MUSTAFA ŞAHİN ANISINA
Onu Akdağ tırmanışı sırasında tanımıştım.O sıralar yürüyüş gurubumuzda yeni görev almıştım. Yürüyüş boyunca İbrahim Atalar Kastamonu yürüyüşüne katılmak için konuşup durmuş,ben de neden olmasın demiştim.Amacım vakit kazanmaktı,eve gidince internetten yürüyüşle ilgili bilgi toplamak istiyordum.Zirve molaları görülmeye değer manzaralar sergilenir.Her dağ elinden geldiğince yalnız kalmak için size zorluklar çıkarır,ama siz hepsine dayanırsanız,sonunda amacınıza ulaşırsınız.İşte o an bir zafer sarhoşluğu yaşarsınız,fotoğraflar çekilerek zafer belgelenir,sonra kutlama şeklinde çay termosları elden ele dolaşır,kahvaltılıklar dostlara ikram edilir.
Yeni oturuvermiştik ki İbrahim bey yine yürüyüşten bahsetmeye başladı.Milli mücadelede İnebolu-Kastamonu cephane taşıma taşıma hattı yürünecekti,dernek başkanı bu iş sizin olsun Adnan bey deyince bir oldu bittiye uğramıştım.Daha ne yapacağız derken Mustafa abim atıldı,ben de gelirim sizinle diyordu.Dönüş yolunda Kamil bey ben de gelirim deyince tamam dedik.Dönünce inceledim,Kastamonu valiliği her yıl bu yürüyüşü düzenliyormuş,ama dört gün sürecek bir yürüyüştü.Çadırlarımız valilik tarafından taşınacak,biz küçük sırt çantamızla yürüyecektik.Mustafa Aka abimi aradım,haber vermesem kırılabilirdi,teklif etmemle sizinle her yere gelirim demesi bir olmuştu.Hazırlıklara başladık,SDÜ dağcılık gurubundan emanet olarak çadırları aldık. Sabahleyin kahvaltıdan sonra yürümeye başlıyor,akşam çadırları kurup dinleniyorduk.İşlerimiz yardımlaşarak yapıyorduk,çok güzel anılarımız olmuştu.Bu zor zamanlarda arkadaşlık yapmak bizleri iyice birbirimize yaklaştırmıştı.
Daha sonra birlikte TDF kurslarına katıldık,yeni şeyler öğrendik,yeni zirveler kattık.Doğa harikası Yazılı kanyonda ve kış eğitimi için karlı Davras yaylalarında çadır kurup,aynı yemeğe kaşık salladık.Zamanla ben yorulup, ayrılırken Mustafa abim yürüyüş lideri olarak gurupta görev yapmaya başlamıştı.Boş zamanlarında oturur,sohbet ederdik.Sohbet sırasında zor bir çocukluk geçirdiğini anlatmıştı.Bir gün balık yiyorduk,baktım,kılçıkları bile et var mı diye tekrar ağzına götürüyordu.Şakayla,takılmak için sormuştum,
-Adalı mısınız yoksa?
-Dedem adalıydı,nereden bildin?
-Eğirdirde çalıştım,balığı bu şekilde ancak adalılar yer demiştim.Eski YSE emekli olduğunu,kayın biraderi ile ortak bir marangoz atelyesi açtıklarını ve yürümediğini anlatmıştı.Sonra üniversite öğrencileri için yurt çalıştırdığını söylemişti.Biz konuştuğumuzda telefonu durmadan çalardı.Evinde tadilat yapacaklar, doğalgaz inşaatı yaptıranlar onu bulurdu.O da hemen gider yeri görür,sonra da güzel bir şeyler yapıverirdi.Gerçekten pratik bir adamdı.
Yine bir akşamüstü bizim gurupla çarşıda toplanıp,çay içmek için sözleşmiştik.Aka beyin böyle huyları vardı,gider yeni yerler bulur,sonra bizleri davet ederdi.Çok güzel bir çayhanede çaylarımızı yudumlarken yeni ameliyat olan İbrahim bey,
-Mustafa ne yapıyor,haberi olan var mı?diye sordu,bilgimiz yoktu,ama Kamil bey çoktan telefonu çevirmişti bile.Karşımıza çıkan ses yorgundu,sıkıntılıydı.Kamil telefonu kapatınca bize dönerek,
-Mustafa şehir hastanesinde on gündür yatıyormuş dedi.Masada heyecan dolu bir rüzgar esmeye başlamıştı,
-Hemen ziyaretine gidelim dediler.
