Şizofren
Dünya bize ayrılmış rollerle dolu.Siz nasıl biri olmamı isterdiniz?Bir defasında F.Nietzsche olmuştum .O akıl almaz baş ağrılarının nedenlerini hissetmek kolay olmamıştı .Evrensel ahlak yasasına karşı olup kendi ahlak yasamı kurdum.Üzerine bir sigara tüttürdüm.Zerdüşt’ün mağarasına uğradım.Her insanın bir sığınağı(mağarası) vardır ; dinlendiren, geliştiren, iyileştiren, derinleştiren.Sahi insanlar neden kalabalıklarda biraz da olsa mağaralarına girmeyi tercih etmezler?
Sheakespeare"nin kaçıncı perdesindeyim?Hiç unutmam dostlarım bir kez Napolyon Bonapart olmuştum.Avrupa’nın tarihini değiştirip Monarşizmi alt üst etmiştim. Duyduğum gururu, kendime bile itiraf edememiştim.Genç Werther’in Acılarını yedi defa okumuştu .Onu geçmeliydim ve sekiz defa okudum.Sezar’ a olan hayranlığını kıskandım ve o gece, gündüz olana kadar içtim.
Bir defasında Karl Marx kılığına girmiştim."yazdığım kitap içtiğim tütünün parasını bile karşılamıyor" derken cebimden çıkan son kuruşları saydım.Emek- değer teorisini yeniden formülüze ettim.Daha iyi bir yaşam mı eşit bir yaşam mı?Bu ikisi arasında dağlar kadar fark var.Eğer ben Marx isem ikincisine yönelmeliyim ki rolüme sadık kalmalıyım.Ah Marx , evet ben Marx aslında katı bir materyalist miyim hep? Yoksa eşime şu sözleri nasıl yazardım:"Dünyada çok dişi var, kimileri de çok güzel ama ben, her bir hattı, hatta her bir kırışığı bana hayatımın en büyük ve en tatlı anılarını hatırlatan bir yüzü bir daha nerede bulabilirim’’
Doğru ya size Beethoven olduğumdan bahsetmemiştim.Çok bunalımlar yaşadım Beethoveniken.Sağır oldum.Hayatın acımasızlığını gördüm.İntihar teşebbüsünde bulundum ama beni iki şey durdurdu: Erdem ve sanat.Aslında biraz egostim ve belkide yaşam bana empati yapma şansı tanımadı fakat
kendimi insanlığın bir hizmetkarı olarak görüyorum .Yeteneğim , insanlığa borçludur ve bu düşüncemle ve bu tutkumla çalıştım.
Ha şimdi bir de Vincent van Gogh olayım da görün siz!Yaşadığım dönemde anlaşılamadım buna gerek varmıydı bilemiyorum.Yaşadıklarımı ve gördüklerimi madem size anlatamıyorum, o zaman gördüklerinizi ve yaşadıklarınızı da dinlemek istemiyorum. Yalnızlığın en çok anlaşıldığı bir an olabilir.Tuhaf bir dünya,insanları ve doğayı resmederken saatlerce izledim ve onların duygularımın içinden geçmesine izin verdim .Belki de bundan dolayı " deli" diye anıldım.
Bir roman kahramanı olmayı unutuyordum az daha.Evet Martin Eden’im ben.Sosyal ve sınıfsal çelişkilerin olduğu bu dünyada bir yoksul olarak işim zordu ve hatta aşık olmam bile zordu ama direndim, yazar oldum.Fakat amaç nedir ki?Bir anda herşeyin anlamsızlaştığı şeye odaklandım ve ölmeyi tercih ettim.Ben kendi beğenimi insanlığın ortak yargılarına göre şekillendiremem. eğer bir şeyi beğenmiyorsam beğenmiyorumdur deyip kendi çizgimi özel kıldım.
Şimdi sırada, bir saniye doktor bey!Şimdi sırada ,nasıl desem içim içime sığmıyor.Bana ayrılan zamanda bir çok kişi oldum zamanım bol olsaydı;Nar çiceklerin açılışından Güneşin feth edilişine uzanan tablonun sahibi olacaktım.Ben bazen çok kişi olurum; kendime ulaşmak ve kendimi dışarıdan izlemek için ve vücudumda yine soğuk bir iğne.Hamurlaşan düşüncelerim, kendisini sonsuz bir vadide dinlenmeye bırakıyor ve kendimi odam ile gökyüzü arasındaki mesafeye bırakıyorum ve ben artık çok değilim.Renklerden, şiirlerden , kavramlardan uzağım , affedin beni!