- 421 Okunma
- 5 Yorum
- 3 Beğeni
Babama Mektuplar
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
"Babama Mektuplar" Kitabı Hakkında Okuma Notları:
"Babama Mektuplar" Yazar Vedat Güneş’in, anı/deneme türündeki eseri. Yükseliş Yayınları etiketiyle, Mayıs 2022’de okurlarıyla buluşturulmuş. Babası üzerine yazdığı üç anı yazısı ile birlikte yirmi altı mektuptan müteşekkildir. Yazarın, babasına atfen yazdığı kitap, yüz kırk sayfa hacmindedir. Yazarın, kişisel gelişim üzerine yaptığı çalışmaların bir benzerini de bu kitap da yöntem olarak görmemiz mümkün. Duygulu, içten ve yer yer şiirsel bir anlatımla konu ele alınıp işlenmektedir.
Yazar, kitabı yazma amacını "Baba Evin En Garibanıdır" yazısında kısaca şu şekilde özetlemektedir. "Vurgulamak istediğim babalara biraz daha yer açmak yüreklerde ve içimizde var olan baba sevgisini biraz daha sesli hale getirmek..." (sayfa 14) Başka bir taraftan şu soruyu sorar yazar. "Anne sığar her yere, baba sığmaz. Çok mu yer kaplar baba?" diyerek vurucu bir karşılaştırmada da bulunur. Bütün samimi içten bu mektuplarla yazar, babasına sevgisini ve özlemini hep diri yaşatmaktadır. Yazar adeta baba özlemiyle gözlerini pencerelere, kapılara bırakır. Daha çok da gönlünü mazinin çocukluğunda ve güzelliklerin de tutmaktadır. Yazarın babası üzerinden anlatımlarından mülhem, çocukluğunun geniş hatıra ormanında gezdirir okuru. Bu anlatımlar sarih bir dille ele alınır. Adeta babasıyla yaşadığı her zamana han yapar, şehir kurar. Anadolu insanının bu arifane duruşu fıtratıasliyesinden gelen asaletli bir duruşunun numune-i timsali gibidir. Velhasıl hayat insana göçükler biriktirir. Yarası olmayanın hikâyesi olmaz denir ya hani bu kitap yazarın hayatı da olmuş bir taraftan desek yeridir.
Ebeveynler içinde her ne kadar anne üzerine yazılan kitaplar çoğunlukta olsa da baba üzerine yazılanlar da yok değil. Kitaplar, türküler, şarkılar şeklinde sıralayabiliriz bir liste var elbette. Bunların en çok bilinenleri Franz Kafka’nın "Babaya Mektup" kitabıdır. Bu kitap daha çok problemli, sorunlu bir baba ile çekingen bir evladın yaşadıklarının yazıya dökülmüş halidir. Bizden de Orhan Kemal’in "Baba Evi" otobiyografi eserini örnek verebilirim. Türkülerimiz de şarkılarımız da baba temasına değinileri bolca görmemiz mümkün. Sonuçta huzur bulunan, baba omzu denen bir yer var ve bu baba gölgesi çınar gibi dağ gibi kuvvet verip insanlığı büyütmektedir.
Yazarın gıyaben yazmış olduğu yirmi altı mektupta birçok konuya temas edilmektedir. Bunların bir kısmı mektuba dair edebiyat bilgilerini içermektedir. Edebiyatın, mektup türüne ait tafsilatlı bir değerlendirmede de bulunulmaktadır. Tarihteki çok bilinen, Peygamber efendimizin, Bizans İmparatoruna, Necaşi’ye ve İran Kasrı’na yazmış olduğu mektuplar bunlardan bazılarıdır. Mektuplarda verilen bütün bu teorik ve literatür bilgileri, babasına hitap formunda işleyip anlatmaktadır.
Yazarın, yirmi yaşında olduğu 1984 yılı soğuk bir Şubat gününde elli altı yaşında olan babasını kaybetmiştir. Yazar, berd-ül acüz (kocakarı soğuklarını) yaşamıştır adeta. Yazarın iyilik, merhamet, şefkat hasletlerinin tez yeşermesi, erken büyümesi bunlardan olması muhtemeldir. Yazarın annesinin, babasından önceki evliliğinden olan eşini kaybetmiştir. Bu evlilikten olan on sekiz yaşında olan ağabeyini de kaybetmiştir yazar. Öz ablası olarak bildiği, çok sevdiği ablasının da bu evlilikten olduğunu ancak lise sıralarında öğrenebilmiştir. Kısacık özetlediğim bu hayatı işlerken yazar hiç şikâyet etmemektedir. Maziye dair bütün anlatımlarını güzelliklerle, şükürle yâd etmektedir.
Yazar hep kültürümüze, gelenek ve inanışlarımıza vurgu yapar. Geçmişi, maziyi hep bu çerçevede özlemle yâd eder. "Ağlamalarımız anlıktı, acılarımız geçici... Verilenler gıdamızdı, öğretilenler geleceğin bilgeliği..." (sayfa 19), "Çocukken yüreğimizle yürür, yüreğimizle konuşur, yüreğimizle anlardık birbirimizi" (sayfa 23) Bu yıllar ki çocukken orta parmağımızı işaret parmağımızın üzerine getirerek küsme ritüelini gerçekleştirdiğimiz yıllardı. Yavan ekmeği düşürdüğümüzde üç kere başımıza koyduğumuz, bizde olanı paylaştığımız zamanlardı. Lades, aklımda ve saklambaç gibi oyunlarının daha revaçta olduğu vakitlerdi. Yanık ekmek yiyenin ileri de okuyacağı inanışının yaygın olduğu yıllardan bahsediyorum.
