- 507 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
NEZARETHANENİN DUVARI
MAZİYE YOLCULUKLAR–263
Öğretmen okulunda okuyor, okul saati dışında matbaada çalışan işçiydim.
Kâhta’dan, Adıyaman’dan, Gölbaşı’ndan, Şambayat’tan, Çelikhan’dan ve başka yerlerden Besni’de yeni açılan Öğretmen Okuluna gelmiş çoğu maddi durumu iyi olmayan çocuklardık.
Çok sevdiğimiz Osman Durmuş öğretmenimiz Ömer Sarıkaya isimli arkadaşımıza sormuştu:
- Ömer, senin kafan niçin çalışmıyor?
Ömer hepimizin halini özetleyen cevabını Adıyaman şivesi ile vermişti:
- Hocam! Hocam! Sabah bulgur! Öğle bulgur! Akşam bulgur! Sen söyle bana bu kafa nasıl çalışsın? İçimiz dışımız bulgur olmuş!
Çocukluğumuzda koca kazanlarda bulgurluk buğdayı kaynatır, dama sererdik. Sonra da bulgur değirmenine götürürdük. Bulgur ve simit (ince bulgur) çuvallara dolardı. Kilo işi bulgur bilmezdik. Okula gelirken bolca bulgur ve simit getirir, yerdik. En ucuz ve kolay yemekti…
Beni 17 yaşında, Besni’de afiş asmaktan polis nezarethanesine attılar. “ZAM ZAM UCUZLUK NE ZAMAN” Afişiydi. Üç öğün bulgura isyan afişiydi. Nezarethanenin duvarı yazı tahtasına dönmüştü.
71 yaşına geldim. Bir cümleyi unutmadım:
- Burada Allah yoktur, peygamber tatile gitmiş…
24 saat çocuk yaşta gördüğüm işkence, duvara o cümleyi yazan kişinin haklılığını göstermişti.
- Nezarethanede Allah korkusu yoktu… Peygamberden utanma duygusu çöpe atılmıştı.
71 yaşında dün çarşıya gittim.
Berber saç tıraşına yine zam yapmıştı.
Benzine, mazota her zam geldiğinde makasa da zam geliyor.
Bizim berberin makası benzinle mi mazotla mı çalışıyor diye baktım. Normal berber makasıydı. Ne mazot ne de benzin deposu vardı.
Benden aldığı parayla beş makas alır. Beş makas on yıl kullanılabilir…
Berber dükkânında çıkarken nezarethane duvarı yazısı hemen aklıma geldi:
- Bu ülkede Allah yoktur. Peygamber tatile çıkmış...
Maydanoz, atom marul, kıvırcık marul akşamdan yine zam yemişti.
Yaz günü domates, biber yine zamlanmıştı.
Şeftali, elma, üzüm zamlı etiketleri ile bana sakın yaklaşma diyordu.
Mahallemizin marketinin sahibi bağ bahçe sahibidir. Serası vardır. Ayrıca sebze halinde kabzımaldır. Kendi üretiyor. Aracıya para vermiyor. Çalışan işçiler sigortasız. Asgari ücretten az yevmiye veriyor. Tarımda kullanılan gübre ilaç vs satan işyeri de var.
Bir de telefonunda işyerlerindeki işçileri izleyen kamerası var. Tanıdık olduğum işçiler, kamera ile izlendiklerini söylüyorlar…
Vergi veriyor mu onu bilemem.
Benden KDV kesiyor…
Her şeyi zamlı alıp marketten çıkarken nezarethane duvarı yazısı hemen aklıma geldi:
- Bu ülkede Allah yoktur. Peygamber tatile çıkmış...
Pazar daha ucuz diye Erdemli pazarına gittim. Sebze ve meyveler beş on lira manavdan daha pahalıydı.
Birinci kalite sebze ve meyveler yurt dışına gidiyor.
