- 364 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
SÖMÜRÜ DÜZENİ VE GERÇEKLER
0:00
/ 2:03
SÖMÜRÜ DÜZENİ VE GERÇEKLER
Din adına dünyayı yiyenler. Kimler mi bunlar? Başlangıçta iyi niyetle yola çıkmış birçok kişi. Çoğu başlangıçta bu günkü duruma geleceğini düşünmemiştir belki de. Din sömürücüleri bunlara diyorlar işte. Bence her şeyin sömürüsü var.
Birileri bir ideolojiyi, birileri mukaddes değerleri bir başkası da insanların özlemlerini sömürüyor. İşte bunlardan en kötüsü ise din sömürüsü dediğimiz mukaddes değerlerin sömürüsüdür. Yazımızın konusu bu olsa da biz konuyu genelleştirerek işleyeceğiz.
İnsanoğlu bazı değerleri kendine ait kılarak o değerler peşinde bir dünya kuruyor, böylece hayatlarını anlamlandırıyor. Ama bazı kurnazlar - ya da bunlara şanslılar mı desek(!)- bu duyguları kendi emelleri için kullanarak servet yığma, şan şöhret edinme yoluna girmişler, kısaca dersek; bu masum duyguları ranta çevirmişlerdir.
Öncelikle konuyu din dışı alanda olanlara bir göz gezdirelim: Bu sömürü olayı şöhretler alanında görülmekte özellikle. Sanatçılar, futbolcular bu alanın rekortmenleri. Yeni dünyanın totemleri olan bu insanlar sıradan insan olduklarını unutup ,bir yalanın peşine düşüyor, bu yalanı kendi uydurduğu için önce kendisi inanıyor, sonra başkalarına inandırıyor. Tabii bu işte medyanın payını da unutmamak gerek. Bu mitleri onlar besliyor, onları yaratıyor ve onların üzerinden getirim sağlıyor. İç içe getirim dünyası. Ve bu getirim dönüp dolaşıyor bir yaşam tarzına dönüşüyor. Karşılıklı aldanma ve aldatmalarla sürüp gidiyor bu dünya. Sanatçılar bizi eğlendiriyor, biz onları ödüllendiriyoruz. Şöhret ve onun gerek moral gerek maddi getirisi bu sömürünün merkezi.
Gelelim din sömürüsüne ve bu sömürünün gitgide yaygınlaştığı dünyamıza. O kadar ki adım başında rastladığımız bu tipler git gide artarak sıradanlaşarak, gerçek inanç erleriyle bu tipler karışarak, giderek birbirinden ayrılamayacak hale gelmiştir. İçlerinde siyasi parti liderlerinin de olduğu bu tipler irili ufaklı olarak aramıza karışmıştır. Bize düşen onları tanımak ve ayıklamaktır. Adam başlangıçta güzel söylemlerle -belki de iyi niyetle- girişmekte ama zaman içinde şekil değiştirmektedir.
Benim çok yakından tanıdığım bir kişi dindar kimliğiyle yıllar önce bir vakfa üye, sonra başkan olmuştu. Aradan az bir zaman geçti, bu kişi bir cami derneğine başkan oldu. İki kuruluşun başkanı kendisi olduğu için caminin mülkiyetini vakfa devretmesi zor olmamıştı. Yıllar geçti bu vakıf bir TV kurdu. Bu TV caminin müştemilatındaydı. Dernek ve vakıfların TV kurmaları yasaklanınca adam TV yi evine taşıdı. Tuttu bu TV yi ranta çevirdi. Bir dönem sağcı partilerden yardım alamadığı için sol partiye angaje oldu ve beldenin aynı sol parti tarafından kazanılmasını sağladı.
Caminin alt katlarını yüksek ücretle kiraya verdi. Vakfın yönetim kurulunu değiştirdi. Vakfı aile şirketi haline getirdi. Kısa bir zaman önce öldü. Şimdilerde caminin istimlaki söz konusu. Arkada bir alanı belediye istimlak etti ve camiye tahsis etti. Eski cami yer ve binasına 4 milyon istimlak bedeli verdi ama vakıf kabul etmedi. 11 milyon istiyor. Yeni camiyi kurulan dernek yapacak. Rahmetlinin çocukları davayı sürdürüyor.
