- 262 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
MAHMUT AMCAM Nam-ı diğer Reis
A Biyoğrafileri Ailem ve Ben13- Mahmut Amcam Nam-ı diğer Reis
Ailem ve Ben
MAHMUT AMCAM
Evet hovardaydı. 3. Evliliğinde bile hanımının onu dedeme şikâyet ettiği meşhurdur. Bu üç evlilik konusu ihtilaflıdır. Babamın 3 dediği evliliklerin birisinin nişan safhasından döndüğünü, ama yapılan masrafların evliliği aratmadığı da unutulmamalı raviyan-ı ahbara göre. 2. Evlilik bir gece sürmüş Amcama göre kız sanılan gelin dul çıkmıştı. Amcam ondan sonraki gecelerde ona sırtını dönerek yatmış, o da bunun ne manaya geldiğini anlayarak babasının evine dönmüştü. Gelinin akrabaları ise bu durumu asla kabullenememiş, bunun bir yanlış anlamadan meydana geldiğini savunmuşlardı. Olan yapılmış masraflara olmuştu. Koca arazi uçup gitmişti.
Ninemin yağ parsaıyla kazandığı bu arazilerde en büyük payın kendisine ait olduğuna emindi Babam.Bunu hiçbir zaman söylememişti. Ama öfkesini hiç saklayamaz, her defasında söyler dururdu arkasından. Üçüncü evliliğini 16 yaşında bir evin tek kızıyla yapmıştı 30 yaşlarında iken. Ama yine de hovardalıktan vazgeçmemişti.
Baba evine ilk defa o zaman bizim ailede Deccal adı verilen radyoyu o sokmuş, hoca olan babasının tepkisiyle karşılaşmıştı. Bu tepki radyonun Dedemin onu merdivenden aşağı atıp parçalamasıyla neticelenmişti.
Şehre göçünce iyi bir işe girmişti. O devrin en iyi ücretini veren bir fabrikada çalışmaya başlamıştı. Evlendikten kısa bir zaman sonra baba evinden ayrılmış, önce kardeşiyle beraber yaptıkları küçük evde ayrı hane olmuştu. Orada da durmadı, birkaç sokak ötede bir odasından kendiliğinden zaman zaman alevler çıkan yatırlı olduğundan şüphelenilen bir eve taşınmışlardı
.
Onun annesinin yaptığı yoğurtlara kül kattığını görmek hep hayretimi mucip olmuştur. Küçük yaşımda gördüğüm bu manzara beni şaşırtmış, o güzelim yoğurtlara hep acımışımdır. Dahası fakirlikten dolayı ahırımızda sağmal ineğimiz olmasına rağmen saf yoğurt yiyemez, ayranla yetinirdik. Bizden ayran satın alıp yandaki küçük ahşap evimizde kiracı olan muhacir arkadaşımın evinde suyu ayrandan çok yemeği yiyince halimize şükretmiş, Amcamın telef ettiği yoğurtlara hayıflanır olmuş, onun bu davranışına acır olmuştum.
Araştırıp bulmuştum. Meğerse Nine’min tarlalarda çalışıp yaşlı haliyle sırtında ot taşımasına kızıyor, ipini ve orağını saklıyor, bununla yetinmeyip sonuca odaklanıyordu. Ama bu da neticesiz kalıyor, olan o güzelim yoğurtlara oluyor, bana da ağız şapırdatmak kalıyordu.
Kahvelerde okey oynamasına kızan babasına aldırmıyor ama ona karşılık ta vermiyordu. Eminim ki bu davranışları onun baba duası almasına mani oluyordu. İlk bisikleti yine o aldı. İlk vitrini o almış, mahalleye gelen ve sırtında bağırarak sattığı vitrini alarak evinin bir köşesine koydurmuş, içini fincanlarla doldurmuştu. Bunu karısı mı yapmış, ona kabul ettirmişti yoksa o mu karar vermişti, şimdi hatırlayamıyorum.
Demek ki ailede modernist anlamda ilk yenilikler onunla başlamıştı. Ki o zamanlar bisiklete şeytan arabası deniyordu. Ve evlerimiz, sahabe evleri gibi eşyasızdı. Yer yatakları oturmak için iskemleler en iyi mobilyalarımız sayılırdı. Sonra demir karyolalar, ardından tek kişilik demir divanlar ve en son basit koltuk ve çekyatlar. Orlon yataklar geldiğinde pamuk yataklarımıza veda etmiş, onların yerini daha sonra sünger yataklar almıştı. Kısa zaman sonra bel ağrısından kırılmıştı, gencimiz, yaşlımız. Daha sonra sert süngerler arayacak, en son modern yataklara kavuşacaktık.
Bana ilk sigarayı, sigaraya alkollü içki kadar düşman olan babama inat çok küçük yaşlarda babamdan gizli gizli o içirmişti. Belki büyük Abime de o içirmiştir. Bu yüzden ailede ilk sigaraya başlayan büyük Abim ve belli yaşa gelince ben olmuştum.
Benden küçük kardeşim yıllar sonra sigaraya başlayacaktı. Ona da içirmişti muhakkak. Ben sigara tiryakisi olunca Amcam zorla bana sigara içirir, karşılıklı tellendirirdik.
Aynı işi kağıt oynamada da uygulamış, ama bana kahvede kağıt oynatamamış, Büyük Abimle uzun yıllar kağıt ve okey oynamaktan büyük zevk aldığını keyifli keyifli anlatır olmuştu. Okeyin adı fayans dizmekti. Dedem amcamların nereye gittiğini sorgulayınca ona fayans dizmeye gittiklerini, saf temiz, dünya işleriyle kirlenmemiş adamı kandırırlardı. Aksi halde onun tepkisi ağır olurdu. Bir gün "bu ne fayansmış, diz diz bitmiyor" diye şikayet ettiğini anlatıp eğlenirler.
Evine ilk televizyon alan da oydu. O TV siyah beyazdı, biz yalnızca onun evine gidince TV seyretmek mutluluğuna erecektik.
Ahmet Kemal
Kayıt Tarihi : 10.3.2014
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.