- 591 Okunma
- 6 Yorum
- 6 Beğeni
SU GİBİ AZÎZ
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Çukurova’yla tanıştınız mı bilmem. Adana ovasının Misis tepeleriyle birbirinden ayrılan iki kesiminden, güneyde kalan bölgedir. Fakat Akdeniz sınırları içinde kıyı boyunca yer alan bütün her yer Çukurova diye anılır ve genel itibariyle bölgenin iklim özelliğini taşır... Yaz mevsimleri aşırı sıcak ve kurak geçer. Hakikaten müthiş yakıcı bir sıcak, öyle ki nefesiniz kesilir.
Mersin’ de ikamet ettiğimiz yıllardı. Allah uzun ömürler versin. Bir gün babacığım kan-ter içinde girdi içeri. Siğim siğim terlemişti. Balkona çıkıp attı kendini sandalyeye. Kaldırdı başını ve yukarı doğru boşluğa bakıp " Hani şu dağlardan çağlayarak gelir, buuuz gibi akar ya. Bir esinti olsa da serinlesem" dedi ve ardından " Şimdi hangi prenses babasının kurumuş damaklarını şenlendirecek?"
Evde iki kız kardeşim ve ben hepimiz birden mutfağa koştuk bu övgüsünün muhatabı olabilmek için. Şu nezâkete, şu inceliğe bakar mısınız. O arzuya münhasır, nasıl bir talepti öyle.
Tabi kuruyan damakları şenlendiremesem de çok yaygın ve bilinen bir söz olmasına rağmen, babacığımın yıllarca ruhumda yer bulan duâsı nasîb olmuştu.
"Su gibi azîz olasın’ ız." Hepimize gelmişti.
Su ve azîz olmak..!
Nereden mi geldim bu konuya? Dün sabah oğlum ile kahve muhabbetinde, kahve ve dostu su mevzusu vardı.
"İnsan bu; su misali kıvrım kıvrım akar ya..." demiş şair derken, hani yeni tabiriyle dejavu oldum diyebilirim.
Evet, şairin de vurguladığı gibi su çok azîz bir nimet. İnsan gibi üstün bir varlığın ömür serüvenine benzeterek kıvrım kıvrım akan suyun azizliğine vurgu yapmış. Yeryüzündeki varlığı ile net, bulunduğu yatağın içinde duruşu ile kararlı, ya hoyrat ya durgun, evrendeki canlı cansız tüm varlıklara sunduğu katkısı ile elzem; saflığın, duruluğun, temizliğin timsali...
Ve hemen arkasından hangi atam söylemiş bilmem ama "su akar yolunu bulur." sözünü yâd ediyorum. Ne istediğini bilen kararlı insanın azmi, akıp giden ve yolundan taviz vermeyen suyun kararlılığı ile bağdaşmış.
Sonra hani güzeli görünce o güzellikteki ince detaylara vurgu yapmak için ya da natürel bir objeyi tasvir etmek istediğimizde " su gibi" deyimini kullanırız ya. Şeffaflığın belki de tek örneğidir su...
Kuruyan toprağa, süzülen bitkiye, azalarak yatağında eksilen birikintiye; emeğini, geleceğini, umudunu bağlamış çiftçiye, yokluğunda cansız kalacak olan insana ve hayvana bulutlardan süzülerek yağmur olur, şifâ olur akar su...
Canlı yavrusu ana rahminde tanışır su ile... Onun içinde can bulur, büyür ve tüm uzuvlarına kavuşur.
Gereğinden az miktarı hareketi kısıtlar, hayatı durdurur.
Bir çoğumuzun bildiği gibi su; iki hidrojen ve bir oksijen atomundan oluşan, şeffaf, tatsız ve renksiz; kimyasal yapısı çok basit fakat olağanüstü etkilere sahip bir bileşiktir.
Az da olsa bilmî cihetiyle, vücudumuzdaki tüm hücrelere ve beynimize gerekli olan oksijen için besinleri su taşır. Vücudun mineralleri, vitaminleri, amino asitleri, glikozu ve diğer maddeleri emmesini ve özümlemesini yine su sağlar. Toksinleri ve atığı temizleyen de sudur. Ayrıca eklemler ve kaslar için bir yağlayıcı görevi görür ve vücut ısısını düzenlemeye yardımcı olur.
