- 272 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Fareler ve Eczacı
-Bu bir anı yazısıdır-
Yirmi yıldan daha önce bir zamandı sanırım. Bursa’da, web site barındırma ve isim tescil vb. hizmetler sunduğum bir müşterim vardı. Eczacılık yapıyordu. Ayrıca iyi bir yazılım uzmanı olduğu için sıkça görüşüyorduk. Sanat ruhunu da dünyasına kattığından ortak alanlarımız çoktu.
Bir gün işyerini ziyaret ettiğimde, caddenin ortasında büyükçe bir süs havuzu gördüm. “Madem böyle bir havuz yapmışsınız, çalışan motorlar oksijen de üretiyor, içinde balık beslenemez mi” dedim.
Bunu tek ben düşünecek değilim ya, birkaç kez denediklerini belirtti. “Havuza yaşayabilecek türden farklı balıklar bırakıyoruz. Üzerinden bir gece geçiyor adeta uçuyorlar.” dedi.
Merakla, “Nasıl olur, havuzdaki balıkları kim alsın, kedi yakalasa bile hepsini tutamaz ki” dedim.
“Yok kedi işi değil bu, iki ayaklı farklı canlılar var, akvaryumda yaşamaz bunlar, tavada pişirip yiyorlardır” diye cevap verdi.
Ne diyeceğimi şaşırdım. Buraya kadar mı düştü insanlar, mide, nefis ve haz odaklı bir yaşamdan ortak bir anlayışı nasıl üretebilirdik ki?
Laf lafı açıyor işte. Yazılım çalışmalarından bahsetti. Türkülerin kulağını çınlattık derken eczacılık mesleğiyle ilgili olumu- olumsuz tespitlerini aktardı. “Bir şey anlatayım da nelerle uğraştığımızı gör” diyerek konuyu değiştirdi.
-Bir akşamüstü eczaneme müşteri geldi. Lüks çantalı, kravatlı, takım elbiseli, memur tıraşlı bir beyefendi. Bakan veya bürokrat zannedersiniz. Selamlaştık ve nasıl yardımcı olabileceğimi sordum.
-Eczacı Bey, evimize fareler dadandı, nasıl bir ilaç önerirsiniz?
-Bizde fare kapanı olmaz, fare ilacı hiç olmaz, birkaç çeşit fare zehiri var, tarifine uygun şekilde
farenin dolaştığı yerlere bırakınız. Çocukların ve evcil hayvanların ulaşamadığı yerler olsun.
Bu diyalogdan sonra, bir paket fare zehrini alarak gitti. Bir hafta geçtikten sonra, işten dönüyor olacak ki, aynı görüntü ile tekrar uğradı ve sordu:
-Eczacı Bey, tarif ettiğiniz gibi yaptım. Bir haftadır fareler görülmüyorlar. Zehri yemişler midir acaba?
diye sorunca, mesleki deneyim ve yetkimizin dışında bir soru yöneltildiğini anladım. Müşteriye de kırıcı olmamak için mantıklı ve ikna edici bir cevap vermek gerekiyordu:
-Beyefendi, sattığımız her ilaç ve yardımcı malzemeler; bakanlıktan izinli ve ruhsatlıdır. Ve ecza depolarından tedarik ederiz. Sattığımız her ürün yasal bir izin ve prosedür dahilinde müşteriye ulaşır.
Ne tür etki yaptığını, olumlu ve olumsuz yanlarını, içeriğini biliriz, bilmek zorundayız. Bazen hekim yanlışlıkla ilaç dozajını yüksek yazabilir, şüphelendiğimizde bizzat hekimi arar bilgi alırız. Fakat bir hastanın veya farenin ilacı içip içmediği konusunda fikir yürütemeyiz. Ancak içilmiş bir ilaç veya zehir konusunda açıklama yapabiliriz. Bu sizin sorduğunuz soruya bir veteriner dahi cevap veremez.
hayvan psikolojisiyle ilgili bir durum bu. Kameralı bir sistemle ancak tespit edilebilir.
Zehiri yemişseler ve içiniz rahat değilse, bir paket daha satın alabilirsiniz” gibi uzunca bir açıklama yaptım dedi.
Ne yapsın eczacı abimiz, çalışmadığı bir yerden soru gelse de altında ezilip kalmamış. Mesleki deneyimini de katarak bilgece bir cevap vermiş. Bazen insanlar cevabını bildikleri soruları da sormaktan haz duyarlar, noter gibi bir onaya ihtiyaç duyarlar. Endişelerini de paylaşacak ortak bir dost ararlar. Alışveriş merkezi ile mahalle bakkalının farkı budur. Bakkal size daha yakın ve yol gösterici davranır. Gelip geçici bir müşteri olarak görmez. Bilmediği bir konuysa da bilene yönlendirir.
Fakat sorulan soru, fare ile zehir arasındaki bir olay olunca, masa başında, işyerinde çalışan bir eczacı
bilim ve pozitif gerçeklik dışı bir yorum ve varsayımla müşterisini yanıltamazdı. Bir avukat arkadaşım anlatmıştı. “Bazı müvekkiller, gerçeği, doğruyu söyleyince alınıyorlar. Onlara tatlı masallar anlatıp para kazanmak istemiyorum.” demişti.
Dil, usul, uslûp, mimik, ton, yol, yöntem, terkip ve kıvam önemli tabi. Siz doğruyu eğip bükmeden samimice söylersiniz de, yalanla yoğrulmuş bir hamur, ateşe dayanacak mı?
“Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” kutsal beyanı karşısında toplumsal, siyasal, kişisel ve ticari ilişkilerimizin nasıl bir yöne evrileceği; bizim algı, muhakame ve tutumuza bağlı.
Son söz olarak; eczacılarımızı sevin, onlar bizim yerel ilaç danışmanlarımızdır. Hekime soramadıklarınızı da sorabilirsiniz. Fakat onları böyle fareyle, zehirle, farenin beslenme alışkanlıklarıyla uğraştırmayınız :)
05.09.2023
Ali Rıza Malkoç
arm.web.tr
Yazının Linki:
YORUMLAR
İlginç ve güzel bir anı paylaşmışsınız.Güzel anlatımınızı tebrikler.
Saygılar ve selamla...
Ali Rıza Malkoç
"özlem yüklü anıların izinde " adlı kitaptır.
Hatıra geldikçe, yeni anılar yazmaya devam ediyorum.