Yazar, mektupları destekleyici, konu bütünlüğünde olan birçok alıntı söze de yer verdiğini görmekteyiz. Bunların bazılarını buraya taşıyacak olursam; "Baba sevgisi dağlardan yüce, ana sevgisi ise denizlerden derindir" (Japon Atasözü), "İnsana imtihan olarak özlemek yeter. Bir şehri, bir sesi, bir nefesi" (Cahit Zarifoğlu), "Çocukluğun hapishanesidir yetişkinlik" (Ayşe Şule Bilgiç), "Yürek konuştuğunda akıl karşı koymayı kabul etmez" (Milan Kundera), "Bir baba, yüzlerce okul hocasına bedeldir" (George Herbert) Son olarak konu ile ilintisi olan bir sözle bu örnekleri nihayetlendirelim. "Beni doğuran toprak, bana acıkır bir gün" (Mehmet Çetin) Bunlarla birlikte yazarın çok güzel ifadeleri ve tespitleri vardır. Bir kaç tanesini buraya taşıyacak olursam; "İçimde biriken anılarım, bir volkan patlaması, sonucunda ateş topu olup önüme düştüğünde soylu bir hüzün onu soğutabilecek mi?" (sayfa 36), "Baban yoksa sırtını yasladığın dağ, annen yoksa içinde bulunduğun otağ yıkılır." (sayfa 122) Bunlardan başka en can alıcı olanı; "Baba evin en garibanıdır" tespiti olsa gerek.
Bütün bu özlem yüklü anlatımlar daha çok hüznü barındırmaktadır. Yazar özellikle babasının ölümüyle büyük ağızlı acılardan geçmiştir. Nasıl ki dilin hep çürük dişe gitmesi gibi akılların fikirlerin hep acıyan yanlarda olması sonucunu doğurmaktadır. Başka bir ifadeyle, insanın canı hep acıyan yanlarındadır. Bu kadar hüznün yanında önemli olan hayat gemisinin su almaması değil midir? İnsanın içindeki ve dışındaki savaşları kazanma erki diyoruz biz buna. Bundan kelli yazar mutluluklarını, kendi evinin oda sıcaklığında saklar ve muhafaza eder adeta. Son tahlilde yazar, mektuplarının devamını hep bir ucu açık bırakır. Mektupların devamının olduğuna yönelik bir vurgudur bu. Veya aynı hayat gibi hep bir yarım kalmışlığı imler bir taraftan. Umarsızca, öylecene yaşanan bir hayat değildir bu yaşananlar. Çıtırtılı bir yanış hep acılarla yaşanır. Anadolu burası, şen şadıman değildir yaşananlar ama mektupları kestane kebap, yemesi sevap, acele cevap samimiyetin de okudum hep. Yazarın yüreğinin mahbesinde tuttuğu çok güzel mektuplar okudum. Siz de okuyunuz lütfen. İyi okumalar.
İlkay Coşkun
21.08.2023
Yitik Bavul Dergisi
Sayı 15, Ekim Kasım 2023
YORUMLAR
O/NUR/dan
O yemez yedirir giymez giydirir
N e zehirler yutar pek az bildirir
U ğrun uğrun akan yaşı sildirir
R ikkat sembolüdür mümin babalar
Onur BİLGE
İlkay Coşkun
Aslında epey zamandır kimseler kimselere mektup yazmaz oldu. Neredeyse mektup edebi türü ortadan kalktı... Böyle bir zamanda ilginç bir kitap olsa gerek. Güzel bir tanıtım... Kutlarım içtenlikle İlkay bey...
İlkay Coşkun
İlkay Coşkun
Babama mektuplar, babama gitmeler...
Babama kimden gittim!
Annemden babama hiç gidebildim mi?
Dedemden ebemden hiç gittim mi?
Çoğunlukla babamdan gitmişimdir.
Çoğu zamanda yanına uğramadan.
Düşününce.
Babama Mektuplar yazısında ise babaya mektuptan yani edebiyattan gidilmiştir.
Şimdi düşününce yine bende babama okuduğu gazeteden gitmişimdir.
Babama gazete okurluğumla varmaya çalışmışımdır.
Tamam artık hazırım gitmeye dediğimde ise hem bir kuşat çatışması hem de bir aile çatışması yaşamışımdır.
Çünkü ben büyüdüm yerini alabilirim sen rahat ol dergi varmışımdır.
O gün bugün pek bir birimize düşünsel anlamda gidip gelmeyiz.
Ama yine şiir hikaye makale türü yazılarımda hep baba gider yine hesaplaşırım yine kendimle aslında.
Ve belki de en çok edebiyat babaya gitme yoludur.
Tebrikler.
İlkay Coşkun
Kulak çektirerek hem acıtmadan:
'Oku oğlum 'Babama Mektuplar' başlıklı bu seçkiyi de oku!'
dedirtir gibiydi... Keyifle okudum.Okunmasını da öneririm.
Yazana da seçene de okuyan ve okuyacak olanı alkışlarım
Ankara'ya döndüğümde inşallah kitabı da alıp okumak isterim.
EM.HAKİM tarafından 22.8.2023 07:18:42 zamanında düzenlenmiştir.
EM.HAKİM tarafından 24.8.2023 17:38:42 zamanında düzenlenmiştir.