- 146 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
RUMLAR.
RUMLAR KİMLERDİR?
TDK (Türk Dil Kurumu) tanımlarından ilkine göre Rum sözcüğü: “Müslüman ülkelerde oturan Yunan asıllı kimse” şeklinde bir ifadeyle kendisine karşılık bulurken, tarihsel bağlamıyla: “Doğu Roma İmparatorluğu sınırları içinde yaşayan, Roma yurttaşı haklarına sahip olan halk” anlamını kazanmaktadır. Kurumun 3. ve son nitelendirilmesiyle Rum tanımı,“Anadolu” anlamına kavuşmaktadır.
Kökeni itibariyle Rum kelimesi, “Romeos” sözcüğünden gelmektedir. Romeos,“Romalı” demektir. Bu yönüyle kelime Roma İmparatorluğu’na atıfta bulunur.
Paralel şekilde uzun çağlar boyunca Anadolu’da yaşayan toplumlar için de “Romalı” sözcüğü kullanılagelmiştir. Türkmenlerin Anadolu’ya gelişine dek, Anadolu coğrafyası Latin ve Rum kültürlerinin etkisi altında, Hıristiyanlığın hüküm sürdüğü bir dönemden geçmekteydi. Büyük İskender’in startını verdiği Helenizmi takiben, Hıristiyanlığın Anadolu’da kendisine yer bulmasıyla birlikte, Hıristiyanlık Anadolu’da baskın din haline geldi. Rumlar, mezhep olarak Hıristiyanlık dininin Ortodoksluk koluna mensupturlar.
Osmanlı’daki Millet Sistemi gereği, Rum tanımı içerisinde Ortodoks Hıristiyanların tamamı girmekteydi. Diğer yandan az da olsa Katolikliğe geçiş yapmış Rum toplulukları da vardır. Türk olan ancak inancı nedeniyle (Ortodoksluk) Rum kabul edilen Karaman Türkleri, Karadeniz, Kıbrıs ve Adalar’da yaşayan Rumlar da Millet tanımı gereği konumları değişen diğer Hıristiyan gruplardandı. Rum adıyla anılan, ancak Rum kökenli (Helen soylu) olmayan ünlü Anadolu düşünürlerinden birisi de Mevlana Celaleddin-i Rumi idi. Takip eden devirde Osmanlılar 1540’lara kadar Balkan coğrafyasında fethettikleri yerlerde oluşturdukları bölgeye “Rumeli” adını vermişlerdir.
Niğbolu Savaşı’ndan sonra Mısır’da bulunan Abbasi Halifesi, Yıldırım Bayezit’e “Sultan-ı İklim-i Rum” ünvanını vermiştir. [4]Aynı şekilde, İlk etkileşimlerin görüldüğü dönemi takiben Rum kelimesinin eski Türk kaynaklarındaki hali “Purum” şeklindeydi. [5]
Rumların hamisi konumunda beliren ve dinen bağlı oldukları kurum ise, İstanbul’da bulunan Fener Rum Patrikliği idi. İbadet dilinin Rumca olduğu patriklik, 1870 yılında Bulgarların kendi eksharhanlığını (Bulgar Kilisesi) kurması üzerine milli bir kimlik kazanmış ve “Rum Kilisesi” olarak adlandırılmaya başlanmıştır. O döneme değin Osmanlı Devleti’nde geçerli olan millet sistemi uyarınca Bulgarlar Rum-Ortodoks milletine mensup addedildiklerinden, böyle bir makama ihtiyaç duyulmamıştı. [6] Lozan Barış Antlaşması’yla dini misyonu dışında tüm özellikleri törpülenen Rum Kilisesi, cemaati olan İstanbul Rumları nedeniyle kentte kalmaya devam etmiştir.
Rumların kullandığı dil olan Rumca, Kıbrıs ve Adalar’da çok küçük şive farklıları göstermekle birlikte, Yunanca’nın aynısı sayılabilir. Benzer şekilde Kıbrıs Rumlarının günlük dilinde, aradaki ortak yaşam ve kültür bağlarını göstermesi babında mühim birer örnek olarak gösterilebilecek, birçok Türkçe sözcük yer almaktadİki toplumun edebi eserlerinde birbirlerine müspet mahiyette yer ayırdıkları da bilinmektedir. [10] Bunun yanı sıra, Yunanistan’da erkekler arasındaki eşcinsel ilişkileri hukuken tanımlamak için, ironik bir biçimde; ‘Othomaniko Dikeo’, ‘Osmanlı Hukuğu’ terimi kullanılır. Bu sayede, bu ilişki türü Türklerle ilişkilendirilir. Batılılar ise aynı tanımı “Greek Way” şeklinde yaparlar.