İki örnek de parti liderlerinden. Biri milliyetçi, biri dinci iki parti lideri partililerden topladıkları gelirleri yabancı bankalarda kendi hesaplarında tuttular. Öldüklerinde mirasçıları paralar üzerine kavgalar yaptılar.
Bizde doğru dürüst dünya şampiyonluğu görmeyen takımlarımızdan birinin teknik direktörü 100 bin TL aylık alıyor. Kimse ona bu parayı hak edip etmediğini sormuyor, hatta tartışmıyor bile. İşte bu da bir sömürü örneği.
Ama en kötüsü sizce hangisi? Ne spor ne siyaset ne de sanat adına yapılanı. En kötüsü mukaddes değerlere bağlı istismar. Çünkü dini değerler bu sömürüyü kaldıramaz. ’Allah’ın dinini az bir bahayla satanlar’ durumun düşenler ahirette bunun hesabını vereceklerini düşünmüyorlar mı? Üç günlük dünyayı ebedi saadetlerine feda ettiklerini anlayacak idrakleri körelmiş mi?
Birer örneğini verdiğim bu sömürü olayları artık adım başı rastlanır oldu. Daha nereye kadar artarak gidecek bu sömürü. Artık buna bir dur demek zorunlu. Gerçekleri halı altına süpürmeden ortaya çıkaracak bir çağrı yapmak gerekecek.
Bu sorun giderek kangrenleşti. Ortaya çıkanlar da kısa zaman sonra unutuluyor, ama istismarcılar faaliyetlerini sürdürüyor. Saadet zincirleri her alanda kuruluyor. Efkâr-ı umumiye konudan habersiz. Herkes susuyor. Gerçekleri kimse açıklamıyor.
Bakalım daha ne kadar sürecek bu yanılgı? Bunları kimse uyarmayacak mı? İsrafil’in surunu mu bekleyeceğiz yoksa?
Ahmet Kemal
Kayıt Tarihi : 22.7.2013
YORUMLAR
Din bilhassa İslam dini, hiç bir partiye hizipe vakıfa, kişiye bağlı olmamalıdır.
İslam yegane hayat sistemi olarak gönderilmiştir.
Bir nevi insanlığın anayasasıdır
İnsanımız aldatılıyor, aldanmayacaksın arkadaş.Dinini kaynağından öğreneceksin ki aldanma
Her hangi bir vakfın, cemiyetin, tüzüğüne bakacaksın...Gerçekten İslam`a göremi yapılmış , İslam o kurumda anayasami yoksa beşeri sistemlere yamamı yapılmış.
Beşeri sistemlerin müsaade verdiği kadar hareket alanı verilen parti pırtı cemiyet vakıf her ne varsa, hepsi İslam`a zarar vermektedir.Milleti dinden soğutmaktadır.Buyurduğun gibıl iyi niyetle kurulmuş olsa bile zaman içinde bağlı olduğu sistemin potasında eriyip gidiyor.Günümüzde Din beşeri sistemlerin bastonu olarak kullanılıyor.İslam alemide buna dahildir
Ve netice dinsizlere malzeme oluyorlar.Bu bağlam´da derim ki; Sadri İslam`a göre yaşamak cemaatlaşmak lazım...Peygamberimizin hayatı yegane örnektir
Selam ve dua ile
Mustafaoğlu İlyas tarafından 10.9.2023 15:09:23 zamanında düzenlenmiştir.
İsmail bey güne dair yazınızı bu merakla okudum, ama yazınız aynen kurbağanın etsene dendiğinde ağzıma su kaçıyor ötemiyorum dediği gibi konunun etrafında dolaşmanıza rağmen bir türlü noktayı gediğine yerine koyamamışsınız. Zaten bu durum da koymanız da mümkün değildir, hele hele yazınızdaki; şu "...Efkâr-ı umumiye konudan habersiz. Herkes susuyor..." cümlenize şaşırmadım desem yalan olur. Bu cümleyi gerçekten inanarak mı yoksa hulusi bir kalp ile saf düşüncelerle mi yazdınız çok merak ediyorum. Yapmayın etmeyin ne olur birilerine payanda perde olmayın bunları bu ülkede bilmeyen mi var... Kendi halinde bizler biliyorsak bu konuları herkesin kesin bildiğini de herkes biliyor esas sorulması gereken konu acaba neden susuluyor. Esas bilinmeyen bu husustur. Kalemin daim olsun. Esenlikler diliyorum.