- 342 Okunma
- 3 Yorum
- 2 Beğeni
ISSIZLIĞIM BABADAN MİRAS İSMİM DE...
Anlamsızlığın tedirgin ettiği bir lahza adeta.
Düşperest yolculuğumda sökün eden d/okunuşlar.
İlahi bir rengin coşkusuna vakıf sıra dışı bir canlının aslında kendini sevmeye özlemi.
Sarkaç kırık.
Ruhlar kayıp.
Edilgen bir şiirde tasniflediğim batıl ayraçlar.
Gün pişekar güneş huzursuz: bozulan dengesinde doğanın kumdan adamlar saat tutuyor adeta ve işte eriyen kum saati her zerre kendinden mustarip İlahi bir akım belki de bakıma girmiş beden ve ruhların da tek özlemi iken sevilmeye dair bir titri şair üstüne alınıp bir o kadar bangır bangır bağırıp dikkatini çekmeye çalışır iken Tanrının.
Meali yitik bir hece aşk’ ın şah damarı.
Etken bir yenilgi içten dışa süngülenmiş kapı ve tokmağı.
Sünepe gölgeler saklı kapının açılmayan içinde ve şerrine lanet okunan iblisim hedeften saptırmaya doğru o taarruzunuza da tanıklık ederken şair.
Öznemle kavgalıyım: hani, özümsediğim özneme duyduğum özlemin bir adım sonrası.
Reşit addedilen hüzün yüklü sarkacım, elimin tersiyle ittiğim hayatın alametifarikasında isyan eden yalnızlığım.
Dudak payı bırakıyorum kalemin uzunda.
Uzun uzadıya yorduyorum da hayata ve yorgun kıbleme sığınıyorum.
Ruhun firarı olası ne de olsa fedaisiyim kaderin bir o kadar kederin.
Hızını kesti hüzün sarkacım ve endamlı bir gülücükle kucaklıyorum en azından yeni günü adeta yeni bir başlangıç yapacakmışçasına öykündüğüm şu deli rüzgâr.
Redifler suskun mizacım gibi.
Yüreğim dökük Arap Bacı gibi içerliyorum efendime:
Efendim kim mi?
Esiri olduğum bir nesir ya da bir şiirin ilk dizesi ve bir öncesinde saklanmış iken şiirin hikâyesi.
Düşler Bulvarı, volta attığım.
Esrikli ruhum kaçamadığım bedenim.
Bir yenilginin daha gün dönümü ve binlercesinin yıl dönümü.
‘’Kimseler görmedi Ömür Hanım, bu dünyadan ben geçtim…’’(Alıntı)
Alacası yalnızlığın bense bir bulut tedirginliğinde asılıyım ruhun serili kancasına d/okunmakla ölmek arası.
Meali tükenen sözcüklerin dumanıdır ruhumu d/ağlayan.
Bir firarın da infilakı.
Cürüm işler gölgeler ve cüret ederler beni benden çalmaya ki çaldılar da.
Bir algı yanılması asrın vebası tüketilmiş benlik.
Bir de veryansın eden ruhun dilemması.
Kül rengiyim.
Gül rengiyim.
Dilemması dikenlerimin kul hakkının yendiği zamanların öncüsü kayda değer bir milatta saklı milenyum çılgınlığının da damgasını vurduğu.
Issızlığım babadan miras ismim de.
Algı eşiğinde seken bir Anka’yım.
Hicrine tanıklığım suskunluğun ve hicvinde yalpalayan ayaklarım zaman denen minvalde zuhur eden mekân denen yanılsamada rengi solan bulutun gölgesinde iflah olmayı bekliyorum.
Hüsranın yıl dönümü.
Mevsimin iz düşümü.
Yitik cümlelerin bir sonrası.
Yatıya kalan gecenin cüretkâr örtüsü…
Örtülü ödenek gibiyim.
Maya çaldığım her duygunun da mirasçısı bir çöl çiçeği.
Her düş çılgınlığın ta kendisidir içine düşülesi bir t/uzaktır çünkü düşler.
Bir lahza tedirginliğinde peyda olan.
Gerçeklerin akan çatısında biriken nidalar misal.
