- 341 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
ŞİİR SARNICI (E-DERGİ) 18'İNCİ SAYI GİRİŞ YAZISI
Sessiz sedasız bir yolculukla on sekizinci sayıya ulaştı Şiir Sarnıcı (e-dergi). Ne bir yardım aldı şiirin ustalarından ne destek aldı edebiyatın önde gelenlerinden ne de bir gazete köşesine konu olup deşelendi sağı solu. Olsun, sessiz ve derinden hedefine ilerleyen şirin bir yolculuk bizimkisi. Emeğin yem olmasını engellemek ve yazınsal sanatları popülizmden uzak tutmak uğruna başlattığım bu yolculuk, estetik biliminin verilerini ve sanatın temel değerlerini esas aldığı için çoğu bilindik edebiyatçının aynı kulvarda kesişmesini engelledi. İsterdim ki bilindik edebiyatçılarımız en azından şöyle bir kafasını kaldırıp bakmalıydı, ne oluyor diye. Hak vermeliyim elbette, dergimizde maddiyat, popülarite, taraftarlık gibi kavram ve türevleri barınacak yer bulamadığı için çoğunluğu amatör dostlarla kendi kendimize yetiyoruz. Her ne olursa olsun amacı aydınlanma, yolu aydınlık, estetik tavrı gelişkin, çevresine ışık saçma yeteneği olan herkese kapımız açıktır. Biliyoruz ki ayakları sağlam yere basan her dergi, bir gün olgunlaşıp edebiyat tarihine derin bir çentik attırmayı başarır; bu, olağan bir sonuçtur. Yakınma, yakınlaşmayı değil uzaklaşmayı getirir. Kimseye bir yararının olmadığının da ayırdındayım. Bu tür eleştirilerin, edebiyat dünyamızda olması gerektiği gibi anlaşılmadığından doğuracağı sonucu da kestirebiliyorum. Diğer taraftan olgu ve olayları açıkça belirtmek gerekir ki içinde bulunduğumuz çağın sosyolojisini ve psikolojisini doğru okuyabilsin edebiyat tarihçileri… Günümüz yazar-şairi de, edebiyat dünyasındaki görünmez katı çizgileri belleklerine kazısınlar ki zamanı geldiğinde çıkarıp üstüne hayıflanarak bir çizik atabilsinler.
Her ne kadar ideal bir dergi yayın ortamı oluşturmaya çalışsam da zaman zaman sıkıntılarla karşılaşıyorum. Okumanın yük algılandığı, yazı ve şiiriyle katkının ödün verme görüldüğü bir anlayışın içinden geçiyoruz. Dahası ne, neden ve kim için sanat ürettiğini henüz tanımlayamamış bir ortamla karşı karşıyayız. Sanatı, kazanç kapısına dönüştürme çabasında olan büyük bir çoğunluk var. Bulunduğumuz yer neresi, varmak istediğimiz yer neresi, bizim bu işin içinde işlevimiz ne; edebiyat dünyasında henüz karmaşık duran, aydınlanmayı bekleyen sorular dizgesi… Aydınlandıkça, kültür birikimi olgunlaştıkça, toplumsal bilinç kendi düzeyini buldukça bazı taşlar yerine oturacaktır elbet. Bugün sabırlı olmak zorundayız. Çağı, insan odaklı okuyan bir kuşak geliyor; benim rahatlığım bundan kaynaklanıyor. Eleştiriden kaçınmayışım, derginin okunup okunmaması kaygısından uzak duruşum, çekinmeden olayları açıkça belirtmem; bir yerlere ya da bir şeylere bağımlı olmadığımdandır. Derginin maddi yanıyla ilgili sıkıntım olsaydı ya da bir öğretinin kurgu sarmalında olsaydım yukarıdaki tümceleri kurabilmem olası mıydı? Tabii ki deli cesareti değil benimkisi. Cesaret, bilgiden doğar veya doğru iş yaptığına inanmış olmaktan. Ayırdındayım bu tür yazılar; sıkıcıdır, bazılarının canını sıkarken bazılarını, duygularına rehberlik ettiği için sevindirir. Her ne olursa olsun, bundan sonra dergimde yakınmaya, eleştiriye ve sızlanmaya dönük tümceler çok elzem olmadıkça kaleme almayacağım; en azından dergi giriş yazısında şık durmuyor. Ne var ki herkesin görüp dile getirmediği sosyolojik durumu da gözler önüne sermek gerekir, eğer dürüst iş yapacaksak; daha doğrusu yaltaklık kavramını, bu ortamdan söküp atacaksak.. En doğru tutum, kendi işini olması gerektiği gibi yapmaktır. Ötesi, bizim ve bireyin yönlendiremeyeceği konulardır. Bireysel bilinç, özel durumlar dışında toplumsal bilincin çok uzağında olmaz. Bu yüzden eleştirirken de, yakınırken de kefenin diğer gözüne kendimizi de koymamız gerekir.