-Benim yarın okulda görevim var gelemem ama müsait olanlar gitsin,hem haber alırsınız.
-Yarın Tıp fakültesine gidecekmiş,
-Tamam ben yarın kontrole gideceğim,görür,size bilgi veririm,
-Tamam dedik.Ertesi günün akşamı İbrahim bey bize aldığı bilgileri aktarıyordu,
-Yürüyüşe gidilecek yeni bir yerle ilgili keşif gezisine gitmişler dedi.Mustafa biraz rahatsız olmuş, yürüyememiş.Hemen ertesi gün hastaneye gidip,muayene olmuş,Tabi biliyorsunuz,işte tetkikler filan yapılmış, bizim Mustafa reçete yazacak diye beklerken doktor,
-Sizi yatırmak zorundayım demiş.Şaka mı bu,hayır adam çok ciddi,neden peki?
-Emin olmak için biraz daha araştırmak istiyorum.Sonra parça almak lazım,
-O zaman doktor bey,izin verin eşyalarımı alıp,geleyim,
-Ya gelmezseniz?
-Geleceğim doktor bey,zaten emekli adamım demiş,
On gün bana uzun gelmişti,teşhis koymak bu kadar zaman almaz diye düşündüm.Hemen aramızda bir iş bölümü yaptık,ikiye bazen üçe bölünerek arkadaşımızı ziyarete gitmeye başladık.Zaman geçtikçe önümüzdeki fotoğraf da netleşmeye başladı. Mustafa abimizin ak ciğerlerinde kötü hastalığın izlerini bulmuşlardı.Sonra bunun kaynağının kolon olduğu anlaşıldı,Kamil sıkıntılıydı,
-Ne oluyor diye sordum.
-Eğer bu hastalık organ atladıysa başka yere de atlamış olabilir dedi.Ağzım açık kalmıştım,insan böyle sıkıntılı zamanlarda ne söyleyeceğini bilemiyor.Dostuna,yakın arkadaşına böyle bir şeyi yakıştıramıyordu.Acı haber yol bulup,bizlere de ulaştı,beyinde de bu hastalığa rastlanmıştı.Bu artık zamanın kısıtlı olduğunu haber veriyordu.Ziyaretlerimize devam ediyorduk, ancak arkadaşımız gözümüzün önünde eriyordu.Ölüm haberini seminer programı sırasında aldım, dernek başkanı telefonla arayarak haber vermişti.Camiye gittiğimde arkadaşımı,can dostumu bir kutunun içinde yalnız başına yatarken buldum.Yanına çöktüm ve eski günleri hatırlamaya başladım.Namazın ardından sevenlerinin kürekleriyle toprağa verdik.
Dernek Mustafa abimin anısına Akdağ çıkışı düzenlemişti.İki elim de kanda olsa buna katılmam gerekiyordu. Gittim tabi,o çıkışta sohbet konusu hep Mustafa abimdi.O da böyle bir düzenlemeyi kaçırmak istemezdi.Önce mezarını ziyaret edip,dualar ettik.Rüzgarlı bir havada tırmanmaya başladık.Dudaklarımız sevdiklerimiz için dualarla kıpırdarken zirveye ulaştık.Arkadaşlardan biri hoşluk olsun diye mukavva üzerine fotoğrafını koydurmuştu.O her zamanki gülümsemesiyle ayakta duruyordu.Zirvede sanki yine onunlaymış gibi yan yana fotoğraflar çektirdik.Bir şeyler yedik ve hep birlikte dönüşe başladık.
Mustafa abim aramızdan ayrılmış,bu dünyaya veda etmişti.Onun her sene yapraklar sararmaya başladığında dağ erikleri topladığı,o eriklerden sirke yapıyormuş, bu sirkeler olmasa sofraya oturmak istemediğini söylerdi.Ben de o kadar ekşi şeyi ,nasıl kullanıyorsun diye şaşırır,dururdum.Hele erik pestili yapmak ve zorlu yürüyüşlerimizden dönüşlerde arkadaşlarına ikram etmek onun sevdiği bir hareketti.O erik pestilleri unutulacak gibi değildi.Bir gün merak etmiş,birlikte pestil yapmıştık.Erikleri kaynatarak yumuşatmış,sonra mübarek elleriyle püre haline getirmiş. Sonra eriği tepsilere dökerek kurutmuş ve güzelce keserek,katlamış, keselere koymuştuk. Artık o dağ erikleri de öksüz kaldı,kim toplayacak şimdi o ekşi erikleri?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.