- 235 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Erdem Ailesi
Geceyle sabah arası günün geceliği şafak sökmek üzere metin kalktı, abdestini alıp üzerini giyip evden çıktı. Sokak etinden sıyrılmış kemik gibi dinç ve sakin ve bir uykunun içinde rüyasında. Evler, gecenin karanlığından akan uzay gibi dünyaya kök salmış ve sokak lambaları uzaylılar gibi görünüyor. Emin adımlarla caminin bahçe kapısından geçip caminin çift melek kanatlı camisinden içeri girdi. Sadık bir şekilde boynu büküp masum bir çocuk gibi her zamanki namaza durduğu yere gidip oturdu. Az sonra imam efendi kadir gibi görünüp gezegen gibi yerine yörüngesine durdu. Sabah namazı şehrin uyanmak üzere karanlığını iç ışıklarıyla aralayan eminlerle emin adımlarıyla caminin yüreğini oluşturarak kılındı. Nasıl maddiyatlarından sıyrılıp geldilerse maneviyatlarından da maddiyatlarına geri çekildiler. İnsanın sırtı maneviyatıyla maddiyatının bir işlendiği bir dokunduğu sinirlerinin geçtiği iliğinin aktığı omur iliğinin çizgisinde ibadetinin sırrıdır. İbadet şekli ve yolu da toplumun bir sırtıdır. Sırtı yere gelmez gücüdür. Veli bir şekilde eve döndü. Ali.
Eşi melek gibi onu karşıladı. Melek sükûneti eşinin yüzüyle beden devimiyle günün aydın neşesine dönü verdi. Kahvaltı sofrasını hazırlamış. İş kıyafetlerinin her zamanki gibi düzenleyip sevgisini mutluluğunu katarak katlamış hazır etmişti. Bir uğurlama ki bu evliliklerinin yüreği kalbi aklı beyni her şeydi. Akşam sabah öğle ne zaman kavuşsalar ne zaman ayrılsalar bu uğurlama evliliklerinin sönmeyen her daim yanan ocağıydı. Kocasını uğurladıktan sonra Elif, çocukları kaldırıp yedirip giydirip kocasına olduğu gibi aynı sevgi ve mutlulukla ruhlarını okşar gibi bedenlerine dokunuşlarıyla zihinlerine günü aydınlatacak güneşin maneviyatıyla doldurup. Çocukları da uğurladı. Sıra kendisine gelmişti ki sokaktaki kedileri köpekleri de unutmadı. Konu komşuya selamını da hiç eksik etmezdi. Evinin temelini çatısını yolunu sokağını kocasına ve çocuklarına baktığı gibi bakıp uğurladı. Kendi de işine koyuldu. Ali ve Elif öğretmendiler. Ali, şehrin merkezindeki lisede Elif ise oturdukları mahallenin ilk okulunda öğretmendi.
Ali, boş zamanı olduğu zaman en yakın camiye gider öğle namazını kılar. Keza ikindi namazını da öğle. Boş zamanı olmazsa derste öğrencilerine ders anlatırken kalbinden geçirir. Dua ve ibadet eder gibi hissiyatı içinde ders anlatır öğrencileriyle ilişkisini her zamanki gibi sürdürürdü. Kaza pek etmez ama akşam ve özellikle yatsı namazında telafi ederdi. Akşam ve yatsı namazını evde kılardı. Bir, sabah namazını düzenli olarak camide kılardı. Eşi Elif, ateisti. İnanarak yaşamazdı. İnancı hiç yok muydu? Olmaz olur mu inançsız yaşanmaz olduğu gibi inanmadan ne bir şeyi bilir ne de bir şey yapabilirdi. Elif, bir din bir inanç sistemiyle hareket ederek inançlı yaşamazdı. Kocasına inanır çocuklarına bir inançla sahip çıkar. Konu komşularına da öğle. Yeri gelir komşu mevlidine de gider. Duada okur. Yeri gelir namazda kılar. Ama dinin müridi Allah’ına bir kulu gibi düşünerek hareket etmezdi. Aşure zamanı aşure yapar. Ramazan’da oruç tutar. Ama tüm bu dini vecizeleri bir toplum bir millet bir halk oluşuyla idraki içerisinde yapardı. Yaşadığı toplumu içinde insana varmak insanların dini inançlarından geçiyorsa Elif, hiçbir yoldan geri dönmez. O yolda gerektiği bir şekilde gider ve döner.
