- 185 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
YA AŞAĞI,YA YUKARI
Gençliğimde neredeyse Allah’a isyan noktasına geldiğim, anne ve babama asi olduğum, ölmek için planlar yaptığım bir dönemdi.
Bir sabah annem beni kahvaltı için uyandırmaya çalışıyordu.
İsteksiz bir şekilde yataktan doğruldum fakat ilk adımda yere yığıldım.
Yer ayaklarımın altından kayıp gitmişti sanki.
Zifiri karanlık ve dar bir kuyuya hızla düşmeye başladım.
Nefes alamıyor, acı içinde çırpınıyordum.
Bağırmak istiyordum ama sesim çıkmıyordu. En acısıda Allah’ım yardım et demek aklıma gelmiyordu. Âdeta: “Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz!..”
(Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, V, 663)hadis-i Şerifinde bahsedilen durumu yaşıyordum.
Sanki uzun saatler boyunca bu durumda kalmış gibi yorgun ve çaresizdim.
Fakat bir anda ne olduğunu bilmediğim çok güzel ve huzur veren bir ses geldi kulağıma.
Öyle huzurlu öyle tatlı bir ses hiç duymamıştım.
Daha ilk kelimesini tekrarladığım anda nefes almaya başladım.
"Eşhedü enlâ ilâhe illallâh" derken öyle bir çığlık attım ki o çevredeki herkes sesimi duymuş olmalıydı, uyanmıştım.
Babacığım başucumda oturmuş kelime-i şehâdet getiriyordu.
Aman yâ Rabb’i!
Dillendiğim günden itibâren defalarca tekrarladığım kelime-i şehâdetin ne olduğunu bile hatırlayamamıştım.
Bir kaç gün sonra aileme kendime gelirken çok mu bağırdım diye sorduğumda, hayır öyle bir şey olmadı, kısa bir an baygınlık geçirdin ve hiçbir şey olmamış gibi gözlerini açtın dediler. İnanamıyordum, oysa düşmemek için ne kadar çok çırpınmış ve kendime gelirken nasıl canhıraş bir şekilde bağırmıştım.
Yaşadığım o büyük korkuyu, çırpınışlarımı, haykırışlarımı kimse duymamış, hissetmemişti bile.
Nasıl olur böyle birşey diye günlerce düşündüm, durdum.
Ölümün soğuk yüzünü görmüş kendime gelmiştim adetâ.
Rabbim beni uyarmış ve hamd’olsun, uyandırmıştı saçma sapan düşüncelerimden.
Aradan yıllar geçmiş evli ve kendini toparlamış inançlı bir mü’mine hanım olmuştum artık.
Fakat geçirdiğim bir kaza sonucu aldığım şiddetli bir darbe ile kendimden geçmiştim ki, son derece aydınlık bir mekanda açtım gözlerimi. Ayağa kalktım fakat bedenim yerde öylece duruyordu. Sonra gökyüzüne doğru yükselmeye başladım.
Kanatlarım yoktu ama uçuyordum.
Bedenimin ağırlığından kurtulmanın hafifliği vardı üzerimde. Çok huzurlu hissediyordum kendimi.
Benden biraz daha yüksekte ilerlemekte olan beyaz bir uçak gördüm ve ona doğru yöneldim.
Kapısı açıktı, içerdeki yolcuları görebiliyordum. Gördüğüm her şey bembeyazdı.
Uçağın kapısından iki elimle sımsıkı yakaladım. Fakat içerden yüzünü göremediğim biri yaklaştı ve uçağı sıkı sıkı tutan parmaklarımı tek tek açmaya başladı.
Parmaklarımın açılmasıyla birlikte hızlı bir şekilde yere doğru düşmeye başladım ve bedenime adeta bir ok gibi çakıldığım anda uyandım.
O herşeyin pırıl pırıl, bembeyaz olduğu mekândan sonra, ayışığı vurmuş bir gece gibiydi dünya.
Bu kez içimde kurtulmanın huzuru değil, geri dönmenin hüznü vardı.
Geri dönmenin acısı yüreğimi sıkıp durdu bir zaman. Bir daha böyle güzel bir gidişi yaşar mıyım diye çok düşündüm...
Yaşamış olduğum her iki olayda
hafızamdan asla silinmedi bu güne kadar. Rabb’im birincide uyardı ve uyandırdı.
İkincide İmânlı bir ruhun bedenden ayrılışının güzelliğini yaşattı Elhamdülillah.
Ve hep düşünürüm insanların son anlarında öyle gözü kapalı yatışının altında neler yaşadığını, yukarı mı, aşağı mı gittiğini.?
Ölüm amellerimizin doğrultusunda, ya ebedi bir azap, veya ebedi bir saâdettir.
Cenâbı Hak bizleri ölümü gülerek karşılayanlardan eylesin İnşâllâh.
Hayat bir uçurum kenarı
Geri dönüşü yok,
Ya aşağı ya yukarı.
Bilmiyorum kaç şekli var ölümün
Belki idam günüm, belki düğünüm.
YORUMLAR
İman ile vefat nasib etsin Rabbimiz.
Allah rüyalarınızı hayra çıkartsın.
Okuyanlara gafletten kurtulma vesilesi kılsın.
Selam ve dua ile...
Nuriye Akyol
Baygınlık esnasında rüya görülür mü bilmiyorum ama ben gerçekten yaşadım diye biliyorum bu olanları.
Teşekkür ediyorum dilekleriniz ve yorumunuz için. Saygılarımla.