- 234 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bulanık
Gereken ne varsa görünen kısmındaydı hayatının. Her şey hazır duruyordu masada. Ölgün lambanın lakayt ışığı altında anahtarlar bir başka görünüyordu bugün.
Alıp başını gitmeli diye düşüne düşüne delirmektense çekip gitmek en iyisiydi. En akıllıcasıydı. Ya da öyle görünüyordu sadece. Ama seçeneklerin can çekiştiği bir ânda seçeneklerden birini öldürmek gerekiyordu. Gitmek bazen bir şeyleri öldürmekti.
Zaman su gibi akıp gitmiyor, mevsimler filmlerdeki gibi hızla geçmiyordu. Hayat uzun bir kış mevsiminde duraklamıştı sanki Kımıldayacağı hiçbir alanı kalmamıştı.
Uzun zamandır bırakmayı düşündüğü sigarasının dumanları sarınca her yanını, sis perdelerinden kendini bile göremediğini fark etti. Kendini görmek istemeyenlerin çektiği bir pus perdesiydi sigara. Hayat penceresinin en dayanılmaz sahnelerinin üstünü örtüyordu. Bugün de olduğu gibi dumanlar günahları bulanıklaştırıyordu.
Olmak isteyebileceği her yerin haritasını çıkardı dağınık zihninde, gitmek için arı duru olması gereken aklını kurcaladıkça daha da bozuldu içindeki düşler. Kırık parçaları toplayıp rastgele bir güzergâh üzerinden yürümeliydi belki de.
Kalbinden medet umdu sonra. Bir tek o başkalarının avuçlarında sıkıla sıkıla hayat suyundan azat edilmişti. Avuçlarda sıkılan kalbinden damlayan kanlar ruhundaki çatlaklardan sızarak hayatının yolunu çizmişti. O nereye gitmesi gerektiğini biliyordu.
Elindeki sigarayı uzağa fırlattı, düştüğü yerden durmuş ona bakıyor gibiydi. Sönen ümitleri gibi kâğıt ucundaki kor söndü. Canı çekilen bir insandı sanki. İnce ve uzun, gamlı ve sessiz...
Masadaki anahtarları aldı, odasında çıktı. Duraksadı. Dolabın çekmecesini açtı ve bir bebeği uykusuna bırakır gibi bıraktı anahtarları yerine.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.