Su aktığı yere nüfuz eder; çözeltici özelliği ile var olan pislikleri çözer, içine alır ve akar gider. Üç ayrı hale bürünen her hali ile ehemmiyettir. Akışkan bir sıvı iken temizler, doyurur. Birleşik tanecikleri ile katı halde iken buz olur, ferahlatır, harareti alır. Birbirinden uzak mesafede, tanecikli bir yapıda gaz iken buhar olur ısıtır. Gittiği yerde kaybolmaz; yükselen buhar hali dayandığı yüzeyde yoğunlaşır, damlacık halinde tertemiz bir şekilde geldiği yere, yani semaya döner, tekrar yerini alır ve aslına rücu eder.
Allâh’u Teâlâ’nın kendine verdiği görevi tavaf eder gibi döne döne yerine getirir. Tertemiz bir şekilde tekrar yere iner, can olur, yeryüzünü temizler, insanı arındırır ve deveranına devam eder gider.
İşte bu hesaplı döngünün içinde gizlidir suyun sırrı...
İnsan vücudu suyu depolayamaz. Her gün sürekli olarak nefes alıp vererek, terleyerek, idrar ve dışkı yolu ile su kaybediyoruz. Su, bir yetişkinin vücut ağırlığının ortalama % 60’ını, kemiklerin % 31’ini, akciğerin % 83’ünü oluşturuyor. Kayıp sıvıların zamanında doldurulması ve vücudumuzun doğru bir şekilde nemlendirilmesini sağlamak, sağlık için ve iyi işleyen bir vücut için gereklidir.
Yeryüzünde ilk yaşamın başladığı yerdir ve bizi çevreleyen tabiatın ve tüm varlıkların yaşam idâmesi için ikamesi olmayan çok değerli bir elementtir. Canlı hayata gelmeden evvel azlığı yada yokluğu ile bu denli etki eden suyun, canlı dünyaya geldiğinde ömrü boyunca onsuz asla yaşam bulamayacağındaki gizem ne büyük bir derinlik, ne kudretli bir hikmet ve nimeti hak olan bir ilimdir...
Suyun bolluğu halinde değeri tam bilinmezken, yokluğu halinde ölümle eş anlamlıdır. İnsan yaşamında hayati bir önemdedir evet, ama sadece yaşam için gerekli bir nesne değil, aslında hayatın ta kendisidir.
İnsan düşününce anlıyor, “su gibi aziz olasın”.
Su gibi azîz olmak..! Olağanüstü güzellikte bir teşekkür ve duâ: Su gibi tertemiz olasın. Maddi-manevi kirlerden uzak olasın.
Su gibi azîz...
Başkalarını temizleyesin, bulunduğun yerlere can olasın, zulmü, kötülükleri gideresin, insanların kederlerini ve sıkıntılarını yıkayasın…
Su gibi azîz...
Ve sen; yine Allah’ın yaratmış olduğu en güzel hâl üzere, O’nun halifesi olarak hizmetine devam edesin.
Su gibi azîz...
Vel- hâsıl demem o ki..! İnanan her insan suyu çok iyi tanımalı ve gerçekten gereği gibi kullanmalı. Bir ummanda bile olsa israf etmeden ve onu kirletmeden korumalı. Bunları yapmak ibadet; yapmamak ise suya ihtiyaç duyan canlı-cansız bütün varlıkların hakkına girmiş olduğu gibi büyük bir vebaldir.
Nitekim Cenâb-ı Allah, İnsan Suresi 2. Âyet-i Kerîme’sinde "Şüphesiz Biz insanı, karmaşık olan bir damla sudan yarattık. Onu deniyoruz. Bundan dolayı onu işiten ve gören yaptık." buyuruyor. Umuyorum ki bu sırra muhatap olanlar zümresine dahil olur ve mayası su ile harmanlanmış yaradılmışlar olarak varlığımızın eşsiz mahiyeti olan suyun değer ve anlamını idrak edenlerden oluruz diye sona yaklaşırken, suyun ele alınış aşaması ciddî araştırma ve derin bir ilim gerektirdiğini de belirtmek isterim.