Sıfatsız yolculuklar ise şairin ömür törpüsüdür sıfatsız bazense tanıdık bir sima ile rastlaştığımız camı örten perdelerin arkasında seken firari kuşlar misal.
Kader cebbardır keder ise bir üst kademede terfi bekleyen bir yanılgı misali bir yenilginin de ertesi düztabandır sözcükler bir başına kalmışlığında şairin şehrin ve de ilhamın tetiklediği.
Soyut alfabede gülümser alıcı kuşlar ve her bir gülümseme aslında ölümü çağrıştırır.
Ölümse sekant uzunluğunda.
Yaşam bir asra bedel her saniye tetiğini de çekti mi aşkın ve işte kumpası özlemin seken sözcüklerle iştigal bir güftede saklı şairin hikâyesi bestesi kâinatın ise yorgun ve gamlı notaların paralelinde izini sürer umudun.
Tecrit edilmiş her yaşam.
Tenkit edilmişken yine her yaşam.
Tasfiye edemediği şairin tahliye emrinin ise sırasını beklediği…
Ve sırasını savar şair.
Önce suskun.
Sonra yılgın.
Kımıltısı ömrün ve elinde tapu senedi yazmakla yanmak arasında bir yerde yaşamın ölümle sürtüştüğü bazen hüznün umut ile cilveleştiği…
Yorgun ruhlar bulvarında fink atar kalem önce şiir olur çağlar sonra bir susku geçirir üstüne elbet son söz okuyucunundur.
Andıkça dününü.
Ar bildiği kalemin de dürtüsü ile yazmadığında ölür şair yanmadığında yakarır Tanrıya ve kutsanmış imgelerle örter üstünü yorgun bedeninin ne de olsa her şiir bir aldatı…
Ne de olsa her nesir bir karamboldür ve ölmeyi diler içten içe ölümsüzlüğe şerh düştüğü her şiir ile de yaşarken kaderini…
Kederin nüfuz ettiği.
Cehaletin öncüsü iken boşluk.
Sarmalında bilinmezin hibe eder ruhunu bazen suskun bazen nutku tutulmuş deyimler ve vecizeler bir ara nama niteliğinde kaderi ve geneli tenkit ederken aslında gizli bir aşkın da peşine düşmüştür şair.
Kendiyle mukayese ettiği kalemin dürüst belleğinde bir toka niyetine asılı kaldığı sonsuzluğun verdiği ilhama yenik düştüğü müddet zarfında yasını tahliye etmenin de diğer adıdır yazdıkça büyüyen bu imkânsız aşkın coğrafyasında sadece bir zerreye tekabül etse de yazarak çoğaldığını beyan eder simli ruhunun sihirli yazın dünyasında bir ekin mahiyetinde iken içine düştüğü bu imkânsız aşk diğer adıyla edebiyatın dürtüsünde acının güdüsünde şerh düştüğüdür de İlahi Aşk…
Bir metafor gibi kavuşulmaz.
Bir meltem gibi dokunulmazlığına da yenik düştüğü kalemimin verdiği emre itaat etmekse hem ülküsüdür hem de aşka düştüğü ülkesi…
YORUMLAR
Hayatın da hörgücü ve tınısı ve konduramadığım tanısı.
Buğulu gözlerinde aşkın şaşkın bir maşuk iken…
Dünyevi varlıkların tek derdi iken mal mülk ve işte veryansın ettiğim…
Sahibesi olduğumsa sadece bedenim ve bir kuru canım.
Kurduğum alarmın suskunluğu elbet kendime geç kaldığım.
Hafif meşrep imgeler bataklığı: kör noktası ömrün kula kulluk yapmamamın da ölçüsü iken yalnızlık.
Muktedir kılınan.
Mukayese edilmekten de sıdkımın sıyrıldığı belki de bir kapı aralığı ruhumdaki cereyana yataklı eden.
Devindi gün.
Dövündü insan.
Döngü ise kendine yenik düştü.
Söz konusu elbet kendimle ilintili bir durakta beklemeye aldığım yaşamın boğuk iniltisi.
Süzgeçten geçen demi çayın ve densiz insan iklimi.
Hasat mevsimine yakın durduğum lakin ektiğim tüm tohumların çürüdüğü.
Çürük dişimi özlüyorum misal hani kaybettiğim ve dişlediğim elmada saklı iken diş izim.
