zeytin gözlü, çıtı pıtı öğretmen kızımızdır. Ahmet ile ortak arkadaşları Selda aracılığı ile tanışmış ve kısa süre sonra da cilveleşmeye başlamışlardı. Ancak aşılması gereken ciddi bir sorun vardı…O da Leyla’nın babası Haşim Bey ve annesi Faike Hanım…İşte Ocak ayının güneye özgü güneşli bir öğleden sonrasında buluşup durumun kritiğini yaptılar.
- Leylacığım istediğin şey biraz saçma değil mi kuzum ?...Tamam Ahmet benim sevgilim numarasına yatacağız da neden sürekli üç kişi geziyoruz ?...
- Bak şimdi sen her ne kadar ultra modern bir hatun isen de yalnız gezmeye çekiniyorsun o yüzden yanınızda ben de geliyorum…
- Kızım Ahmet seni ailenden istesin olsun bitsin aaaaa…
- Oldu canım…Haşim Bey ile Faike Hanım iyice kudursunlar…Bak planım şu ; Siz flört edeceksiniz sonra Ahmet kapalı dindar bir kız istediği için senden ayrılıp eş dost vasıtasıyla bana talip olacak…Biraz da rol yapacak falan!...
Böylece Faike Hanım biraz homurdansa da Leyla’nın arada Ahmet ve Selda ile çay bahçesine gitmesine izin vermişti. Görülme tehlikesi bertaraf edildikten sonra üçlü çıkıp ikili gezmeler başladı…Leyla mutluydu, Ahmet Bürosunu açıp işleri düzeltince evlenmeye karar vermişlerdi.
Öte yandan Haşim Bey de mutluydu, zira büyük kızı Leyla’ya helal süt emmiş bir kısmet, kendine yanına yaraşır bir damat bulmuştu. Camiden de tanıyıp sevdiği dini bütün bir Müslüman olan beyaz eşya dükkanı sahibi, hali vakti yerinde tüccar Muhittin…
Selda’nın modern ve geniş gönüllü annesi Vildan Hanım da mutluydu, zira Ahmet’i çok beğenmişti damat olarak…
Ahmet’in annesi Semiha Hanım ise Selda’yı uzaktan izlemiş pek beğenmişti…Uzun boylu, sarı kısa saçlı sevimli yüzü ve çini mavisi gözleriyle Boşnak güzeli Selda cidden hoş kızdı…
Ah unutmadan aile dostu Avukat Ragıp Bey ziyadesiyle mutluydu, çünkü Ahmet eğer evlenirse belki Semiha Hanım ile kendisi de…
Bir küçük yalan bir çok kişiyi mutlu etmişti anlayacağınız. Ancak bu mutlu olma işini abartan iki kişi vardı o da Selda ve Ahmet’in anneleri…Uzaktan tanışan Semiha Ve Vildan hanımlar bir yardım kermesinde bir araya geldikten sonra bu işi körüklemenin iyi olacağına karar verdiler…
Faike Hanım Muhittin meselesini açtığında Leyla o kadar panik oldu ki bir sevdiği olduğunu annesine söyleyiverdi ve Ahmet ile ilgili gerçeği açıkladı. Ancak Haşim Bey asla ikna olmazdı…O bir kere söyleyeceğini söylemişti işte o kadar.
Öte yandan “ne yaparız, ne ederiz” diye çare aramak için Ahmet ile Selda daha sık buluşur oldular ve aralara da ufak ufak sinema, cafe, bar sıkıştırdılar. Kısa zamanda ne çok ortak noktaları olduğunu keşfedip yakınlaştıkça yakınlaştılar ve bir gece olanlar oldu.
- Nasıl oldu anlamadım ama sana aşık oldum Selda
- Ben de sana hayatım ama Leyla’ya nasıl söyleyeceğiz ?...
- Yok söyleyemeyiz…Öyle bir şey olsun ki kendisi vazgeçsin…
- İyi de nasıl ?...
Selda’nın doktor arkadaşı Canan çözümü buldu. Ahmet hakkında dedikodu yayacaklardı ; işe yaramaz, alkolik, kadın delisi vs. Leyla da Muhittin’e doğru iteklenicekti bir yandan…Bir sabah Canan tebdil kıyafet Muhittin’in dükkanına gitti ve Leyla’nın bir kadın avcısının tuzağına düştüğünü, kurtarmak gerektiğini söyleyip yardımını istedi, hem Haşim Beyin de gönlü olurdu canım…Damat olarak Muhittin’i istemiyor muydu?...
