- 151 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ÇALI
Eskişehir’de okulu bitirmek üzereydim. Diplomayı alacağım. Çok heyecanlıyım ve mutluyum. İlknur adında birini okulda tanıyıp aşık olmuştum. Benimki pilotonik aşktı . Arkadaşlarım adını böyle koymuştu. Gülden dayımın kızıydı. Yeni yetişiyordu. Çok güzeldi. Ben ona aşık olmuştum köyde ilk gördüğümde. Bursa’ya dayımın yanına sırf onu görmek için gitmiştim. Bir iki defa gittiğimde beni gayet güzel karşılayıp misafir edip ağırladılar. Benim diploma işim gecikti. Henüz hazırlanmamıştı. Birkaç gün sonra hazır olur dediler. Geçici mezuniyet belgesi de bir iki güne çıkardı. Ben belge hazır olana kadar dayımın yanında oyalanacaktım. Bursa’ya dayımın evine geldim.Kapıyı yengem açtı. Evde Gülden de vardı. Akşam olduğunda herkes eve toplanmıştı. Ben salonda oturuyordum. Serkan , babasına sen getiriyorsun bunu eve. Benim bacıma göz koyanın burada işi yok. Sen nasıl bir adamsın böyle diye dayıma homurdanıyordu. Ben bu lafların hepsini duydum. Sabah olur olmaz atlayıp çıktım evden. Doğru Eskişehir’e geldim. Belgemi alıp köye geldim. Anama olup biteni anlattım. Anam beni evereceğine söz verdi. En güzel bir gızla evlendirecekti beni. Yeter ki elime ekmeğimi almam gerekti. Dedemin bahçası vardı Almalık’ta. Burayı meres olarak Erdoğan dayıma vermişlerdi. Nesrin bahçede cevizin gölgesinde oturuyordu. Ebem benim okulu bitirince bir ihtimal iş sahibi olacağımı söylüyordu. Nesrin çok güzeldi. Saçları sarıydı. Boyu orta bir boydu. Saçlarını örgü yapınca yanaklarının güzelliği öne çıkıyordu. Nesrin Gülden kadar havalı değildi. Ben Nesrin’i aklımdan geçiriyordum. Duran dayım diyordu ki , akrabada gız goymadın hepsine aşık oldun. Adını gavaklara yazdın. Ben bıçakla sevdiğim kızların adını çizikle yazıyordum. Ağacın gövdesi büyüyünce çiziklerin arası açılıyor ve isim belirgin hale geliyordu. Anam bana Züleyha’nın gızı Yıldızı almak istiyordu. Birgün düğünden geliyorduk. Anam Hatice’ye yaklaşıp seni oğluma alacağım. Benim gelinim olacaksın deyince gendi gendine filim olup tirip atmıştı. Ama ben Hatice’yi beğenmiyordum. Paşa’nın düğününde Nesrin’i omuzlayıp dereye götürdüğümde parmağımı ısırınca bir tokat atmıştım. Şikayetçi olmaması için Emine yengeme önceden haber vermiştim. Düğür salıp söz kesmiştik. Barakada toplanıp datlı yemiştik.Erdoğan dayım Afşin’e göçünce Nesrin’in işi bozduğu haberi gelmişti. Ben işe giremedim. Hasan’la davar gütmeye başladım. Hergün Dırıl’a çıkıp iniyorduk. Ben çiğirin ardından Hasan da önünden giderdi. Birgün Halnın Hopuru’ndan Göpurun Aşağı’na indik. Benim omzumda iple baplayıp bir değneği ortasından geçirdiğim güveldeği omzuma atıp çiğirin önüne düştüm. Davarlar arkamdan geliyordu. Gar iki metre vardı. Güneş vurup eritmeğe başlatmıştı. Davarı saymak gerekirdi. Deliğe falan düşen olursa hemen gidilen yerleri kontrol etmek gerekirdi. Davarlar bana iyice yaklaştı. Omzumdaki güveldeği yemek istiyordu. Güveldek evdeki kötürümlere ve oğlaklara asılacaktı. Çiğirin kenarında goca bir balamıt ağacı vardı. Gar yağıp yükselince dalları yere yakınlaşmıştı. Sırtımdaki güveldeğin topunu ağacın başına koyup davarı sayacaktım. Güveldeği ağaca koymasam davarlar etrafımda toplanıp sayılmayacaktı. Hem de güveldeği yiyecekti. Ben çiğirden adımımı atar atmaz garın altı erimiş de üstünde az bir yeri tutuyormuş. Dizimi şimşek bir gayaya nasıl vurdum ki dizim ganamaya başladı. Diz kapağı çatladı. Ağrısından dayanamayıp ağlamaya başladım. Gene de davarı saydım iki tene eksikti. Hasan geri gedip birini delkten birini de mezde dalının gırgısının arasından çıkarıp getirmişti. Ben sürüne sürüne davar damına gadar geldim güveldekle. Dizimin ağrısından beş on gün davara gedemedim. Her gün budanan gara çamların dalından süven yapardım. Davar damının boynunda ceviz çetilleri vardı. Guzlukları bozulmuştu. Mal yerse büyümez. Yere süven çakıp arasını çalıyla örüp güzlük yapıyordum. On gadar güzlük yaptım. Bir gün öyle bir yağmır yağıyordu ki cıbbınım çıkardı da aldırış etmeden guzluğu bitirmeye çalışırdım. Davar damının yanında Gızıl Kepir’den tarafta güzlük örmek için gızılcık kirezini budadım. Yarın geldiğimde bir tene bile çalı galmamıştı. Nurettin benim kestiğim kirez çalılarını alıp ağıla örmüştü. Sinirlendim ağıldaki çalıları söküp geri guzluğun yanına getirdim. Nurettin çalıların söküldüğünü görünce benim için keşke Nesrin için ona düğürçülük yapmasaydım demişti. Anam Afşin’e işi düzlemeye gettiğinde Nesrin ekmek yapılırken herslenip elindeki ekmek hamurunu yere çalıp bişen ekmekleri gırmıştı. Köyü tergemişti benim yüzümden. Ben birgün Osmaniye’ye sınava girmek için bir gün önce gittim. Bir otelde yattım. Hava çok sıcaktı. Sırtım suya batıyordu terden. İlk defa telefon gullanıyordum. Telefon gartı aldım. Bir telefon gulubesine girdim. Afşin’de dayımın ev numarasını bulup aldım. Evi aradım. Telefonu Nesrin açtı. Benimle gonuşmak istemeyip telefonu gapattı. Tekrar tekrar arayıp ısrar edince beni dinlemeye başladı. Nesrin’e yalvarıyordum. Ondan dönüp dönüp özür dileyip af bekliyordum. Ne dedimse beni affetmiyordu. Saatlerce dil döktüm, yalvardım. Ne dediyse gabil ettim. Leh diyor illallah demiyordu. Ben onu deliler gibi seviyordum. Ona yürekten aşık olmuştum. Onu bir şekilde ikna etmeyi hayal ediyordum. Dua edip Allah’a yalvarıyordum.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.