- 220 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Delice Veda
Körkuyunun derinliğinde,
açmışsın perdeyi hayat gailesi adlı kurguya,
inmişsin deli boğar sığlığa.
Deli işte, boğuldu şaşkınlığında akıl.
–akıl biraz olsun şaşırmalı, değil mi, deli?-
Anlamsızlık tufanında,
gemisini yapıyor deliler,
akıl denizinde gözükmesin kara toprak.
Batır italik yüreğine, bir deli yüreği
dalga dalga geçsin metrajı belirsiz yokluğun varlığı,
varlığın yokluğu cümle perdesinden.
Deli’nsin dibi, anlam verilen tüm anlamsızlıkların.
Anlamsızlık denilen tüm anlamlar sökün etsin saçma saçma, aklın tufanına.
Gömleğini üzerime giydir deli.
Bol gelsin.
Gömleğimi giy üzerine, dar gelsin.
Yakışık almaz ya, böylesi daha delice.
Cebinde “asal” közün kalmış olsun,
cebimde bakışın.
Bakışında gözüm kalsın deli.
Gözümde özün.
Gülümsedim.
Hayat gailesi denen sığlıkta boğuluyorken hiçlik,
sordular,
“neden gülümsedin”,
“hiç” dedim.
“Asıl” gülümseteni düşünedursun akıl,
gülümseten gönlümdeki “ asal”…
Bir varmış, bir yokmuş…
Yol bilmez deli.
Deliyi yol bilmez.
Yola gelmez deli.
Az gitse, uz gitse, dere tepe düz gitse,
dönüp arkasına bakmaz deli.
Önünü de görmez, sonunu da, hesap etmez deli.
Alâmettir gemisi, menzili kıyamettir;
meçhuldür hiçlik.
An’da saklıdır, onda saklı olan hiçlik.
Saçmalar savruldukça suskusundaki çığlıktan,
nice gömlekler biçilir ıslahına.
Kıyametini yaşar yer;
yer gök dokunsa ahına.
Ah etmez deliler,
perdede yansıyan hiç’bir varlığa.
Hâl diliyle konuşur deli,
sığ’dır görüntü, hayat misali.
İdris’in iğnesiyle, diktim Eyyüb’ün sabrını içime. ;
Davud’un örsünde dövdüm lal dilimi,
sessizliğin kuyusu oldu kör gözüm,
Yusuf misali atıldım körkuyuya,
hasret kör etti beni Yakup misali.
Dellendim deli.
Yazan ben olmadığımdan bilir’im.
İm bilir, bütününü…
Ben bilmem deli, ben bilmem…
Hoşça kal
Bana absürt vedayı sevdiren deli
Hoşça kal
Kendini absürt bir vedaya sığdıran deli.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.