Bir Rüyaydı, Geldi Geçti... 🥀`🕊️
Yürüyoruz her gün adım adım belki de koşar adım.
Dur durak bilmeden geçiriyoruz zamanı.
O trene binsende binmesende hızına yetişmek ne mümkün.?
Yaşıyoruz işte zamanı,yaşamak aslında bana göre bir rüya.
Başlamışsın ve bitmiş,gelişme bölümünü hiç yaşamamışsın gibi.
Sanki ölüme 5 kal’a her gün her saat her dakika bitmek bilmeyen bir yolculuğa çıkıyoruz.
Tevfik Fikret der’ki; en sakin yolculuk,uykudur.
Bazen bırakmak istersin kendini ve bırakırsın o yolculuğa, ihtiyacın olsada olmasada.Dinlenmek için dalarsın,bazende kopmak istersin hayattan bir müddet,uyumak istersin.
Yarı hayal yarı gerçeklik sunar, anlam veremezsin.
Her insanın takılı kaldığı birşeyler var hayatta ötesine geçemediği,gerisinde bırakamadığı.
Sanki her gün her gece tekrar tekrar bir mahkum gibi provasını yapıyor, teslim oluyormuşuz.
Savunmasız kalıyoruz zihnimizdekilerle, mücadele şansımız yok daha doğrusu muhakeme ile başbaşa kalıyoruz. Kaderini önceden görüyormuşun gibi izliyor yada sana uyarılar sunuyor yarı ölüm yarı hayat gibi.Uykuda bir ölüm değil mi.?
Ölümle yaşam arasında kalıyor vermen gereken bir mücadele varmış,müdahale şansın yok ama sadece izle der gibi.
Gece karanlığında birden gözlerini kapatıp daldığında asıl o zaman başlar, hayal ettiğin ne varsa yada unutmak istediklerin..Teslimiyet başlar gözlerini kapattığında ve perde açılır gibi .Bazen uçurumlardan diplere en derinlere doğru,kayalara çarpa çarpa düştüğünü hissedersin.
Derinlere dalıyor,bazende kanadın varmış gibi huzurla uçuyorsun.
Bazen ıssız ormanlar yemyeşil ağaçlar, kokusunu hissettiğin hasret kaldığın çiçekler görünür en güzel portreler hâlinde kusursuz bir tablo gibi.
Patika yollardan geçersin nereye gittiğini bilmeden.Hayal ettiğin ne varsa en güzel zannettiğin günlerinin, aslında kabus olduğunu farkettirmeden gelecekten mesajlar verir.
Rengarenk düşlerine karanlık çöker, hayat gibi..Ölüm gibi, var yada yok gibi...Cevapsız sorular oluşur beyninde,anlam veremezsin.
Bazı uykularında ise,kapkaranlık mahzenler beliriverir ve orda bir yerlerde durur,yarı insan yarı şeytan anlık simâsı değişir en sevdiğin insan.
Kimi görmek istemezsen ya o gelir, yada görmek istediğin gelir şeytani sıfatıyla.
Ve bakmışsın ki o,
anlam veremez korkmaz ürkmezsin de, öylece bakarsın endişe dâhi etmeden.
Kalbin dur, beynin uyan der.
İnsan sevdiğinden kaçar mı? der, uyanmak dahi istemezsin.
Elini uzatır sana; düşünmeden el verirsin uzaklaşır, gecenin karanlığında kaybolur gider.Tekrar tekrar gelir yeniden kaybolur gider.
Var gibi yok gibi anlık görünür bir anda kabuslar çöker nefes nefese kalırsın.Elinden birşey gelmez ama kalkmak istersin uykundan bedenine yansır çırpınışların..
Ve uyan diyor bir ses..
Uyan diyor bir el, endişeli bakan gözlerle.
Uyan diyor..Uyan;kabustu o geçti..Uyan...
Bakıyorsun sana bakıyor telaşla ben varım der elini tutar, geçti der..
Evet geçti.
Yara idi geçti.
Yalan’dı geçti.
Hatay’dı geçti..
Hayatının içine etti, ama geçti..
Ama öyle,ama böyle geldi geçti...
Çok şey var anlatılacak birini anlatsam, digeri yarım kalacak.
Neresinden başlasam bilemedim.
Sen duydun mu sustuklarımı..?
Duyamazsın...
Duymadın’da...
Duyma’da...
Herşey geçti.
Geç oldu, ama geçti..
YORUMLAR
Gerçekçilikten ve usulden uzak yaşanan muhabbetler en hafif esen rüzgarda bile uçup savrulabiliyor. Sevdiğinizi sevdiğinize söyleyiniz buyurulmuş. Öncelik dahi belirtilmemiş. Uygun şartların oluşması yeterli görülmüş. Muhabbeti izhar etmek onun şartlarından sayılmış. Böyle netlik gerektiren bir konuda taraflar gerçekçi olma şartlarını yerine getirdiği ölçüde yol alır, şartları yerine getiremediği ölçüde ise yolda kalır. Usulsüz vusül olmaz denir. Aslında sorun gönüllerde değil onu usulünce yönetemeyen akıllardadır. Bu da tecrübe ister. Yada iyi niyetli tecrübe sahiplerinin desteğini.. Kalpte ve hayalde yaşanan orada kalır. Gözler ise bazen birşeyler söyler ama görene, köre ne. Elde kalan tek şeydir sevdiğine sevdiğini söylemek. En gerçekçi yaklaşım budur. Sonuç olarak sustuklarınızı faniler duyamaz ve sizi gereğince anlayamazlar. Anlamaları için yardımcı olmanız gerekir. İnsan acizdir ve bu sebeple hayat müşterektir. Güçlüymüş gibi davranıp gönlün karanlık köşelerinde ıstırap çekmek yada insanın bunu kendine reva görmesi doğru değildir.
Bu arada çok güzel yazmışsınız. Akıcı ve anlam dolu.. İletişimsizlikle arafta kalan bir insana duyguların açtığı yaraları harika yazmışsınız. Yazının ana karakteri Ben'e tavsiyem kızan, eleştiren ya da cezalandıran değil toprak gibi olmasıdır. Çünkü kızan da eleştiren de cezalandıran da birileri bulunur ama Ben'i huzura erdirecek olan toprak gibi olmaktır. Dağlar yükü sıkıntı dahi verseler yutmaktır. Bağrında yaraları yakmaktır. Sadrında acıları pamuk şekeri gibi tad eyleyip eritmektir. Hüner toprak gibi nötr kalabilmektedir. İster anlasınlar ister yüz çevirip gitsinler hep aynı noktada kalabilmektedir. Ne gidene üzülmeli nede gelene sevinmelidir. Hepsi imtihan..
Saygı ve selamlarımla