- 186 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İnsan Yüzlü Dünya
İnsan Yüzlü Dünya
Gez Göz Arpacık
İyilikler de güzelliklerde bir uyum bir ahenk olduğu kadar kötülüklerde de bir devamlılık ve bir düzen hali var ve kurgulanıyor maalesef. Besin zinciri içerisinde baskın olmak, hayatta kalabilmek, yakalayabilmek, galip gelebilmek gibi onlarca aşama, hayatın türlü türlü evrelerinde de yaşanmıyor değil. Stefan Zweig’in "her gölge yine de ışığın çocuğudur" sözündeki gibi zıtlıkların tamamlayanı, büyük resmin bütünleyeni de denilebilir buna. Bununla beraber daha çok antagonist bir çelişkiler yumağı da olmaktadır. Bu minvalde "gez-göz-arpacık" düzeneği neye ve kime hizmet ediyor bir düşünelim bakalım?
İçimize Yalan Kaçtı
Zıtlıkları yaşıyoruz doğrudur amenna. Veryansın çetecikleri ile beraber, pürneşe ablalar ve ağabeyler duvar kenarları kadar yakınımızda. Kıyıda köşede kalmışlık, kanamalı bir sessizlik, yaşasıncılık ve adamsendecilik hep yanı başımızda. Aynı küfenin içerisinde gibiyiz. Şükür ehli yanında türlü türlü şükürsüzlerimiz de yok değil. Bu, dün vardı, bugünde var, yarında var olacak. Bunlar hep sıkıntılar maalesef. Olumlu gidişatların yanında olumsuz gidişatlar da az değil. Her zaman ki gibi yine baskınlıklarını muhafaza ediyorlar. Sahte, yapmacık kimi iyi görünümlü haller, ihtiyarlıktaki telafi ibadetlerine benziyorlar. Ya tutarsa ihtimali gibi hayatiyetlerini hep sürdürüyorlar. Her şeye rağmen insanın bir denge unsuru olarak akletme çabası yine her zaman ki gibi yerini koruyor. Ama bu olgunun işlevini ve gücünü muhkem tutmak gerekiyor. İnsan afektelerini dizginleyebilmenin büyük gücü bu sonuçta. Bir taraftan buna ahlak ve vicdan okuması da diyebiliriz.
Gölge Ektik Güneş mi Biçelim?
İnsana dair retrospektif bilgilerde pek şaşma olmuyor. Çünkü insan fizyolojisi, genetiği ve zaafları çağlar boyu hep aynı salınımı ve görüntüyü vermektedir. Çağ değişse de zaman yenilense de öz aynı kalıyor. Değişime uğrayan kanonik yapılar hep birbirlerine benziyorlar. Sistem ve düzene bakışlarda; kötülere ilenip iyilerden müstefid olmak gerekiyor ki doğru istikamette yol alınabilsin. Dikkat etmez isek bizim kavalımızı oyalayıcılar çalacak ve bizleri oyaladıkça oyalayacaklar. İnsan denen kimi obur yaratıklar da def çalıp oynayacaklar. Zılgıta çıngar olmak gibi bir birliktelik her daim yaşanacaktır. Şunu bilmeliyiz ki İnsanız, canlıyız ve ölümlüyüz. Bu kadar oyunun sonunda hangi zor zaman nihayet bulmayacak? Güçlüklerin çözümüne sağaltı olacak çözümlerde yok değil. Yeter ki kötülük muarızı yapının gücünü artıralım. Rotayı kalbe, vicdana, hak ve adalete çevirelim. Bilelim ki hakikati eskitmek kimsenin haddine değil.
İnsan Dersem Çık
Her şeyi çok iyi bilen bir Allah varken, insanların birbirini temize çıkarma gayretleri niye? İnsanların, doğrunun yanında konuşlanamama zorluğu niye? Her şeye rağmen çekingenlikleri aşıp insanî güzel hasletlerin yekindirilmesi ve pozitif cihette dengesi gerekiyor. Bu durum, kolektif bir hareket tarzı oluşturup yol, yöntem ve sistem arayışını inşa etmekle mümkün olacaktır. İnsanî, manevî ve milli değerleri etüd etme gibi bir sorumluluğumuz da yok değil. Eski ayazların büyüttüğü fidanlar gibi muhkem olanlar ancak hayata daha sıkı tutunacaklardır. Bunlarla beraber bütün dış etmenlerin karşısında kendi içimize doğru uzun bir yürüyüşe çıkmamız da elzem olacaktır.
İnsanca Bir Dünya
Bu dünyanım hepimize yeteceği anlayışında ve paylaşımcılığında olunması gerekiyor. İnsanın yüreği, vicdanı ile mecburiyetleri arasındaki makası daraltmak ve çaresizlikleri mümkünse yok etme gayretinde olunmalı. Bu en önemli misyonumuz olmalı. Yüzü insana dönük bir dünya inşası umudumuz, hülyamız ve arayışımız olmalı. Ama en doğrusu için hem fabrika ayarlarına dönmek hem de her insana ayrı ayrı görevler düşüyor. Peki hayat kime daha güzel olacak dersek; daha çok hayatı yaşanır kılanlarla, hak adalet ve vicdan üzerinde olanlarla mümkün olacaktır. Bu ruh daha genel anlamda canlı ve var olma metodolojisinin yanında olumlu cihetiyle hep bir katalizör görevini yapacaktır. Kim bilir belki de talih kuşu, hayatı yanlış anlayanlarla böylelikle birlikte olacaktır.
İlkay Coşkun
24.08.2023
Kültür Ajanda Dergisi
Sayı 119, Ekim 2023
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.