Hâsılı bu hamur daha çok su kaldırır...
Su gibi azîz bir ömür temennisiyle...
Sevgiler.
Eylül Meral YAĞMUR
YORUMLAR
Çok eksantrik koordinatlarda şeklinde nitelenebilecek birtengri, din ve yalavaç anlayışınız var.. buralara miri alanınız ya da tımarınızmış gibi pro-kenzist yaklaşıyorsunuz...
Ayrıca çok affedin göze parmak/enseye tokat laubaliyet.. asker arkadaşlığı ve ara/ikincil/aracı 'co ahbarcı' ruhbanlık dini gibi bir şey anlatıyorsunuz.
Böyle bir din, birtengri ve yalavaç realizmi yok.
İnsanı göksel dinden; deizme, teizme, panteizme yolluyorsunuz ateizmi anmıyorum bile...
Göktürkmen tarafından 21.8.2023 22:13:54 zamanında düzenlenmiştir.
Eylül Meral YAĞMUR
Yazarak cevap vermeye dahi gerek duymuyorum.
Göktürkmen
'Kendini ispatlama..saçmalamak.. laf kalabalığı.. gerek bile duymuyorum.. bunlar ne demek?
Yani ben 17 yıldır bu sitede varım, yazarım.
Sizin zihniyetinizdeki insanlar da dahil bunu ve beni çok iyi bilirler.
Son yıllarda sitenin geldiği sansürcülük, tarafgirlik ve belli etni, din, tarikat cemaatcı/mezhepçi çizgi sebebiyle artık çok sık yazmıyorum.
Ufak bir araştırma yaptığınız da benim hakkımda size nasıl biri olduğumu anlatabilirler.. taktir edersiniz ki, insanın kendini aslında ben şöyleyim böyleyim diyerek anlatması yakışık almıyor. Yalnız ben sadece burada değil daha büyük sınavlarda kendini ispatlamış biriyim.
Ben sizin yazınızı bir din felsefî/iktisadi bakışla çözümlemeyi denedim.
Yazınız içeriğinde anlatılan 'su gibi' bir stratejik meta öznelinde dini bakışla, olayı, salt dikey sınıfsal olarak nasıl Tengri ile ters düşerek anlatabildiğinizi sordum?
Yatay sınıfsal olarak da Tengriyi, dini bir mezhep, tarikat, parti eklemlemeyle o açıyla anlatabildiğinizi, bunu yapmaya çalışırken ne kadar zararlı bir hale gelebileceğinizi anlattım.
Ayrıca entelektüel olarak bir eser paylaşıyorsanız, bunun okur tarafından yorum, eleştiri, öneri, hatta polemiksel olarak tartışılabileceğinin, bunun son derece sağlıklı ve normal bir durum olduğunu bilmeniz gerektiğini düşünüyorum, çok basit bir aydın olma kuralıdır, bu!
Tabi bunu yaparken bu kavramları edebi ve bilimsel tanımları içinde kalarak yapacaksınız. Ben bu sınırlar içinde kalarak, bunu son derece sınıf toplumsal literatürle yaptığımı düşünüyorum.
Eylül Meral YAĞMUR
Ayrıca sadece eleştirmek niyetiyle buradasınız ve eleştirmişsiniz de...
Eyvallah...
Göktürkmen
İşte yirmi üç yıldır suyu çok aziz bilen güya Allahçı takım, suyu özelleştirdi, sadece su değil tabi; aklına ne geliyorsa...nerde yeşil görse önce yakılmasını izledi.. 2b yok 3b orman vasfını yitirmiş arazi diye başladı.. şimdilerde de genel talana açtı.. ondan sonra da buralara turizm filan /rantiye İslami(!)on ultra bilmem kaç yıldızlı yıldızlı otellerini kondurdu ya?!
Tüm ormanları, yeraltı ve yerüstü kaynaklarını, (Lozan'ın gizli maddeleri dedikleri bu olsa gerek), maden arıyoruz diye, küresel kapitalizmin sömürü ve yağmasına açtılar.. önce kesti yok etti.. bu son hızla ve hala devam ediyor.. sonra da siyanürle, nitritle, nitratla.. karbonmonoksit ve sülfürle yok etti, etmeye devam ediyor ya...