Dostlar, yeni bir çağ başladı ve gereklerini, siz isteseniz de istemeseniz de harfi harfine uygulatıyor. Sayısal uygulamalar, yapay zekâ ve öğrenen makinalar gibi sayısız teknik içeren bir bilgi kullanımı son hızla ilerliyor… Yapay zekâ, içinde olmayanlar için tasavvur edilemeyecek kadar değişik ve karmaşık bir dünya… Bilgisayarlar, sizin izin verdiğiniz sınırlar içinde işlem yaparken yapay zekâ bu sınırların dışına taşıp aşamaları öğrenen ve kendiliğinden işlem yapabilen hızlı bir tekniktir. Çok alana el atabilecek gizilgüce sahip bir bilgi kullanım yöntemidir bu. Dünya genelindeki internette yayımı olan tüm bilgileri tarayıp verileri önünüze anında koyabilecek kadar hızlı. Şu anda okuduğunuz dergi, blok ortamında yüz dört dilde okunabiliyor. Bu konu, yapay zekâ alanına girmese bile çok basit bir uygulama ve bunun gibi binlerce kolaylık sağlayan şanslı bir çağdayız. Sanatın ortak değerlerinde buluşmamıza engel değil, kolaylık sağlayan pek çok görüngü önümüzde yaşanmayı bekliyor. Şiir yazabilen, ressamdan daha iyi çizim yapabilen, oyun yazabilen hatta bunları oynayıp görüntüleyebilen bir teknikle karşı karşıyayız. Her ne kadar sanat tanımına uymasa da “Sayısal Sanatlar” diye isimlendirebileceğimiz yeni bir sanat alanı geliyor… Bizler, bugün bile dergi basılı mı olsun sayısal mı olsun tartışması içindeyiz. Tepemize indirilmek üzere olan bir balyozun altında uyur uyanık sayıklıyoruz. Bizi etkisi altına almış eski söylencelerin kapsama alanından kurtulmak gerek… Yeni bir bakışa, yeni bir dünya akışına doğru yol almak için gecikiyoruz. Hâlâ şiiri, şiir tanımlanamaz gibi bir mantığa hapsederken çağ almış başını gidiyor, makinalar şiir yazabiliyor, resim çizebiliyor… Şöyle tekniğin gelişim ve dönüşüm hızını düşündükçe, edebiyat fakültelerinde işlenen konu ve kapsamlarının, şiir hakkındaki ahkâmların; geçerliliğini yitirdiğini görür gibi oluyorum, umarım yanılırım.
Eleştiri, edebiyat dünyasında önemli bir konudur. Kişisel yorumlar da aynı değerdedir. Özellikle gelişim ve dönüşüm için çok değerlidir. Ne var ki eleştiriden toplum olarak anladığımız şey, övgü ya da yergiden ibarettir. Çoğu denememde belirtmişimdir; eleştiri en ucuz ve en değerli eğitim yöntemidir. Ayrıca en hızlı bilgi aktarım biçimidir. Pek çok adı belli kişi, biliyor ki her önüne geleni eleştirirse kolay erişebilirliğe alan açacak. Gözden kaçan bir şey var; deneyim ve bilginizi ne kadar kendinize, maddiyat uğruna ya da uygun makamlara saklarsanız, işte o kadar edebiyattın sanat yönünden uzaktasınız demektir. Deneyimlediğim için yazıyorum, ayrıca edebiyat tarihine geçsin diye özellikle belirtiyorum: Şiir Sarnıcı (e-dergi) 18. Sayıya ulaştı. Şiir hakkında büyük laflar eden, bienallerde ve uluslararası ortamlarda şiiri temsil eden şairlerin; dergi hakkında bir yorumunu, sözünü duymadım, e-postalarına gönderiliyor olmasına karşın. Hatta okuduğunu belirtir bir notunu… Acaba bunlar, neyi niye temsil ettikleri konusunda kendilerini sorguluyorlar mı? Kaldı ki Şiir Sarnıcı, magazinsel ve sıradan bilgilerin aktarıldığı bir yayın ortamı değil. Bu nasıl bir duyarsızlıktır bilmiyorum ama sanırım sosyolojik olarak okunması gereken, üzerinde ayrıntılı çalışılması gereken önemli bir görüngüyle karşı karşıyayız. Ayrılmışlık, bölünmüşlük, ego bir yana ama sanatın ortak değerlerinin vurgulanmaya çalışıldığı bir ortamda buluşmak zor olmasa gerek. Tabii ki derdimiz sanatsa!? Elbette bu; şiirden, edebiyattan ve sanattan ne anladığımızla, neyi amaçladığımızla ilgili bir durumdur. Sanırım bu konuyla ilgili kendi düşüncemi iletmekte sakınca yoktur: ‘Sanatın ortak değerlerinde buluşmak için şairi-yazarı-çizeri-oyuncusu olarak yeterince olgunlaşamadık…’