Helen Tanımı
Büyük İskender, M.Ö 333 yılında Persleri mağlup ettikten sonra ulaştığı gücün neticesinde Akdeniz ve Anadolu coğrafyasında kendi kültürünü yayma olanağı buldu. [12] Bu noktada Yunan-Makedon ortak kültürünün ürünü “Helenizm” ortaya çıktı ve kısa sürede taraftar topladı. Bu kültürün etkisiyle Helen uygarlığı inşa edilerek, mimari ve sanatta yeni bir stil yaratıldı. Yunanca bölgenin Lingua Francası (Başat Dil) olarak dini kapsama ulaştı. [13]
Ulusçuluğun kendisine yer bulmaya başladığı 18. yüzyıl boyunca, özellikle de bu devrin ikinci yarısında, Yunanlılar arasında Antik Helen dünyasına atıflar yapılmaya başlandı. Yunanlılar ve bilhassa aydınlar arasında Antik Yunan isimleri seçilir oldu. Eski metinler çevrildi. Bu süreçte Bizans dışlandı. [14]
Yukarıda tarihsel bağlamını ortaya koyduğumuz Rumlar, kendilerini daha çok Helen olarak tanımlamaktadırlar. Bu noktada Rum ve Yunan sözcüğünden hazzetmediklerini söylemek gerekmektedir. Helen sözcüğünün yarattığı tarihi atıf, burada belirleyici rol oynamaktadır. Yunan tarihçiler, bir Latin ülkesi olan Roma İmparatorluğu’nun Doğu Roma yıllarından itibaren kademeli olarak Helenleştiği görüşünü savunurlar. Bu argüman, Yunan-Helen kültür ortaklığının bir uzantısı olarak yansıtılır. Bugün adını Yunanistan olarak bildiğimiz komşu ülkenin resmi adı “Helen Cumhuriyeti’dir. Yunanca’da “Helen Ülkesi” adı, “Ελλάδα, Ellada” olarak kendisine yer bulur.
Yunan Bağlamı
Yunan kelimesi, Yunanistan devlet sınırları içerisinde yaşayan ve vatandaşlık bağıyla bu ülkeye bağlı olan kişileri tanımlamak için kullanılır. Kelime, daha çok politik kimlik arz eder ve Yunanistan ülkesinde yaşayan insanlar için tarihsel bir atfı söz konusu değildir.
Yunan kelimesinin kullanımı özellikle Kurtuluş Savaşı yıllarında yoğunlaşarak Türk literatürüne girmiştir.“Yunan Ordusu”, “Yunan Emperyalizmi” gibi kalıpların yaygın kullanımı nedeniyle tanınır olmuştur. Diğer yandan, bir sözcük olarak “Yunanlılar” kelimesi ile, “Yunan” kelimesi arasında hiçbir fark yoktur. Bu iki sözcük de aynı milleti tanımlarlar. Aynı şekilde, Türk Edebiyatı’nda da temelde bir Yunan-Rum ayrımına gidilmez. [15]
Grek İfadesi
Modern Yunanistan, 1821’de Osmanlı Devleti’nin İngiltere, Fransa ve Rusya karşısında aldığı yenilgiler sonucu Mora Yarımadası ve Atina’da Yunan Krallığı adı altında bir devletin kurulmasıyla başlayan dönemdir. Yunan Krallığı’nın kurulmasını takiben, ilk Yunan Kralı olarak Bavyeralı aristokrat bir aileden gelen Otto isminde bir Alman atandı.
19.Yüzyılda ortaya çıkan bu yeni gelişme üzerine, Batılı tarihçiler, Yunanlar ile Osmanlı arasındaki bağları koparmak maksadıyla, bu tanımın sahasını genişleterek yeni bir anlam atadılar. Batılı tarihçiler bu noktada Grek sözcüğünü buldular. Bugün Yunanistan isminin İngilizcedeki karşılığı Greece’dir. Yunanlar için ise Greek kelimesi kullanılır.
Bu tanımlar arasında oluşan kargaşa, tarihçilerin baz aldıkları kaynaklar uyarınca farklılık gösterebilmektedir. Şayet Türk kaynakları göz önünde bulunduruluyorsa Osmanlı Tebaası olan Rumlardan, “Rum” sözcüğü kullanılarak bahsedilir. Diğer yandan Yunan tarihçileri Helen sözcüğünü daha çok sahiplenmektedir. [16] Farklı dillerde yayın yapan tarihçilerin ise Grek sözcüğünü tercih ettiğine rastlanmaktadır.
Sonuç
Çalışmada bahse konu edinen dört kelimenin de tanımlamak istediği millet aynı millettir. Hepsi Yunan milletinden bahis açıldığında, sözcüklerin tarih okuyucularında yarattığı kavram karmaşası, bağlamları ve kullanım amaçları bilindiğinde daha anlamlı bir zemine oturmaktadır. Bu noktada, Yunan-Türk tarihçilerin kullanım tercihleri bilinmelidir. Yunanların Helen, Türklerin Osmanlı devri için Rum; Cumhuriyet devri için ie Yunan sözcüğünü uygun gördüğü ve çalışmalarında ele aldığı göz önünde bulundurulmalıdır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.