İşbirliği yapan Selda, Canan ve Muhittin sayesinde dedikodular aldı yürüdü…Ahmet ırz namus düşmanı bir berduş olarak Sancakbeyli’de ünlenmeye başladı. Ancak Leyla yine de inanmıyordu “dedikodu” deyip geçiyordu. Sonunda Muhittin dünyanın en eski mesleğini icra eden Handan’ı Ahmet’in kırığı rolünü oynaması için kiraladı…Güya bu kadını Ahmet evlenme vaadiyle kandırmış, ırzına geçmiş, ortada bırakmış falan filan…
Gönlü kırık eski nişanlı olayı Leyla’dan çok Semiha Hanımı etkilemişti ve oğlunun bu kadının hışmına uğradığı için Selda ile bir türlü evlenemediğini düşünüp kasabada ünlenen hoca Zamir Efendiye gitmeye karar verdi. Nefes Nefese yokuşu tırmanırken düşünüyordu bir yandan da “ne tuhaf isimdi bu ayol Zamir”
Zamir hoca aslında Nüfus memuru Alaaddin Efendi’nin kurbanlarından biriydi. Adı Zakir olacakken yanlış yazma sonucu Zamir olmuştu, öte yandan ikiz bacısı da aynı hatadan nasibini almış Eşber olması istenen adı Ezber olarak nüfusa geçmişti. Tüm mesele şuydu; bir önceki gece Alaaddin Efendi’nin oğlu Türkçe dilbilgisinden zayıf almıştı, duruma sinirlenen Efendi soluğu meyhanede alıp içit ha içti…Bir yandan da söylendi durdu: “Birader salak bizim oğlan zamiri edatı öğrenemedi gitti, ezberi de zayıf…” Demek ki üçüncü bir bebek olsa o da edat ismini alabilirdi.
Lafı toparlayalım efendim, her neyse dul Semiha Hanım oğlunun kısmetini açmak için Zamir hocanın cübbesinin dibinde diz kırıp oturdu. Yıldıznameyi önüne açıp pıtır pıtır dualar okuyuan hoca göz ucuyla akça pakça etine dolgun dula bakıp durdu. Aman Allahım ne hoş bir hatundu bu…O kaymak gibi beyaz gerdan, o okyanuslar gibi maviş gözler…
- Tabi tabi hanım evlenmeden olmaz…Bak ben de dulum helalim öleli 5 yıl oldu, evim barkım da var şöyle akça pakça bir hatun…
Semiha Hanım gözlerini kırpıştırdı
- Değil mi hoca efendi ?... Ah ah gözümün nuru oğulcuğumu bir eversem…
- Hanım olur olur da biraz uzun olur…Zira büyü katmerli…
Semiha Hanım ile nikahlamayı aklına koyan hoca efendi büyü bozma işini uzattı da uzattı...
Haftada bir iki hocaya sefer yapan annesine şaşıran Ahmet bir gün soruverdi ?.
- Anne senin büyü ile hoca ile işin olmazdı hani ?...
- Ah oğlum bilsen ne faziletli hoca…Dini bilgimi artırıyorum sayesinde…Hem ben yalnız, dul bir kadınım ne yapayım ?...
Yalnız ve dul sözüne üzülen Ahmet annesini evlendirmeye karar verip annesinin ahretliği Nursel Hanıma gidip durumu açtı ve babasının arkadaşı kendisinin de amca bellediği Ragıp Bey ile aralarını yapmasını istedi…
Ancak ateş bacayı sarmış, Semiha Hanım Zamir hocaya vurulmuştu. Hatta imam nikahını da kıyıvermişlerdi, ancak durumu Ahmet’e nasıl açacaktı…İmdada görümce Ezber yetişti ve Zamir hocanın nasıl aydın, efendi , modern bir hoca olduğu dedikodusunu yayıverdi…Güya Hocaefendi yobaz hocalara savaş açmışmış…Hoca efendinin pusulayı şaşırdığını düşünen tarikat şeyhi paranın musluğunu kısıverince etekleri tutuşan Zamir Hoca iyice rotayı şaşırdı…Bir yandan muska yazıp, diğer yandan Aristo okumaya başladı ve sonunda cin çarpmıştan betere döndü…
Bütün bunlar olurken Leyla ve Selda arasında gidip gelen Ahmet çareyi bir gece iyice sarhoş olup Hayat kadını çakma eski sevgili Handan’ın evinde aradı…Çare bulamadıysa da Handan’ın tatlı yatağında avuntusuna kavuştu…Bu arada zaten bir ırz düşmanı olarak ünlendiği için Leyla , Handan vakasından sonra da Selda Ahmet’ten vazgeçmişlerdi…
Selda kankisi Canan’ın erkek kardeşi Tolga ile evlenip Amerika’ya uçarken, Handan iyice bunalıma giren Ahmet’i kurtarmak için soluğu postmodern Hoca Zamir de aldı soluğu…Git gel derken Ahmet sayesinde ihya olan hocamız ikinci hanım olarak Handan’a nikahı kıyıverdi…
Domino taşlarının altına eni konu gömülen Ahmet ise sonunda bir çıkış yolu buldu kendisine ve İstanbul’a taşınarak orada sosyete
Avukatı olarak nam saldı…Irz düşmanı hikayesi İstanbul’da “çapkın” masallarına dönüştü ve kadınların kapışamadığı bir playboy haline geldi Ahmetimiz…
Bu karışık hikayeden çıkan aşk ise Leyla ile Muhittin’in aşkıdır ki akıllara zarar şekilde tutkulu ve verimli oldu…Leyla başını örtmedi ve bir süre daha çalıştı, sonra 4. Çocuğa hamileyken işi bırakıp evinin hanımı oldu…
Kıssadan hisse efendim…Her duyduğunuz dedikoduya inanmayın…Ah söylemeyi unuttuk bugünlerde Semiha Hanım ile Avukat Ragıp Beyin yakınlığından bahsediliyor…İnandınız mı ?...Emin misiniz ?...