Depoların önünden geçerken paketleme yapan bayanları, üst üste konan kasaları burada çok görüyoruz.
Sebze ve meyve yetiştirmede ismi çok anılan bu ilçede pazarda kaliteli mala hasretiz… Yurt dışına gönderilemeyen mallar bize satılıyor.
Yurt dışına gönderilen malların fiyatının iki katına defolu sebze ve meyve alıyoruz…
Baba bize söyler misin biz kaçıncı sınıf vatandaşız?
Her şeyi zamlı alıp pazardan çıkarken nezarethane duvarı yazısı hemen aklıma geldi:
- Bu ülkede Allah yoktur. Peygamber tatile çıkmış...
Hanımın yaptığı listeyi alıp Şok markete girdim.
Marketlere her girdiğimde çalışanların elinde etiket, fiyatları yükseltiyorlar. Canımızın istediği malları değil, almak zorunda olduğumuzu sepete atıyoruz…
Gözlerimiz, gönlümüz her seferinde raflarda kalıyor…
Bize sabır tavsiye edenlerin yedikleri, giydikleri, harcadıkları lüksün de lüksü olunca sabır isyana, öfkeye dönüşüyor…
Her şeyi zamlı alıp marketten çıkarken nezarethane duvarı yazısı hemen aklıma geldi:
- Bu ülkede Allah yoktur. Peygamber tatile çıkmış...
On altı ay önce kiraladığım dairenin sahibi türbanlı bir edebiyat öğretmenidir. Sözleşmem tamamlanmadan zam yapacağının ayak sesini duyurdu.
Sözleşmem bitmeden aradım. Ne kadar zam yapacağını sordum:
- Acelen nedir? Bekle, dedi. Hükümet zam yapsın, o zaman karar veririm.
Aralık birde sözleşmem bitiyordu.
Yeni ev aramadım. Kiralar da sürekli yükseliyordu. Kiralar Ocak ayını beklemiyordu.
Mecburen bekledim.
Ocak ayı geldi. Hükümet kararını açıkladı; emeklilere yüzde yirmi beş zam yaptı. Ev sahibem zammı az buldu. Haziran ayına kadar yüzde altı yüz zam istedi. Haziran ayında evden çıkmamı istedi. Yüzde iki yüz gönderdim. Beğenmiyorsan mahkemeye ver, dedim. Haziranda çıkacağımı söyledim.
Haziranda Mersin’e dönmeye karar verdim.
Erdemli ilçesine torun bakmaya gelmiştik. Eylülde torun kreşe verilecekti.
Küçük diye torunu kreşe vermekten vazgeçen anne babası bir yıl daha kalmamızı rica ettiler. Kıramadık. Mersin’e dönme kararımızı erteledik.
Ev sahibime yüzde yedi yüz teklif ettim. Kabul etmedi. Yüzde bin istedi.
Nezarethane duvarı yazısı aklımdan çıkmıyor:
- Bu ülkede Allah yoktur. Peygamber tatile çıkmış...
Sahibinden com. Sitesinde kiralık evlere bakmaya başladım. Emlakçi parası vermemek için sahibinden kesemize uygun ev bakıyoruz. Sabah dört yüz-beş yüz ilan okuyorum. Akşamüstü dört yüz-beş yüz ilan okuyorum. Günlerce aramamız devam ediyor. Sahibinden diye aradıklarımızın çoğu da emlakçi çıktı.
Emlakçilerin verdikleri cevap:
- On beş bin kira, on beş bin bana, on beş bin depozite.
Erdemli ilçesine Ruslar doldu. Kiralar fırladı. Vicdanlar paraya kul oldu.
Emekli öğretmenim. Eşim ev hanımdır. Aldığım maaşı net yazıyorum:
- On bir bin, yirmi altı lira, doksan beş kuruş.
İsteyene e-devletten resmini çeker gönderirim.
Kiranın üstüne dört bin eklemem lazım.