Elif, gençlik yıllarında, gerçi şimdide çok yaşlı sayılmaz, ateist düşüncesiyle dünyaya bakar ve hayatı anlamaya çalışırdı. Arkadaş grubu içinde genel olarak dinin hayatın üzerindeki baskısına karşı yaşamsal direnç içinde olurlardı. Bir söz vardır kimin ne kadar inançlı ve dindar olduğu bilinmez. Bir Allah bilir. Yani ateist olduğunu ve ateist bir bakış içinde hayatını yaşayan Elif, ne kadar ateisttir. Ve Ali, ne kadar inançlı ve dindar. Daha açık söylemek gerekirse ne kadar Müslümandır. Her insanın parmak izi farklı olduğu gibi inancı da aynı dine dayansa da farklı olur. Ve birine öykünse de kendi farklılığı sadece aşılamış olur. Yine yaşam eylemine göre kendi farklılığıdır. Ve bir aile için bir toplum çevresi içinde bir yaşayıp bir var olmamız. Bir birimizin dini ve dünya bakışını mayalayıp farklılaştırmışızdır. Elif ne kadar ateist olsa da Ali’den çok dindardır. Ali’yi sevip benimseyip evlenmesi sonucu Ali’nin inancı ve dünya bakışında çevreye uyum sağlamıştır. Ali ise ne kadar inançlı ve dindar olsa da bir ateist gibi düşünüp öğle ibadetini işini gücünü sevgisini ifade etmektedir. Çünkü Elif’i düşünerek Elif gibi düşünmektedir. Elif ise Ali’ye bakıp Ali gibi davranmaktadır.
Mesutturlar. Mutluluklarıyla. Oğulları Serkan, sekize, kızları Aslı ise dörde gitmektedir. Serkan babasını örnek alarak annesine aşıktır. Aslı annesini örnek alarak babasına aşıktır. Serkan güzelliğini annesinden almış yakışıklı bir çocuktur. Aslı’da babasını andırmakta ve oda güzel bir kızdır. Serkan okumaya düşkün bir çocuktur. Çevre akranlarının tersine. Müzik dinleyerek eğlenir. Resim yaparak ise sanki terapi olur. Aslı Serkan’a göre daha küçük olduğu için yaptıklarında çok kararlı değil. Öğle o da akranları gibi teknolojiye çok düşkün değildir. O daha çok çevreyi gözlemler kendine oyunlar çıkartır. Günlüğüne bazen yazar. Bir küçük yönetmen gibi çevresini bir film şeridine alarak takip eder. Deli dolu karasız ama böyle bir yönü de var. Bu küçük yaşında. Babası Serkan’a inanç ve dini konularda gereken bilgiyi ve uygulamayı Serkan’ın arzu ve isteğine göre zorlamadan vermektedir. Aslı’da annesinden hayatı inançları dini öğrenmekte ve bilmektedir. Aile için bir uyum içinde çevrelerine de bir uyum içindedirler. Aslı ev çevresindeki arkadaşlarıyla vakit geçirirken. Serkan okul çevresinde takılır okul arkadaşlarıyla teneffüslerini geniş zamana yayarlar. Elif, tanımladığım gibi çevreyle ilgi ve alakada komşularıyla bir görüş içindedir. Ve zaman zamanda okulda öğretmen arkadaşlarıyla buluşmaktadır. Ali de öğle. Mahalle cemaatiyle ve okul camiası içinde arkadaş ve dostlukları vardır. Bayram ve tatillerde ise çevre illerde akrabalarıyla görüşürler. Elif’in ailesinden kalma küçük bir yazlık evleri vardır. Oraya tatile giderler. Ali’nin ise Toroslarda orman köyüne giderler. Deniz ve dağ yaşamına bayılırlar.
Akşam olmak üzere gece geceliğini giymek üzere. Lamba ışığında dolayısıyla renkli bir pijama. Erdem ailesi evlerinin ortaca balkonlarında akşam yemeği yiyorlar. Aslı’nın boğazına balık kılçığı takılmasıyla bir an bir kamaşa yaşarlar ama Elif’in ustaca parmak hareketiyle kılçığı çekip alır. Annesi nede olsa. Babası Ali’de güzelce sakinleştirir ve yemeklerine devam ederler. Yemeklerini yemişler. Çaylarını içmişler. Ali yatsı namazını eda etmiş. Aslı yatmış. Serkan odasında kitap okur. Elif kocasına bir kahve yapmakta ve namaz sonrası balkonda karı koca kahvelerini yudumlarken küçük bir deprem olur. Hissederler. Yoksa bu küçük deprem kalplerinin bir atışına mı bir dalalettir. Ben Erdem Alisini size niye anlattım. İçimden geldi sizinle paylaşmak istedim. Ben kimim? Ben onların torunları Arda’yım.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.