- 526 Okunma
- 6 Yorum
- 3 Beğeni
Yaşanmışlıklardan
.
O yıllarda karaborsa vardı.
İstediğin her şey ha deyince bulunmazdı.
Bir varil mazot alabilmen için sınırlı sayıdaki benzinliklerde 15 gün nöbette yatman gerekirdi. Alabilirsen tabii. Şeker, çay, tüp nerdeee!
Bizim ilçenin köklü esnafları vardı. Dededen atadan esnaf gelmiş, tüccar giden nice kelli felliler. Evi barkı, bağı bahçesi olan cinsinden hepsi.
Hacı Veysel’in de Hacaren’de sulanabilen güzel bir bağı, bir kenarında şirin bir bağ evi mevcut. Hani ne derler yalancı cennet gibi. Veysel Ağa bağında ahbaplarına sık sık ziyafet çeker, yedirir içirirdi.
Bağ bekçisi Topal Rıza’ya 5-10 kuruş verir bağın sulamasını, bakımını yaptırırdı. Diğer birkaç kişi daha vardı aynı şekilde olan. Alışmıştı Topal Rıza, bağlar ne zaman suya gereksinim duyar onu bilir, ona göre bol bolamat sular, sahiplerinden de bahşişini bolca alırdı.
Çarşıya çıktığı az olurdu Topal Rıza’nın. Çıksa da ufak tefek gereksinimlerini alır, bir iki ahbabına uğrar, hemen işinin başına, bağ bekçiliğine dönerdi. Görev kutsaldı onun için.
Bir gün çarşıya çıktı. Hacının dükkanına uğradı. Kapıdan başını uzatıp kasada oturan Hacıya selamı çaktı. “Buyur buyur Irıza gel yemek söyleyim” dedi Hacı Veysel.
“Sağ olasın Hacı Emmi, az önce yedim Hurşut Ağa’nın orda. Dün gece senin bağı suladım da, onu haber vereyim dediydim!”
Hacı Veysel küt gitti.
Çalışanları yetişip, ağzı gözü yamulmuş, can çekişen hacıyı hastaneye zor yetiştirdiler.
Topal Rıza da şaşırdı, ne olduğunu anlayamadı.
Üç dört gün hastanede yatan hacının ahbapları hastaneye ziyarete geldi.
“Ne oldu ya Hacı Ağa, sen sapasağlam adamdın. Böyle yataklara düşecek adam değildin! Hayırdır inşallah!…”
Hacı kapıyı kollayarak ahbaplarına yaklaşın işareti yaptı.
“Yahu bizim bağa şeker gömmüştüm. Şerefsiz bekçi Topal Irıza bağı sulamış. Gidin bi bakın n’olur, şeker ne durumda!!??”
Ahbapları gidip baktılar.
İçlerinden Kılıçtepeli Muhittin ertesi gün hastanede hacının yanına geldi. Kulağına yaklaşıp fısır fısır,
“Yani bana bak Hacı, var ya; ben deyim bi kamyon, sen de iki kamyon şeker çuvalı kaya olmuş kaya! Üstündeki toprak suyu yiyince oturmuş. Sinekler arılar doluşmuşlar. Oraya zor yaklaşıp bakabildik. Şerefsiz Topal zabaha kadar salmış suyu!”
-
Suat Zobu
.
YORUMLAR
Allah işte...
Stokculuğun, karaborsacılığın, tefecilikten, hırsızlıktan ne farkı var?.. dedim şimdi.
Şimdiki hacılar da bu işi zamana uydurmuş, borsa, altın, döviz spekülatörlüğü yapıyor, oradan vurgunu vuruyorlar.
Hepsinin şekeri sulansın.😃😃 Amin!
Harika bir yazı. Hem düşündürüyor hem gülümsetiyor. Bir de böyle nezih bir kalemden çıkınca. Değme gitsin tadına.
Kalemine taş değmesin abim.🙏🙏🙏
Selam ve saygılarımla...