Hani nerede bir çoşkun dere görse, önünü kesti HES, dağlara RES, güneşimize GES yaptı, tüm dereler, ovalar, yaylalar, meralar satılıtdı.. kurudu filan ya?!
Çok şey var daha da uzatmanın gereği yok.. hani dikey ve yatay sınıfsallık derken.. abdestlli kapitalizm filan derken, dini böyle anlatmayın derken..
Ama dedilerdi zaten.. 'ülkeyi pazarlamakla mükellefiz, memleketi holding gibi yöneteceğiz' diye, sat satçı plasiyer filan gibi dediler, tabi dediklerini de yaptılar. Anlayacağınız memleketi toptan indira gandi ettiler.
Ben bilemiyorum tabi, belki siz bilirsiniz; müslümanın malını her türlü gavura satacaksın veyahut hurma/petrol emirliklerine devredeceksin diye, İslam'ın ekonomik sistemi emri serbest piyasa, kumarhane kapitalizmi filandır diye bir ayet mi var da.. ve bu nerede yazıyor?
Emevi ve Yezid dinine dikkat edin derken, Prokenz dini.. Allah ile göze parmak filan derken. işte ne bileyim?!
Ama siz biliyorum ki, yine bana ukalalık filan ettiğimden falan mütevellit, işinize gelen frekansdan giydirmeye devam edecek ve imamın bildiğini okuması şeklinde din, yalavaç ve Tengri kavalını çalmaya devam edeceksiniz.
Ne denir, sadece hiç?!!
Gerçeğin demineden başka, sadece hiç elbet...
Eylül Meral YAĞMUR
Bu kez harbiden biraz daha artırarak ciddi ciddi saçmalamışsınız.
Sizin derdinizi şimdi anladım. Ayrıca ilgili merci ben değilim. Size tavsiyem, muhatabınızı bulun ve mereminizi ona kusun, ne yazık o ben değilim.
Kusura bakmayın ama çok gereksiz.
Ne denir biliyormusunuz.
Kocaman bir HİÇ..!
Aziz, az iç su. Aziz olan su bir birine kavuşur da bir birini içmez bir akar. Su ikram edende aziz olmuş su ikram eder olmuş ve su gibi gönüllere akmış. Hele birde kız olup basına aziz olmak çok berrak, büyük bir mutluluktur.
Her canlı ve cansız varlık suyuyla vardır. Taşın suyunu elde etmek için taşı sıkmak lazımdır. Çok katıda yani taşta sıvı gaz halinde ancak açığa çıkar. Ve yediğimiz besinleri hep kararında su verilmelidir. Büyütürken de pişirirken de. Adamı da öğle yetiştirmek gerekir. Azizlik burada işte.
İki hidrojen bir arada ancak yine bir hidrojen olurdu. Bir hidrojenin bir hidrojen daha bir oksijen kazanımını getirmiş. Bir adım attık bir adım daha atık artık üçüncü adımı bir önceki kendimiz değil bir sonraki kendimiz atmıştır. Misal iki adım attık Şakir'le karşılaştıysak ve Şakir'den ayrılıp Mehmet ile karşılaştıysak iki arkadaş farklı gaz buluşmuşuzdur. Misal iki oğlan bir kızla karşılaşıp bir gitsek işte o zaman su akardık. Tek tek sıralı gitsek buharlaşır iki kişi yan yana bir kişi önde olsa akardık. Önde olanımız dursa arkasına yığılırdık. Bir toplum ancak bir hava kavuşur bir su akarız. Birlik bir kararlılıkla azizliktir.
Su ya sahip çıkmak yaratılışımıza sahip olmakla alakalıdır. Tebrikler.
Eylül Meral YAĞMUR
Var olasınız.
Eşsiz bir yürek sesi.
Günü kucaklayan ve de
İyi ki de iyi ki
Selam sevgimle dost yazarım
Eylül Meral YAĞMUR
Mutlu ettiniz, mutlu olun dilerim.
Eylül Meral YAĞMUR
Teşekkür ediyorum