Bileğimi dişlediğimde ise duran zaman ve kurgusu ömrün kuramları dünün.
Renklerin istilası.
Rengârenk bir kelebek dansı, içtimada çiçekler.
Tutkunun diğer adı hüzünle eşleşen bir yarım ada.
Ruhun tensiye ettiği duyguları saymakla eşleştirmekle de geçerken ömür.
Hidayet öncesi…
Hidayet sonrası.
Haşmetli bir enginlik ruhumun d/ağlandığı.
Acı eşiğim.
Algı eşiğim.
Eşelediğim toprak.
Eşleştiğim nice kimlikse benden nasıl da uzakmış meğer zamanında.
Kilit vurduğumsa yüreğim ve aşkın dolduruşa getirdiği öznemle örtüşen özlem.
Mevzu bahis ne sahiden de yoksa bir akım mıdır bir moda mıdır dünümü deşen gönlümde verilen muhtırası yangının ve yâdı mazinin tümden gelen bir heyecanın hezeyana denk düştüğü…
Ruhun sarkıtları bedenin dikitleri:
Ruh yaşım ve ruh ikizim; beden yaşım dikizlediğim arkam ve önüm ve sağım ve solum ve…
Sobelenmek hep mi can yakar ve sorgudan geçirildiğimi tünediğim kırık dalın canımı yaktığı ve insanların da.
Sözel bir eylem iken konuşmak son zamanlarda değil cümle kurmak kelimeler nasıl da firar etti belleğimden ve karmaşanın bilançosu alt bilincim tıklım tıklım iken sırların ve serlerin serildiği şehrin surlarına yağdırdığım sureler.
Mozaik kayıp ve gerçek dışı.
Bir mizansen addedilen hayatın akışı.
Bir metafor aslında zaman ve değişken ve dağınık ve hazana sirayet eden sınandığı kadar dirayetimin yana yakıla içimden sökün eden.
Hüzün ertesi; ölüm öncesi.
Hazzın evreleri.
Haiz olduğumda dünde kalan Lale Devri ve devri-âlem yaptığım salkım söğüt bazen ucunda sallandığım dalın himayesi ve kırsalı gönlün kır saçlı ağıtlar ağdalı öyküler ve ağza alınmayacak ne varsa yüzüme püskürtülen belli ki iblisin doğası zuhur etmiş zalimin de fıtratına uygun bir realite iken iklimin çözülen bağcıkları.
Hür neslin hurra coşkusu.
Dünde kalan.
Anda hâsıl olan.
Defolu sevgiler cumhuriyeti arzı endam eden.
Derdest edilmiş tutuk nutuklar şehri baş veren bir yanılgı ihtar ederken koruyucu meleklerim akıl melekelerim ise kaçkın ve kaçak bir mimaride el divan pençe duruyor.
Artık bir rengim yok benim.
Bir titrim de yok.
Huzurun peşinde kendimi kovalıyor ve kaçacağım bir delik de yok.
Yamalı iklim.
Yarenim gizim.
Yâdımsa aşkla örtülü kıblem.
Dünü örtük bir iklim.
Bodoslama yazamam hem ben: öncelikle huşu içerisinde selam duracağım sonra da yumurta kapıya dayandı mı iki yumurta çırpıp bir güzellik maskesi belleyeceğim kalemin dudaklarından dökülen o masum buseyi alnıma koyup secde edeceğim yüce Rabbime…
Gelenler var sessiz.
Gidenler var gürültülü.
Gelip de gitmeyenler var aşikâr gönül hırsızı.
Gidip de gelmelerinin mümkün olmadığı ruhlar var ne de olsa son durak iken kara toprak.
Üzerimdeki ölü toprağı ve Çıfıt Çarşısı bir hüzünle değiş tokuş yaptığım şiirin bam teline asılı kaldığım.
Hüzün ve umutla hercümerc edilmiş çok anlamlı edebi bir yazı okudum. Yüreğinize sağlık. Saygı ve sevgilerimle
Kasim Emre tarafından 12.8.2023 10:44:17 zamanında düzenlenmiştir.
Gülüm Çamlısoy
Yüreğiniz der görmesin asla.
Çok teşekkür ederim.
İçten selam saygılarımla...