- 301 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
KOKOLOJİ TESTİNDE KEDİ DEDİYSEM DE GERÇEK BİR KAPLUMBAĞAYIM BEN
KOKOLOJİ TESTİNDE KEDİ DEDİYSEM DE GERÇEK BİR KAPLUMBAĞAYIM BEN
Bir arkadaşımın kokolojiye meraklı bir arkadaşıyla tanışmıştık yıllar önce.
Balkonda oturup çayımızı yudumlarken değişik sorular sormuştu. İlk kez duymuştum Kokoloji kelimesini. O, insanları testlerden geçirerek tanırmış, bilinçaltı yöntemiyle kişiye kendini tanıtırmış.
Elime verdiği kalemle kâğıda cevapları çiziyorum. Resim yapma kabiliyetim de hiç yok. "Olsun" dedi, "ben resme değil, resimdeki mantığa bakıyorum.
Verdiği anahtar kelimelerle bahçeli bir ev çizdim. Çiçeklerin, ağaçların konumu benim nasıl bir evde yaşamak istediğimden çok, hayatta neye önem verdiğimle ilgiliymiş. Boğa burcu için en önemli duygu "güven", "güvenlik" çıktı yorumunda.
Bir sorusu da "Eğer bir hayvan olmak isteseydin ne olurdun?" hiç unutmam, daha önce böyle bir soruyla karşılaşmamıştım çünkü. Tereddütsüz kedi dedim. Bir de heyecanlıyım ki sanki üniversite sınavına girdim. Cevaplarım doğru mu, sonuç ne çıkacak, tahmin edemiyorum. Aklımda kalan kısmıyla kendini korumak için arada tırnaklarını gösterse de kedi munis ve sevgi karşısında yumuşacık.
Aradan yıllar geçti. Birkaç kez oturup sohbet ettiğimiz o kişinin adını bile unuttum. Şimdi sorsa kedi olmayı istemek yerine kaplumbağa olduğumu söylerim.
Aradaki fark şu, o yıllarda sevgi ve güvene dayanarak yaşıyordum, beni en iyi kedi temsil edebilirdi. Şimdi tam olarak bir kaplumbağayım. Evi sırtında, istediği yerden istediği yere kolayca gidebilmesine rağmen sabit bir yerde. Yavaş adımlarla sağlam ilerleyen ağır ve ağırbaşlı bir insan.
Kabuğuna çekilince anlıyor insan kendini. Kabuğuna çekince dinliyor insan kendini. Kabuğuna çekilince tanıyor insan kendini.
Fablda tavşanla kaplumbağa yarışırsa yarışsın, gerçek bir kaplumbağa kendinden emindir ve kimseyle yarışmaz.
Hamiyet Su Kopartan ✍️
31.08.2023
YORUMLAR
Aa!.. Bir kaplumbağa daha gelmiş. :)
Ne kadar fablda bizi tavşanla yarıştırsalar da giden gitsin, geçen geçsin, uçan uçsun; bizim ayağımız yere bassın yeter. Yaşadığımız ânın farkında olmak, hakkını vermek bize yeter.
Öyle çok bir dünyalık derdimiz de yoktur; alan alsın, satan satsın. İcabında başımızı sokacak bir kulübe bize yeter; yeter ki yağmurda ıslanmayalım, güneşte yanmayalım.
Bence Sinoplu Diyojen de bir kaplumbağa idi. Atina sokaklarında bir fıçı içinde yaşamak yetiyordu onu. Bununla birlikte kocaman bir yüreği vardı. Öyle olmasa; günün birinde önünde duran ve "Dile benden ne dilersen." diyen Büyük İskender'e; "Gölge etme, başka ihsan istemem!" diyebilir miydi?
Öyle işte! Bizim de bir yanımız Diyojen, bir yanımız kaplumbağa... Gölge etmesinler bize, başka bir beklentimiz olmaz kimseden.
Güzel bir yazı.
Kediler uysal olurlar ama veteriner kontrol ü olmadan evde besleyenler bayağı risk altındadır.Bu hayvanlar tüyleri tehlikelidir.
En iyisi kaplumbağa yazmak ağır hareket eder.
Bunların eskiden bağlarda çok idi.
Ben de kuş olmak isterdim, öğretmenim sorduğunda.
Necdet Hocam nasıl.
Epeyden beri göremiyorum.
Selâm ve sevgilerimle, başarılar diliyorum.