- 186 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Mavi Gözlü Çocuk
Adam saatlerdir aynı yerde hiç kıpırdamadan oturuyordu. Açlıktan hareket edebilecek hali yoktu aslında. Yanına yaklaşan iyi giyimli beyefendi elinde tam yüz lirayla eğilip “buyurun bu sizin” diyene kadar da tek düşündüğü böyle daha ne kadar dayanabileceği idi .Yerinden doğrulmadan uzatılan paraya bakıp kaldı öylece…
Karşısında dikilen uzun boylu, iyi giyimli yaklaşık otuz yaşlarında bir gençti. Kalın paltosunun altından zevk ve sefa fışkırıyordu. Adam bir aydır doğru bir şeyler yememişti, bu parayla satın alabileceklerini düşündü bir an fakat adamın hakir gören tavrı her yerine bulaşmıştı adeta. Açlıktan değildi bu duygu yüzünden kramplar girdi midesine. Utandı, ağlamak istemiyordu ama gurur yapamayacak kadar perişandı hali.
Yüzlerce düşünce gelip geçmişti şu bir kaç saniye içinde aklından ama en hatırlanabilecek olanı pişmanlıktı. Keşke dedi, keşke sıcak yuvamı bir hiç uğruna bırakıp bu amansız ve amaçsız maceraya girişmeseydim. Keşke evlatlarıma vakit ayırıp onları büyütmeye ayırsaydım geri kalan ömrümü, özgürlük denilen o duygu aslında içimdeymiş ki ben kendimi hep bir hapishanede hissettim. Bunu anlamak evimden uzakta tam on yılımı aldı. Çaresizliğin bir adama neler yaptırabileceğini öğrendim, açlığın, yoksulluğun kol gezdiği bu mahallelerde çöp karıştırırken buldum kendimi, ellerimdeki yaralar uzun zamandır iyileşmiyor, tek gözümü bir sokak kavgasında kaybettim ve daha dile getirilemeyecek korkunç anlara hayatlara tanık oldum. Bir kez bile seslerini duymaya cesaret edemedim evlatlarımın, benden sonrası için çekilebilecek yokluklar, acı dolu geceler ve babasızlığın hesabını vermeye gücüm yoktu. Biliyordum çıktığımda o evden sonsuza dekti... Ben seçimimi kendi yok oluşum üzerine yapmıştım!
Kibar beyefendi hâlâ orada durmuş parayı almamı bekliyordu, karanlıkta olmak güzeldi çünkü yüzünü hatırlamak istemediklerimden idi o. Bana ne kadar aşağılık ve zavallı olduğumu anımsatıyordu, uzanıp elindekini aldım...
Sonrası büyük bir sessizlikti, karşımdaki adam eğilip dizleri üzerine çöktü, paltosunun yakalarını soğuktan kaldırmıştı ama eğildiğinde yüzü iyice seçilir oldu, mavi gözleri yaşlarla doluydu… "Baba" dedi, bu an için on iki yıldır hayal kuruyorum!
Sözcüklerin hükümsüzlüğüydü yüreğimdeki, kalbimin atışlarını kulaklarımda duyuyordum.
-Baba benimle gel...
Bense; avuçlarımda buruşturduğum o paraya bakıp kalmıştım. Beni sarsmaya başladığında uykumdan uyanma vaktiydi.
-İşte dedim yutkunmak da bile zorluk çekerken, bu para gibi buruşturup attım sizi, hiç bir şey ve hiç kimse bu gerçeği değiştiremez!
O mavi gözlü çocuk paltosunu çıkarıp omuzlarıma koydu, elleri sıcacıktı, avuçların da ki koku evimi hatırlatıyordu. Ölmek istiyordum aslında, son nefesimi evladımın kucağında verip kurtulmak, bu düşlerin en güzeli olurdu, biliyordum.
Sonra bir şarkı mırıldanmaya başladı, hatırlıyor musun bizi hep bu ninniyle uyuturdun?
Büyüdük baba, seni anlamak için uğraştık, seni yok saymak için değil!
Annemi kaybettik, iki kardeş hayatımızı yeniden kurduk ve şimdi bize verebileceğin herhangi bir duygu var ise onu almak için bekleşiyoruz.
Açız baba, bedenlerimizle değil yüreklerimizle; aç kurtlar gibi umutsuzca bekleşiyoruz!
Talân Ayşe Kanca
14/07/2018
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.