Estetik tavır geliştirmeye dönük çabam dışında, ne okurun düşüncesini değiştirmek ne bana dikte edilmiş bir öğretinin saçaklarına okuru iliştirmek ne de görünür olmak için makam mevki ele geçirmektir derdim. Bir sanat tutkusudur benimkisi, belki de salt yaşanırlığı diri tutmak için… Yazmak, yazdıklarının bir yerlere dokunmasını bilmek, hiç görmediğiniz yaşamların içinde düşlerine ait olan bir duygudaş yaratmak ne büyük keyiftir, duyabilir misiniz? 2019’dan beri Şiir Sarnıcı yayımlanmaktadır; geçen bu sürede gördüm ki edebiyat dünyası gerçekten yoz bir alan. Evcilleşmesine acilen gereksinim vardır. Hak verirsiniz vermezsiniz ama bu benim saptamamdır. Yozlaşmış bir bilincin gelişmiş bir edebiyat dünyası olamayacağını bilecek kadar ortamı hassas bir tartıya çekebiliriz elbet. Böyle bir bilgi ortamında bu kadar sığ bilgilere yaslanan bir ülke koşullarına bağımlı olmak kabul edilebilir değil gerçekten… Siyasetten sanata kadar her alanda tersine işleyen bir gerçekliğin farkına varmamak, uyuyor olmakla eşdeğer geliyor bana… Bugün elimizi attığımız her bir yerden çapanoğlu çıkıyor, ilginç değil mi? Evrensel insana doğru uzanan bir yolculuk, sözde iyi ahlâklı kula doğru adım adım tersinden ilerliyor. Şaşırdık mı? Hayır. Aynı oyun yarım asır önce de sahneye konmuştu. Aynı oyunda ayrı bir dünya kurgusunu beklemek, ütopik bir özlemdir; zaten tersi, fizik kurallarına aykırı… Dileyelim ki bu bilgi dünyasında gerçeği ve gerçekliğin ne olduğunu tez zamanda anlayıp önlem alırız…
Dergi olarak amacımız; sanatı sanat değerlerine, sanatçının sanatçı etiğine uygun bir yazın ortamı oluşturmaktır. Hem kişisel hem de ekip olarak hiçbir çıkar gözetmeksizin bu iş için zaman ve emek harcıyoruz. Şiir efsanelerinden, yapay retoriklerden ve uydurulmuş sanat öykülerinden uzak, nesnel ölçütlere dayalı sensiz bensiz bir yazın yayın ortamı… Ekibimize katılmak ve katkı vermek isteyen herkesin, çağdaş değerlere sahip olduğu ve ürünü sanat değerlerini taşıdığı sürece dergimizde yeri vardır. Çalakalem ürünlerle de dergiye yük yapmanın anlamı yoktur. Yazın yaşamında bana göre gözetilmesi gereken en önemli ölçüt, okura saygı duymak ve içeriği boş metinlerle okurun zaman kaybına neden olmamaktır.
Yeterince metin ve şiir geliyor dergimize yayımlanmak üzere. Okunurluk durumuna sözüm yoktur. Derginin ücretsiz olmasını yadırgayan bazı esnaf dostlar olmasına karşın bu yolculuğa çıktık ki sonuna kadar sürdüreceğiz; elbet çağımızda edebiyatın kolay ulaşılabilir bir şey olduğunu bir gün kabullenecek herkes. E-Dergi (Sayısal Dergi) isimli denememde şöyle demiştim: Sayısal yayınlar, “Edebiyatı tüccarın elinden kurtarmaya adaydır .” Ne zaman ve nerede olursak olalım her düşülen yol gelişim ve dönüşüm için bir başlangıçtır. Estetik tavrın gelişimine az da olsa bir katkımız olursa ne mutlu bize…
Şiir Sarnıcı (e-dergi)’nın, edebiyata ve dünyaya ayrıksı bir bakış açısı vardır. Alışıldık şair-yazar-sanatçı ritüellerinden, söylem ve moda çıkarımlarından uzak; ayrıksılığı, yaratıcılığı, gelecek olgularını, bilimi ve tekniği önceleyen bir bakış bu… Ne var ki böyle bir hedef koymakla iş bitmiyor; yazar-şair ve toplum bilincinin de bu ortama hazır olması gerekiyor. Tutuculuğun en üst düzeyde olduğu bir ortamda zor bir hedef… Ne iyi ki bilgi çok hızlı çoğalıyor ve yayılıyor. Çok zaman beklemek zorunda değiliz; sağlıklı bir sanat-yazın ortamının kurulması için… Dileriz ki arzu ettiğimiz etik ve felsefesine uygun bir yazın-sanat ortamı kurmayı en kısa sürede başarırız…
Mutlu ve esenlikli günlerde okumak, okunmak dileğiyle…