Yemezsek, giymezsek, fatura ödemezsek yine maaşım yetmiyor…
İsyanlardayım. Öfkem volkana dönüşmüş. Dilimde Can Yücel öfkeleri günden güne çoğalıyor…
Nezarethane duvarı yazısı aklımdan çıkmıyor:
- Bu ülkede Allah yoktur. Peygamber tatile çıkmış...
Bu sabah sağlık ocağına gittim. Şeker ve kolesterol hastasıyım. Raporum var. Biten ilaçlarım Ebsensor, Galvus met ve Ator yazdırdım.
Eczaneye gittim. Önümde iki Suriyeli bayan vardı. İkisi de birer poşet dolusu ilaç aldılar. Bir kuruş vermeden kendi dilleriyle konuşarak çıkıp gittiler.
Dilimizi bile öğrenmeye tenezzül etmemişlerdi.
Reçetemi verdim. İlaçlarımı hazırladılar.
Eczanede çalışan bayan arkadaş:
- Altmış lira fark var, dedi.
Dayanamadım:
- Yine mi fark. Eczaneye fark kestiriyorlar. Maaştan farkı kesiyorlar diye hiç suçu günahı olmayan eczacı Leyla arkadaşa sitem ettim.
Leyla Kardeşe sordum:
- Suriyeli bayanlar benden beş kat fazla ilaç aldılar. Beş kuruş vermediler.
Leyla güldü:
- Onların ilaç parasını da fakını da devlet veriyor.
Güldüm sinirimden:
- Otuz yıl onların maaşından devlet prim kesti. Onlar benimle birlikte on sekiz ay Isparta ve Edirne’de askerlik yaptı.
Maziye gittim. Besni Emniyet amirliğine götürüp nezarethaneye attıkları gün aklıma geldi:
Nezarethane duvarı yazısı zaten aklımdan hiç çıkmadı:
- Bu ülkede Allah yoktur. Peygamber tatile çıkmış...
Halk Eğitim müdürlüğü, Milli Eğitim Müdürlüğü yapmış, otuz yıla yakın prim ödemiş bir emekli öğretmen olarak maaşım asgari ücretin altına düştü.
Kitaplığımda sekiz bin kitap var. Kitaplığımdaki kitapların dört beş katını okudum.
Beş kitabım yayınlandı. Hazırladığım on yedi kitap dosyası matbaacının masasında bekliyor…
Emekliyi enflasyona ezdirmeyeceğiz diye her gün bağıran yöneticiler, okuduğum kitapların binde birini okumayan yöneticiler maaşımı düzenliyorlar…
Emekli ve halk her gün limon gibi sıkılırken, nezarethane duvarı yazısı aklımdan çıkmıyor:
- Bu ülkede Allah yoktur. Peygamber tatile çıkmış.
Çocukken babamın bir sözünü hatırlıyorum:
- Oğlum! Allahtan korkmayanlardan, peygamberden utanmayanlardan uzak dur... Bal, kaymak havyar yer gibi yalan söylerler. Allah, peygamber diyerek halkı kandırırlar. Onlarda vicdan yoktur. İnsaf yoktur. Merhamet yoktur. Utanma duygusu yoktur. Acıma duygusu yoktur. Gözleri açtır. Dünyayı yutsalar doymazlar. Şeytana pabucunu ters giydirirler… Onların dini imanı paradır. Oğlum sakın ha sakın bu iblislerden uzak dur…
Baba ben uzak duruyorum da sırtında taşıyanlar sürüyle...
Allah’ım! İnsanların kalbini, beynini sensiz bırakma!
Per perişanız Allah’ım! Kullarına insaf, vicdan, merhamet nasip et!
Bu ülkede işimiz sana kaldı…
İmdat! İmdat! İmdat!
YORUMLAR
Mahmut Cantekin
Sağır sultan duydu. Bizi aç bırakanlar figanımızı duymamazlığa vuruyorlar...
Ahımız yerde kalmaz...