- 160 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Hz. Hızır Nasıl Bir İlme Sahipti?
Hızır (a.s.), Hz. İbrahim’in dördüncü nesilden evladıdır. İslam âlimlerinin çoğunun ortak görüşüne göre Hz. Hızır bir peygamberdir.
Peygamber Efendimiz Hz. Hızır ve Hz. Musa’nın ilimlerini bir hadis-i şerif’lerinde şöyle buyurarak ifade etmiştir:
“Musa peygamber İsrailoğullarına hutbede nasihat ederken, kendisine şöyle bir soru soruldu.”En çok âlim olan kimdir? Hz. Musa’da cevaben;
”En âlim benim” dedi. (Hâlbuki gerçeği Allah bilir, ben olabilirim, demeliydi.) Eksik ifadeyi düzeltmek için Allahu Teâlâ:
“İki denizin birleştiği yerde kullarımdan biri var. O senden daha âlimdir.” diye ona vahyetti. Hz. Musa:
“Ya Rab ona nasıl ulaşabilirim” dedi. Ona:
”Bir zembil içinde bir balık taşı, onu nerede kaybedersen kulum oradadır.” denildi.
Hz. Musa, hizmetkârı Yuşa ile yola çıktı. İki denizin birleştiği yere vardıklarında balık canlanıp, denize atladı. Burada Hz. Hızır onları bekliyordu. Hz.Musa o’nun yüksek ilmini öğrenmek için can atıyordu. Birbirleriyle tanıştıktan sonra, Hz. Hızır, Hz. Musa’ya:
“Sen benim yanımda sabrederek duramazsın” dedi. Hz. Musa kendisine karışmayıp, sabredeceğini bildirince yola çıktılar. Bir gemi görünce rica edip, bindiler. Hz. Hızır bir müddet sonra gemiyi delmeye başladı. Hz. Musa dayanamadı:
”Onlar bizi iyilik olsun diye gemilerine aldılar, sen ise onların gemisini batırmak için deliyorsun.” dedi.
Hz. Hızır:
“Sen benim yanımda bulunmaya sabredemezsin dememiş miydim?” dedi.
Hz. Musa:
“Unuttuğum için beni kınama” dedi.
Yine yola devam ederlerken karşılarına çıkan bir erkek çocuğunu Hz. Hızır öldürünce, Hz. Musa yine dayanamamış ve yaptığının yanlış olduğunu, mahkeme edilip, suçu kesinleşmeyen kişinin öldürülemeyeceğini söylemişti.
Hz. Hızır yine:
“Ben sana benimle yolculuk yapamazsın dememiş miydim?” cevabını verdi.
Hz. Musa özür diledikten sonra yine yola devam ettiler. Bir beldeye varmışlardı. Oranın halkından bir parça yiyecek istediler fakat onlar vermedi. O beldeden ayrılırken yıkılmak üzere olan bir duvara rastlayınca Hz. Hızır o duvarı tamir edip sağlamlaştırdı. Hz. Musa bu yapılana da bir anlam verememişti. Hz. Hızır’a:
“İsteseydin bu yaptığın işe karşılık bir ücret alırdın.” dedi.
Hz. Hızır bütün yaptıklarının sebeplerini Hz. Musa’ya şöyle izah etti:
“Deldiğim gemi on fakir gemiciye aitti. Sahilin karşı tarafında sağlam gemileri gasp eden bir hükümdar vardı. O el koymasın diye gemiyi kusurlu hale getirdim.
Öldürdüğüm çocuğun anne ve babası mü’min insanlardı. O kâfir tabiatlı çocuk ileride azgınlığını arttırıp, anne ve babasına zarar vermesin diye öldürdüm. Daha sonra Allah bu anne ve babaya daha hayırlı, merhametli bir kız çocuğu nasip edecektir.
Duvar ise iki yetim çocuklarındı ve altında bir hazine vardı. Rabbim bildirdi ki; bu iki yetim büyüyünceye kadar hazine ortaya çıkmasın. Benim yaptıklarımın hepsi kendi tercihimle yapılmış şeyler değildir. Rabbimin, rahmet eseridir” dedi. (Kehf,60-82)
Hz. Hızır’ın örneklerini verdiğimiz yaptığı işlerinden anlaşılacağı gibi o’nun ilmi “Ledün İlmi” idi. Yani Allahü Teâlâ’nın ihsanı ile kalbe ilham edilen, İlahi sırlara ait bilgilerdir. Özellikle geleceğe ait hadiseleri keşfetme, olayların gizli hikmetlerini bilmek veya bildirilmesidir.
Hz. Hızır’ın ilmi gayret ve çalışma ile elde edilen bir ilim değildir. Hz. Musa’nın ilmi ise hadiselerin görünen kısmına bakarak, Allah’ın emrettiği ölçülerde hüküm vermektir.
Bu noktada bu ilmin gerçek sultanını hatırlatmadan geçemeyiz. Ledün ilminin asıl sultanı Hazreti Muhammed Aleyhisselatü Vesselam’dır.
Ahmet TULGANER
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.