- 363 Okunma
- 4 Yorum
- 2 Beğeni
CANKUŞ
“Atladım Cankuş’a sana geliyorum abi. Seninle konuşmam lazım. Müsait değilim falan da deme hakkın yok. Atacağım seni arkaya, dağlara çıkacağız. Ben konuşacağım sen dinleyeceksin. Tamam, benden büyüksün ama sözümü kesme hakkın da yok.”
Cankuş dediğimiz bir motor. Arkadaşım beni evimden alır. Atlarım cankuşun arkasına. Dağlara, ovalara çıkarız. O anlatır, ben dinlerim, ben anlatırım o dinler. Geçmişimizi geleceğimizi konuşuruz. Bazen kahharlarca güler, bazen de yağmurlara inat ağlarız.
Geldi.
Bir tepedeyiz. Akşamüzeri şehri seyrediyoruz. Işıklar titriyor. Ya sıcaktan bunalmışlar ya da Eylülün sonunda üşüyorlar. Bir sigara yaktı. Derin çekti uzun üfledi.
“Beraber olduğumuz da hayatlarımızdan parça bölük bahsettiğimiz olmuştur. Bu gün baştan başlayacağım.
“Abi biz iki kız, bir erkek üç kardeştik. Ablalarım yuvarlak yemek sofrasının ortasına koydukları gazlı lambanın ışığında ders çalışırlardı. Ben okumayı sevmezdim. Küçücük penceremize sızan sokak lambasının ışığında hayaller kurardım. Babam evde olmazdı. O çapraz kayışını taktığı kahverengi üniformasıyla gece bekçisiydi. Annem: “ sen adam olmayacaksın. Bize bakacaksa işte bu kızlarım bakacak” derdi. Umursamazdım.
Günler geçti. Devran döndü. Ablalarım okudular. İkisi de devlet memuru oldu. Babam beni bir ustanın yanına çırak verdi. Elektrikçiliği öğrendim. Daha sonra sıhhi tesisat ve diğer arızalı işler… Anılır bilinir usta oldum.
Babam öldü. Annemi yanıma aldım.
Yine gün oldu, devran döndü. Annem hastalandı. Önceleri bunama şimdilerde alzaymır denilen hastalığa yakalandı. Çok zordur böyle hastaların bakımı. Daha sonra yataklara düştü. Eşim:
“Ben bakamam kızları baksın” dedi.
Ablalarımı aradım:
“Ben çalışıyorum yılda yirmi gün iznim var. Yoruluyorum izin mi yapayım yoksa anneme mi bakayım? İnsaf yahu sizde hiç acıma duygusu yok mu?”
Diğer ablamı aradım:
“Gelirim gelmesine da kardeşim. Biliyorsun enişten çok titizdir. Bir yumurtayı dahi pişirmesini bilmez. Ben onu bırakır gidersem sinirlenir aile düzenimiz bozulur.”
Üç sene baktım anneme. İlaçlarını verdim altını temizledim.
Hastalığı arttı annemin. Vücudunda yaralar çıktı. Araya tanıdıklar koyduk hastaneye kaldırdık. Doktorlar:
“Anneniz 87 yaşında. Yaralarının tedavisi çok zor. Biz gerekeni yaparız. Ama annenize bir şey olursa bizleri uğraştırmayın. Bir muvakkat name imzalayın.
“İmzaladım.
Şimdi annem amaliyat sırası bekliyor
"Abi annem yaşar değil mi?"
Bazı soruların cevabı yoktur. Ya da sorunun soruluş şeklinden verilecek cevap bellidir.
“İnşallah” Dedim “İnşallah…”
Beni eve bıraktı. Bastı cankuşun gazına. Çekti gitti.
Şimdi onun duygularını düşünüyorum. Daha sonra da aklım ötanaziye takılıyor. O konulara girmeyeye hakkım ne de bilgim yeterli değil.
Ne diyeyim?
ALLAH BİLDİĞİ GİBİ YAPSIN…
YORUMLAR
Zor gerçekten yaşananlar hayırlı evlat olmak hiç bir bahanenin arkasına sığınılmadan anne babaya yardım yapılınca daha anlamlı... Öf bile denmeyecek anne ve babaya Kur’an iradesiyle... Kutlarım yürekten abim...
Bedri Tokul
Hiç bir yazımı yorumsuz bırakmaz, denilmesi gerekenin en güzelini söylersin.
Sağ ol var ol...
Valla helal olsun arkadaşına.
O durumdayken bile annesinin yaşamasını istiyor.
Kızlar ana babasına bakar diye bir kanı var.
Demek ki bazen olmuyormuş.
Allah sonumuzu hayır etsin abi.
Allah ölümün bile hayırlısını versin.
Selam ve saygılar.
Kel'den öptüm abi.
Bedri Tokul
"Annem ölmez değil mi"
Allah herkeze böyle evlat versin
Gardaş sağ ol..
Bedri Tokul
...Ve ilk anlamlı yorumu da sen yaptın.
ALLAH SENDEN RAZI OLSUN...